|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Geçtiğimiz hafta sonu Fransa'da idim. Üç bölgede Türk işçilerinin düzenlediği programlara katıldım. Onları dinleme imkanı buldum. Türkiye'de "Milli Görüş" tartışmasının yaşandığı günler içerisinde cereyan eden bu gezi sırasında Milli Görüş camiası içindeki yöneticilerle, sade insanlarla görüşme imkanım oldu. Burada MG'nin Fransa sorumlusu Ahmet Bakcan'ın değerlendirmelerini sizlerle paylaşmak istiyorum. Bakcan Aydın'lı, İHL mezunu, ardından Fransız filolojisini bitirmiş, ardından da Fransa'da Jean Paul Sartre ve Albert Camus üzerine doktora yapmış 35-36 yaşlarında genç bir aydın. Resmi sıfatı Milli Görüş'ün Fransa'daki Genel Sekreteri. Avrupa'daki insanların kafasını karıştıran ve nasıl yayınlanabildiğini hâlâ anlamadıkları "terör örgütü" genelgesinden başladık görüşmeye... Hemen bir ilginç anekdotu anlatıyor. Türk Dışişleri'nden Milli Görüş'ün terör örgütü olduğuna dair o ilk genelge çıktığında Fransa'nın Ankara Büyükelçiliği'nden bir görevli Bakcan'ı arıyor ve; -Neler oluyor, diyor. Meğer bizden habersiz neler yapıyormuşsunuz! Bakın Dışişleri Bakanlığımız neler söylüyor? Bakcan biraz ironik cevap veriyor: -Anlaşılan siz de Fransız kaldınız olan bitene... Karşılıklı gülüyorlar. Sonra Bakcan, iki gün içinde Milli Görüş hakkında çok kapsamlı bir rapor sunuyor söz konusu görevliye... Bakcan, "Neredeyse Türkiye ile ilişkileri Fransızlar üzerinden götürmek gibi bir garabeti yaşıyoruz" diyor. Mesela Fransa Türk Müslümanları Koordinasyon Komitesi'de eşit temsil imkanı verilmek istenmediğini, oysa Fransızlar'ın "Camii olan seçime katılabilir" yaklaşımı içinde bulunduğunu belirtiyor. -Fransız İçişleri Bakanlığı'ndan çağırılıyoruz ve bize şu söyleniyor: -Çözün aranızdaki meseleyi... Ama benim kendi devletim beni çağırmıyor. Ahmet Bakcan Avrupa'daki Müslüman varlığını, bunun Türkiye için önemini ve Milli Görüş'ün Avrupa'daki mevcudiyetini anlatıyor. Onun verdiği bilgiye göre tüm Avrupa'da 2500 cami mevcutmuş ve bunun 600-700 kadarı Milli Görüş tarafından inşa edilmiş. "Sadece Fransa'da 350 civarında cami var, bunun 70 kadarı MG tarafından yönetiliyor" diyor. -Kimsenin olmadığı zaman var oldu Milli Görüş ve insanımızın dilini, dinini, kimliğini korudu. 1972'den 80'e kadar ASALA karşısında ayakta olan tek Türk kuruluşu Milli Görüş idi. Konsoloslukla büyük bağı vardı. 80'den sonra ise Büyükelçilik'ten tek kişi uğramadı. -Bugüne kadar tek terör hareketi içinde gösterilemez. MG etrafında bir tek tedhiş hareketi olmamıştır. Bakcan "MG'yi dışlarsanız, diyor, en büyük darbeyi buradaki Türk toplumuna vurmuş olursunuz. Çünkü bu toplumu en iyi biz tanıyoruz." Bakcan "Aslında Milli Görüş'süz bir şey yapılamayacağının da biliniyor olması lazım, diye devam ediyor. İlerde bir lobi gerekiyorsa Türkiye'ye, bunu Avrupa'da biz korumaya çalışıyoruz." Bir eğilim değişmesini anlatıyor Avrupa'daki Türk varlığında... "Eskiden herkesin gönlünde bir gün vatana dönme arzusu vardı. Ama şu anda bu değişmiş bulunuyor. Kalıcı olmayı arzuluyor insanlar. Yatırımlarını buraya yapıyor. Çocuklar okuyor, üstelik yüksek okuyorlar. Milli Görüş bu insanlarla hep varolacak. Milli Görüş'ü dışlayarak bir Türk lobisi oluşturulabilir mi? Milli Görüş'ü dışlamak aslında önemli bir birikimi yok farzetmek sayılmaz mı?" Bakcan, "İslam'ın Avrupa'da büyük bir potansiyele sahip bulunduğunu, farklı milletlerden de olsa 32 milyonluk bu nüfus yapısının Türkiye tarafından önemle değerlendirilmesi gerektiğini, bunun için de 'İslam'a nasıl yaklaşılacağı'nın iyi değerlendirilmesinin zaruret olduğunu ifade ediyor. Sonra "Aslında, devletin bizi ne yapmak istediğini tam anlamış değilim" diyor. Ona göre "devlet din konusunda diken üstünde. Oysa bunun çözülmesi lazım. Milli Görüş çizgisi Osmanlı'dan bu yana devlet-din ilişkilerini normalleştirme noktasında en sağlıklı oluşum. Bu konuda bir barışıklığın gerçekleşmesi lazım." Bir "diabolisation"dan söz ediyor. "Şeytan kimliği yükleme, canavarlaştırma" demek bu. Milli Görüş olarak böyle bir tavırla karşı karşıya bulunduklarını, ancak bunu hak etmediklerini düşünüyor Bakcan. "Terör örgütleriyle ilişkisi var, vehmi hiçbir zaman doğrulanamadı" diyor. Bakcan'a son zamanlarda Avrupa'da adından söz edilen Atatürkçü Düşünce Dernekleri'ni soruyorum. Bunların sun'i bir yapılanma olduğunu, bir klüp çalışmasından ileri gidemediğini ve Türk toplumu üzerindeki etkilerinin "sıfır" olduğunu ifade ediyor. Öyle görünüyor ki ortada bir, Avrupa'daki "Türk varlığı" gerçeği var, bir de Ankara'nın bu varlığı yeterince kavrayamamak ve sonuçta sun'i oluşumlarla bir yere varabilmek sorunu var. Oysa yürekleri biraz geniş tutmakla, biraz da basiret sahibi olmakla her şey çözülecek. Buradaki insanlarımızın yüreği hâlâ memleket sevgisi ile atıyor. Adı Milli Görüşçü olsun, Diyanetçi olsun, Süleyman Efendi camiası olsun, başkaları olsun. Burası Türkiye'den farklı. Burayı "uzaktan şablonlama" imkanı yok. Ebeveynin çocuklarına müdahale edemediği, bir bayanın "kocam bana eziyet ediyor" diye polisi aradığında hemen evinden alınıp kadın sığınma evine götürüldüğü, dolayısıyla beylerin evde demokratik bir yapı oluşturma zorunluluğunu hissettiği bir ortamda, siz devlet eliyle insanları dizayn etmeye kalkarsanız sorun çıkar. MGK Genel Sekreteri'nin marifetiyle şablonlanamayacak bir gerçeklik söz konusu burada. "Devlet aklı" diyorum ben, onu devreye koymanın zamanı. Burada Milli Görüş de "akıllı çocuklar" çıkarmış içinden... Aydın, düşünen, sorgulayan, dünyayı okuyan insanlar yetiştirmiş... Vatanseverlikleri ise zaten müsellem. Bence işe yeniden başlamalı... Dünyayı okumaya yeniden başlamalı Ankara... Her kesimi ile...
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |