AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
'Bizim hikayemiz'in bir başka boyutu

Asya'nın, ele avuca sığmaz çocuklarıydık biz. Dünyanın görünmeyen bir yerinde kalabilirdik. Bugünkü Moğolistan gibi, 'folklorik', at koşturan, hayvan otlatan, konup göçen, biraz yoksulluk ve biraz da soğuktan başka büyük sorunu olmayan bir toplum olabilirdik.

Rahat durmadık. Yerimizde durmadık. Tarihimizin bir yerinde, başımıza gelebilecek en güzel şeyle karşılaştık: Müslüman olduk. Ve ondan sonra da, yüzyıllar boyunca, güneye ve batıya doğru, ama daha çok batıya doğru, hep yürüdük. Bu yürüyüşümüzde, bizim gibi birçok toplulukla tanıştık, birçoğuyla kaynaştık, kardeş olduk, bir olduk, beraber yürüdük.

Tarihimizin bir yerinde, durdurulduk. Batı, bizim alışık olmadığımız usullerle, insanları sömürgeleştirerek, köleleştirerek, güçleniyordu. Biz ya iyi izleyemediğimiz, zamanında tedbirimizi alamadığımız için, veya onların yaptığı şeyin aynısını yapmadığımız, yapamayacağımız için, durduk. Durmakla kalmadık, çekildik.

Biraz da dağıldık, hatta çok dağıldık. Sevdiklerimizden, kalbimizle bağlı olduğumuz topraklardan, kalbimizle bağlı olduğumuz insanlardan, ayrı düştük.

Bugün, omuzumuzda, bu tarihin ve üzerinden akıp geldiğimiz coğrafyanın bize miras verdiği çok ağır bir yük var; üzerimizden atmaya gönlümüzün razı olmadığı, vazgeçemeyeceğimiz, büyük bir yük.

Bu yükü, ne biz taşıyabiliyoruz, ne başkaları.

Irak'ta, 'artık bitti' denilen savaş da, aynı mirasın parçası ve belli ki, savaşın soğuk, sevgisiz, yabancı mimarları, şifa vermeye değil, yeni yaralar açmaya geldiler bu topraklara.

Türkiye'nin gücü de bu mirasta

Tarihin ve coğrafyanın bıraktığı bu miras, bir anlamda, Türkiye'nin gücü, potansiyeli. Ama bu miras, güçlüleri çok yakından ilgilendirdiği için, Türkiye'nin yönetilmesini de zorlaştırıyor.

Sadece uluslararası politika alanında değil, iç politikada, ekonomide, kültürde, hatta sporda, o mirasın ya tamamıyla, ya bir tarafıyla karşılaşıyoruz.

Dünyanın öteki ucundaki Güney Kore, markalarıyla, yollarımıza, bahçelerimize, evimize, mutfağımıza, kulağımızın dibine girmeyi başarırken, bizim iki bin dolarlar düzeyinde bir milli gelir seviyesinde kalmamızın, bu mirasla da ilgisi var.

Türkiye'nin güçlenmesiyle, yani bu ülke insanlarının daha sorunsuz, daha özgür olmasıyla, başka herhangi bir ülkenin güçlenmesi arasında, bu mirasla yakından bağlantılı bir fark var.

Güçlü bir Türkiye, bir anda bulunduğu bölgede büyük bir cazibe merkezi olabilir. Güçlü bir Türkiye'nin, bölünme endişesi kalmaz, aksine, buluşma, birleşme odağı haline gelebilir.

Büyük güçlerin, ABD'nin ve Avrupa'nın, Türkiye'yi ekonomik ve siyasi açıdan belli bir düzeyde ve kontrol altında tutma çabaları, biraz da bu farkı çok iyi bilmelerinden kaynaklanıyor.

Tarihin ve coğrafyanın omuzumuza bıraktığı bu yük bizi yorsa da, bizi yönetenlerin işini zorlaştırsa da, vazgeçemeyiz ondan. Çünkü, bir gün bizi ayağa kaldıracak olan enerji de o mirasın içinde duruyor.

Yeni Şafak hedef büyütüyor

Yeni Şafak okurları, Yeni Şafak'ın etkinliğini, haberleriyle, yorumlarıyla, Türk basınında edindiği konumu çok iyi biliyor. Bu etkinlik, Yeni Şafak'ın tirajındaki yükselişle, perçinleniyor.

Geçen hafta sonu, Yeni Şafak temsilcileri, Yeni Şafak yönetici ve yazarlarıyla İstanbul'da bir araya geldi. Bu buluşma, yeni bir atılımın başlangıcıydı aynı zamanda. Yazarımız Fehmi Koru'nun dile getirdiği gibi, Yeni Şafak'ın hedefi, artık 100 bini aşan tirajını 200 binlere taşımak.

Okurlarımızla, bütün Yeni Şafak ailesinin çalışmalarıyla, bu hedefe ulaşabileceğimize, Türkiye'yi ve dünyayı Yeni Şafak'tan, Yeni Şafak'la birlikte izleme ayrıcalığını çok yakında daha geniş kitlelerle paylaşacağımıza inanıyoruz.


21 Nisan 2003
Pazartesi
 
EDİTÖRDEN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat| Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED