AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
ABD'nin KADEK politikası toplumsal barışı telkin ediyor

Kuzey Irak'ı silahlı gruplardan arındırarak bölgede tam bir hakimiyet kurmayı amaçlayan ABD, o yörede üslenmiş bulunan KADEK'in (Eski PKK) de silahlarını bırakmasını istiyor.

ABD bu amaçla önce İran rejiminin muhalifi olan Halkın Mücahitleri Örgütü'ne yöneldi.

Örgüt, ABD'nin talebine karşı gelemeyerek silahları bırakma kararı aldı.

Buna karşılık ABD, KADEK'i bölgede silahları ile istemediğini çok net bir şekilde açıkladı. Bu açıklamanın Türkiye'ye de yapılmış olması bazı anlamlar taşıyor.

ABD, KDP ve YNK dahil olmak üzere, bölgedeki silahlı örgütlerin ileride başına dert açmalarının şimdiden önünü kesmeyi planlıyor.

"Bölgede istikrarı ben sağlarım, başka güçlere gerek yok" diyor.

ABD Türk askerlerinin bölgeye girmesine bu nedenle karşı çıktı. Bu nedenle hala bölgede bulunan Türk askerlerinin de geri dönmelerini isteyeceğinin işaretlerini veriyor.

Ateşkes ilan ederek dört yıl önce militanlarını sınırların ötesine çeken KADEK'e karşı bir politika geliştiremeyen ve Kürt sorununun çözümü için hiçbir girişimde bulunmayan Türkiye'yi, bu konuda hareket etmeye zorluyor.

KADEK gerekçesiyle Irak'ta birlik bulunduran Türkiye'nin bu gerekçesinin artık yersiz olacağını göstermek istiyor.

"Ben KADEK'i silahtan arındırıyorum. Bu nedenle senin Kuzey Irak'ta asker bulundurmana gerek yok" diyor.

Bunu henüz resmen Türk yetkililerine söylememiş olsa da KADEK'e ilişkin planlarını Türkiye'ye aktarak bu konudaki niyetini açığa vurmuş oluyor. Bu söylemekle birlikte, Türkiye'den de KADEK ve Kürt konusunda adım atmasını istiyor.

Kuzey Irak'ta, hem Türkiyeli bir örgüt olan KADEK'i istemiyor, hem de Türk askerlerinin geri dönmesini arzu ediyor.

Türkiye'den çözüm isteyen bu yaklaşımın içinde zorlama da seziliyor.

Türkiye barış ve çözüm konusunda katı tutumunu sürdürürse ABD'nin KADEK'e karşı tavrında da mutlaka değişikler olabilecek. Örgüt, o zaman sınırötesinde bulunma gerekçelerinde haklı olacak.

Çünkü Türkiye, dört yıldır silah bırakmayı ve hatta silahlı örgütlenmeyi dağıtarak ülke içinde yasal siyasal faaliyette bulunma hakkına kavuşabilmeyi savunan KADEK'in bu çabalarını 'çehre değiştirmiş terörist faaliyetler' olarak nitelendirdi.

Bu resmi yaklaşım, uygulamada daha da şiddetlenerek devam ediyor.

Koalisyon hükümetleri döneminde, değil KADEK'in yasal siyasi platformda faaliyet gösterebilme hakkına kavuşması, yasal zeminde faaliyet gösterdiği halde Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılmış olan HADEP'in faaliyetleri bile büyük bir baskı altına alınmıştı. Bu baskılar, HADEP'in yerini alan DEHAP'a yönelik olarak devam etti ve hala da ediyor.

Kürtler, özellikle 3 Kasım seçimlerinde, meşru zeminlerde politika yapmak konusunda kararlılıklarını ve niyetlerini ifade ettiler. Meclis'e girmeyi ve orada politika yapmak istediklerini açıkça belirttiler.

Fakat bunda da başarılı olamadılar.

Birçok Doğu ve Güneydoğu ilinde (11 ilde) sandıktan birinci parti olarak çıktılar ama, önlerine ısrarla konulan yüzde 10'luk ülke barajı nedeniyle Meclis'e temsilci gönderemediler.

Buna karşılık 3 Kasım seçimleri, ülkenin Doğu ve Güneydoğu'sunda ne pahasına olursa olsun kendi siyasal hareketlerini topyekün destekleyen bir Kürt çoğunluğunun varlığını ortaya koydu. KADEK'i bu çoğunluktan ayrı düşünmenin mümkün olmadığını ABD kadar, Türkiye'yi yönetenler de iyi anlamış bulunuyor.

O nedenle Türkiye, Türkiyeli bir örgüt olan KADEK sorununu ve bununla birlikte Kürt meselesini de artık çözmek durumunda olduğunu biliyor.

ABD de KADEK konusundaki girişimi ile Türkiye'ye bunu telkin ediyor.

KADEK meselesini çözmek için yapılması gerekenin, geniş kapsamlı, bağışlayıcı bir af kanunu çıkartmak olduğunu Türkiye'yi yönetenlere anlatmaya çalışıyor. Nitekim devletin-hükümetin elinde ne zamandır böyle bir af yasasının bulunduğu biliniyor. Adalet Bakanı Cemil Çiçek, hazırlanan yeni af yasasında çok önemli yenilikleri bulunacağına ilişkin iyimser mesajlar veriyor.

KADEK'in de, böyle bir affın toplumsal barış adına çok önemli bir adım olacağını ve bu sayede örgütün Türkiye'deki yasal siyasi zeminde serbestçe rol oynamak istediğini çeşitli vesilelerle açıkladığı biliniyor. Ancak, bu af kanununun daha önce çıkarılan, ama iğrenç bir biçimde itirafçılık, tetikçilik müessesesine dönüştürülen pişmanlık yasalarına benzememesi gerekiyor.

Hazırlanan yeni tasarısının, silahını bırakan her KADEK mensubunun, herhangi bir yasal takibata uğramadan siyasi faaliyete katılabilme hakkına sahip olabileceğine ilişkin hükümler içerdiği söyleniyor. Eğer bu hükümler -bazı odaklar tarafından yeniden engellenmezse- gerçekleşebilirse toplumsal barışın yolu büyük ölçüde açılabilecek demektir.

Türkiye belki de bu yeni yaklaşımı ile, başta Kürt sorunu olmak üzere, AB üyeliği, Kuzey Irak ve diğer sorunlarına daha sağlıklı bakabilecektir.

Hazırlanmakta olan yasaya bu açıdan 'Barış ve Değişim' yasası dense yeridir.

Tersini düşünmek bile istemiyorum...


19 Mayıs 2003
Pazartesi
 
KORAY DÜZGÖREN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED