AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
ABD, Türkiye'deki demokrasiden şikayetçi

Meselenin dehşet boyutlarını, geçen gün, eski ABD Büyükelçisi Mark Parris ortaya koydu; “İkinci tezkere onaylansaydı da, ABD'nin Türkiye'ye ilişkin tutumu değişmeyecekti...”

Parris, Ankara-Washington ilişkilerindeki daralmaya dikkat çekiyor.

Daha doğrusu, Washington cephesindeki “politika değişikliği”ne işaret ediyor.

Kuşkusuz, yukarıdaki açıklamayı, “ABD Türkiye'yle ilgili yeni kararlar alma arefesinde; sonuç birçoğunuzun hoşuna gitmeyecek belki, ama, ilişkiler, yakın bir gelecekte 'öngörülen' çerçeveye oturtulacak” diye okumak mümkün.

Anlayacağınız, istediklerini verse de vermese de, Türkiye ABD açısından hâlâ sorunlu bir konumda.

Sorunun kaynağını da, ilginçtir, bizzat Türkiye oluşturuyor.

Türkiye'nin (coğrafi ve stratejik) konumu belki... Belki geçmişi, belki dili, belki ait olduğu medeniyet dairesi. Belki de demokrasisi...

İlginç bir adam bu Parris.

Geçmişte de ilginç bombalar patlatmıştı.

Örneğin, Türkiye'ye parasal yardımın Irak politikasına ve öngörülen yapısal değişikliğin (Kemal Derviş yasalarının) hayata geçirilip geçirilmeyeceğine bağlı olduğunu savunmuş ve şöyle demişti:

“Amerika, Türkiye'ye yapacağı yardımı, gelecekte kendisi açısından 'güven verici' bir Türk yönetimi ile irtibatlandırmayı tercih ediyor.”

Böyle bir yönetim de, ancak bir “oldu bitti”yle sözkonusu olabilirdi.

Arkasından, tıbbî ihtilal söylentileri gündeme gelmişti hatırlayacaksınız; derken DSP ikiye bölünmüştü.

ABD'nin, sadık müttefiki Türkiye'ye nasıl bir konum biçtiği, “öngörülen çerçeve”nin ne olduğu sır...

Mark Parris de lütfedip açıklamıyor...

İsterseniz, karine yoluyla anlamaya çalışalım.

ZNet web sitesinde, Noam Chomsky ile “Irak savaşı, Türkiye'nin savaştaki durumu ve yeni dünya düzeninde ABD'nin yeri” konulu bir söyleşi yayımlandı..

Söyleşinin en can alıcı bölümünü, “Türkiye değerlendirmesi” oluşturuyor.

Okuyalım:

“(İkinci tezkerenin reddedilmesinden sonra) ABD'deki Türkiye eleştirisi sanılandan da sert ve fazlasıyla aleni oldu. Türk hükümeti halkın yüzde 90'ından fazlasının tarafında yer aldı. Şu anda seçkin bir devlet adamı olan eski Büyükelçi Morris Abramowitz'e göre bu hükümetin 'diplomatik teamüller'den yoksun olduğunu gösteriyor. Abramovitz yazılarında Türk hükümetinin Washington ve Crawford Texas'tan gelen emirler yerine 'halkın peşine düştüğünü' belirtiyor. Bunun açık bir şekilde kabul edilemez bir durum olduğunu söylüyor... Türkiye, ABD'ye bir demokrasi dersi verdi ama bu 'suç' olarak algılandı. Almanya ve Fransa aynı nedenden dolayı sert bir şekilde suçlandı. İtalya, İspanya, Macaristan ve diğerleri 'Yeni Avrupa' adı altında methedildi; çünkü liderleri, halkları neredeyse Türkiye'deki kadar muhalif olmasına karşın, ABD'nin emirlerini dinlemeyi kabul etti. Daha önce, ABD'deki elit kamuoyu tarafından (ve bir nebze de İngiltere'de), demokrasiye karşı böylesine yoğun bir öfke gösterildiğini hatırlamıyorum.”

Demek ki, Ankara-Washington ilişkilerindeki daralmanın mihverini, yarım yamalak da olsa Türkiye'deki demokrasi oluşturuyor.

Zaten eski devrimci, yeni liberal arkadaşlarımız da, Türkiye'deki “demokrasi fazlası”ndan şikayet etmeye başlamadılar mı son zamanlarda?


8 Nisan 2003
Salı
 
MEHMET E. YAVUZ


Künye
Temsilcilikler
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED