AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
İlter Türkmen haklı, bu aşk 'platonik bir aşk'!

İlter Türkmen'in (Hürriyet) birkaç gün önceki yazısında yer alıyordu; emekli büyükelçi, TSK'nın AB'ye yönelik hislerini "Bu bir platonik aşk" sözleriyle yorumluyordu.

Bir iki gündür aklımda bu değerlendirme. Türkmen çok haklı, bana göre de bu aşk gerçekten "platonik bir aşk"....

"Peki problem bunun neresinde?" diye soruyor musunuz bilmem... Bütün "platonik aşklar"da olduğu gibi burada da tabii ki doğrudan bir "problem" söz konusu değil. Ancak tasavvur edin; "platonik aşk"ın -yöneldiği şey AB ya da bir başkası farketmez- sürekli bu "platonik" düzeyde kalıp da bilkuvveden bir türlü bilfiile geçemediği onbinlerce durumu tasavvur edin... Çok acı verici, çok yıpratıcı ve sonunda âşığı her bakımdan allak bullak edici bir sonla noktalanmaz mı bu süreç... Hele bazı kronikleşmiş vak'alarda "gerçeklik ilkesi"ndan hızla uzaklaşıldığına, bu aşka düşenin kendisine yepyeni ama tamamen yapay yeni bir "gerçeklik" inşa ettiğine ve tabii sonuç olarak âşığın dünyayı hem kendisi hem de çevresine zindan ettiğine şahit olmaz mıyız? Ne yaparsanız yapın âşık "realite"yle yüzleşmeyi bir türlü göze alamaz.

O deliler gibi tutkundur ya, gerisi onu ilgilendirmez. Aşkı karşılık görüyor mu, görüyorsa ne derece görüyor, görmüyorsa görmesi için neler yapmak gerekir... Bu gerçekçi sorular ve arayışlar âşığı hiç ilgilendirmez. Bu süreç âşık cephesinde şöyle problemler de yaratabilir: Bir de bakarsınız ki, âşık "platonik aşk"ının konusu olan "maşuk" hakkında yine gerçek dışı ama bu kez onu hasım gibi gören düşünceler de beslemeye başlamış... Anlaşılmamış veya yanlış anlaşılmış olmaktan sürekli şikayet eder, "vuslat"ın önündeki asıl engelin karşıdakinden kaynaklandığını kurmaya başlar... Sonuç olarak, bu derece pür bir "platonik aşk"ın ne âşığa ne de tabii ki maşuğa mutluluk getirdiği görülmemiştir... Yani benzetmek gibi olmasın ama, mesele dönüp dolaşıp sonunda "Estağfurullah Yokuşu"nun ortayaşın üzerindeki kahramanının gece gündüz "platonik aşkı"ndan kalan kolyeyi temaşa etmesine kadar dayanır! Oysa "dizi"yi biliyorsunuz; "kolye"nin sahibi olan maşuk, az biraz ilerde beklemektedir ve hikayede "mutlu son" pekâla mümkündür... Ama ah, o "platonik" dünyalarından çıkıp "gerçekliği" bir görebilseler....

Genelkurmay Başkanı "dinci olmayan" (!) gazetelerin Ankara temsilcileriyle yaptığı kapalı toplantıda AB'ye nasıl baktıklarını da açıklamış. TSK'nın Türkiye-AB ilişkilerine bakışı şöyleymiş: "TSK daima modernleşmenin öncüsü olmuştur. AB'ye girmek de, onu gerçekleştirmenin en etkili aracı olacaktır. Türk ordusu zaten 50 yıldır NATO yoluyla Avrupa içindedir. TSK AB'ye karşı değil, aksine AB'ye uyumun deneyimli bir vasıtasıdır. Ancak AB'ye her şeye rağmen değil, onurla, eşit şartlarda, milli ve coğrafya bütünlüğümüzü koruyarak girmektir. Bakın İngiltere tam üye olduğu halde ortak para birimine girmedi...."

Söyleyin, İlter Türkmen haksız mı? Bu aşkın adı "platonik aşk" değil mi? Tamam yalan değil, Genelkurmay Başkanı'nın ifadesiyle TSK'nın gönlünde "Batı"ya yönelik iyi duygular tabii ki var. Ama açıklamada yer alan gerek NATO, gerek İngiltere örneklerinden ve "her şeye rağmen" ifadesinden anlaşıldığı gibi bu ilgi "gerçeklik" eşiğine henüz dayanmamıştır. Hele bir de açıklamanın ilk cümlesine ("TSK daima modernleşmenin öncüsü olmuştur") bakacak olursanız, bu ilginin gerçekten de "platonik" düzeyde olduğunu inkar etmek neredeyse imkansızdır... Neden mi? Nedeni basit: Adına Avrupa Birliği denilen yeni oluşum bu birliğe niyetlenen ülkelerin silahlı kuvvetlerinin öncülüğünde gerçekleşen bir oluşum değil ki...

Hadi gelin, Türkmen'in kullandığı "platonik aşk" benzetmesinin Türkiye'de AB karşısında sadece TSK'nın değil, başka pekçok odağın gönlünde yatan aşk türü olduğunu da hatırlatalım. Örnek mi? İşte mesela alın "en Batılı" bir örnek olarak Kemal Derviş'i. AB Anayasası'nı hazırlamakla görevli "Konvansiyon"da Türkiye'yi temsil eden iki üyeden birisi olan Derviş, bakın ülkemiz için nasıl bir "ütopya" çiziyor: "Zaten çağdaş sosyal demokrasi ile Atatürkçülüğü sentez haline getirirsek hepimiz derin bir nefes alacağız, ferahlayacağız."(!)

Hadi bakalım, pek kolay görünmüyor ama yine de kolay gelsin....

Dedik ya, aşk olmasına aşk ama gerçekten "platonik bir aşk"!


28 Mayıs 2003
Çarşamba
 
KÜRŞAT BUMİN


Künye
Temsilcilikler
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED