|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Amerika'nın Irak'ı işgaliyle birlikte hukuk ve uluslararası adalet sistemi maalesef imha edilmiş bulunuyor. Yüzyılların birikimi sonucunda elde edilen demokrasi, özgürlük ve insan hakları gibi insanlığın en değerli kazanımları da ne yazık ki "savaş mafyası"nın ayakları altında kaldı. Bugün savaşa ve işgale karşı çıkanlar sadece çocukların katledilmesine değil, insanlığın ortak değerlerinin yokedilmesine de karşı çıktılar. Ama gelin görün ki, küreselleşmeyi zorba ve dayatmacı bir zihniyetten ibaret zannedenler, inatla bu karşı duruşu "üçüncü dünyacı" bir Amerikan karşıtlığı olarak göstermekte ısrar ettiler. Oysa hepimiz biliyoruz ki, bugün Amerika'yı yöneten "savaş mafyası" aslında Amerikan toplumunu da bir "korku manyağı" haline dönüştürdü. Yıllardır dünyaya bir özgürlük ve demokrasi simgesi olarak sunulan Amerikan demokrasisi bugün kendi içinde özgürlükleri sınırlamayı tasarlamaya kadar uzandı. Şimdi, Birleşmiş Milletler'in küresel demokrasisini ve uluslararası hukuku bile komaya sokan bu "faşist" anlayışı alkışlayanlara sormak gerekiyor. Amerikan toplumu dahil, bütün dünyanın demokrasi ve özgürlük hedeflerini karartan böylesi bir "çete"ye karşı çıkmanın neresi üçüncü dünyacılık? Bizdeki Bush ve Rumsfeld hayranlarını anlamak mümkün. Çünkü onların şeceresi zaten bozuk. Türkiye'deki hakim medya, demokrasinin askıya alındığı bütün dönemlerde her zaman genetik kodlarına uygun olarak hareket etmiş ve düdük öttüğünde kendisine yakışan bir şekilde antidemokratik cephede saf tutmuştur. Dolayısıyla, moda tabiriyle bu "iliştirilmiş" gazetecilerin barış yanlısı bir tavır içinde olmalarını ya da demokrasi cephesinde yer almalarını beklemek abesle iştigal olurdu zaten. Bu "embeddet" gazeteciler, hem derslerini bilmiyorlar hem de şişmanlar herkesten. Darbe olur, en ön safta göbek atarak "köçekçilik" yapan bunlar, Bush BM'yi ve uluslararası hukuk kurallarını hiçe sayarak bağımsız bir ülkeyi işgal eder yine bu "mezar kazıcılar" en ön safta. Peki şimdi sormak gerekiyor, acaba işgale ve demokrasiyi hançerleyenlere karşı onurlu bir duruş sergileyenler mi, yoksa "savaş mafyası"nın önünde tek ayak üstünde durarak demokrasi ve özgürlük gibi en insani değerlerin gömülüşünü pis pis sırıtarak seyredenler mi gerçekten üçüncü dünyacı? Aslında bu "embeddet" gazeteciler her seferinde en kestirme yolu seçiyorlar. Öyle, "insanlığın ortak değerleri"ni savunmak gibi zahmetli işlerle uğraşmayı pek sevmiyorlar. Bu tür ortak değerler tecavüze uğradığında "direnmek" yerine tecavüzden keyif almaya bakıyorlar. Ne diyelim, zevkler ve renkler tartışılmazmış...
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |