|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Gündemde teşvik var Süper Lig'de yine çamurlu yol ayrımına geldik. Her sezon sonuna doğru hortlayan şaibe muhabbeti yine başladı. Hedefte yine hakemler, adı çıkmış yöneticiler, zayıf karakterli futbolcular var. Futbolun güzelliğine gölge düşürmek isteyenler pusuya yattı. Dikkat...
Bu saatten sonra kimse iyi futbol beklemiyor. Önemli olan 3 puan kazanmak. Çünkü pabuç pahalı artık. Motivasyon dozunu iyi ayarlayamayan teknik adamlar, futbolcularının sahaya çıktığı zaman, birer "kurt adam" olmalarına neden oluyor. Bu yüzden de kırmızı kartlar havada uçuşuyor. Ayrıca, statların en fazla mesai yapan araçları ambulanslar oluyor. Hemen her karşılaşmadan kemik sesleri yükseliyor. Eyvah!.. Futbol nereye koşuyor. Geçmişin kötü örneklerinden feyz alarak gündem oluşturmaya çalışanlar yeniden sahne aldılar. Şikeyi hatırlatanlar, teşvik priminin masumiyetini savunanlar, gazetelere verdikleri demeçlerle ortalığı bulandırmaya başladılar. Bazı eski futbolcular televizyon programlarına telefonla bağlanıp "Evet, ben teşvik primi aldım" diyebiliyor. Yani, satın alınmış adamlarla yapılan ropörtajlar, Türk Futbolunun içinde bulunduğu durumu, net olarak ortaya koyuyor. "Evet, ben para aldım" demenin kanıt olup olmayacağını kuşkusuz en iyi hukukçular bilir. Ancak benim mantığım bunu da kabul etmiyor. Varsayalım adamın düşmanlığı var. Almadığı halde "aldım" diyemez mi? Burada, parayı verenin de "verdim" demesi gerekmiyor mu? Demez... Öyle bir babayiğit çıkmadı daha. Çıkarsa kariyeri, karizması, saygın kişiliğini! ÇİZDİRİR.. Yani leş ortada. Gömemiyorlar, kokuşup duruyor. Elimde bir haber var. Noktasına dokunmadan veriyorum. Türkiye Futbol Federasyonu Doping Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Turgay Atasü, bugüne kadar doping kontrolleri için numuneleri Almanya'ya yollayan Futbol Federasyonunun bundan böyle Ankara'daki Doping Labaratuarı'na yollayacağını açıkladı. Labaratuar tamamlanmış. Böylece büyük bir döviz tasarrufu sağlanacak. Konumuzla ilgisi yok ama, ilgilenenlerin bilgilendirilmesinde yarar var diye düşünüyorum. Ayrıca sayın Atasü, saygın dostum olduğu için adını anmak istedim. Daha önce de yazdım. Sezon sonuna kadar, zaman zaman yine yazacağım. Gençlerbirliği'ni şampiyonluk potasına sokan Ersun Yanal'a Türk antrenörlüğü adına madalya verilmeli. Bana göre "Yılın Teknik Adamı" Ersun Yanal'dır. Büyük büyük takımları şampiyonluğa oynatmakla, büyük olduğunu iddia etmeyen takımların şampiyonluğa oynamasının farkını ortaya çıkardı. Buna sadece bakmak da yetmez, görmek lazım.. Yapılan transferleri, ödenen dolarları, oynanan futbolu, futbolcu-teknik adam ve teknik adam-yönetim diyaloglarını da terazinin iki ayrı kefesine koyup bir de öyle bakmalı. O zaman Yanal'ı daha net göreceksiniz. Biri İngiliz, biri Alman,diğeri de Amerikalı üç doktor tartışıyor. İngiliz doktor; Biz bir adamın beynini çıkarıp başkasına koyar, onu 6 haftada iş arayacak duruma getiririz. Alman doktor; Bu da iş mi? Biz beyin nakli yaptığımız adamı savaşa hazır hale getiririz. Amerikalı doktor; Beyler ne kadar da geridesiniz. Biz Teksas'tan bir beyinsiz alıp Beyazsaray'a koyduk. Şimdi ülkenin yarısı iş arıyor, yarısı da savaşıyor naaber. HAFTANIN YORUMU
|
|
|
|
|
|
|