AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Dün size "kıyamet" kopacak dememiş miydim?!?

Bu sütunun okurları bilirler; benim kıyametlerim küçük kıyametlerdir; kıyamet-i suğra cinsinden yani... O nedenledir ki kübrasından tefrik için büyük harfle değil, küçük harfle yazılırlar.

Benim daha önce kopacağını söylediğim ve bizzat koptuğunu da gördüğünüz kıyametlerin neler olduğunu sanırım hatırlarsınız: Elmalılı Hamdi Yazır'ın Kur'an tefsirinin Osmanlıca elyazmalarının mevcudiyeti kamuoyuna ilk kez bu sütündan duyurulmuştu. Keza Ahmed Cevdet Paşa'nın bir Kur'an tercümesinin olduğu ve bu tercümelerinin yazmalarının ilk kez tarafımdan bulunduğu da yine bu sütünda kopan kıyametlerdendi. Bir de türünün tek örneği olan Ali Rıza Sağman'ın Tanzimat'tan günümüze (1839'dan 1950'ye) İstanbul'un meşhur hafızlarıyla alakalı biyografik çalışması (tabakatı) da kopan onca kıyametten biriydi. (Mehmet Akif'le ilgili "kıyamet"i (!) ise daha yazmadım.)

Dün size yaşadığım kıyameti tasvir etmiş idim. Bugün de hoca olsun, talebe veya muhib olsun, yola düşen bütün ilim-irfan yolcularını heyecanlandıracak olan, yani bende kopan kıyametlerin kendilerinde de kopacağından aslâ şüphe duymadığım âşıklara çığlık attıracak tuhfe'nın (armağanın) mahiyetini açıklamak isterim:

Bilenler bilir, ünlü "Hak Dini Kur'an Dili" adlı tefsirin müellifi Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır'ın (öl. 1942) Fransızca'dan yaptığı iki çeviri vardır. Biri Paul Janet-Gabriel Séailles çifti tarafından yazılan "Histoire de la Philosophie: Les Problémes et Les Ecoles" (Paris, 1886) adlı felsefe tarihinin "Metalib ve Mezahib" adıyla 1923'de yayımlanan çevirisi, diğeri de (hani şu Fax aletini bulan) İngiliz mantıkçı Alexander Bain'in "Logic: Deductiv and Inductiv" (Aberdeen, 1870) adlı eserinin "Mantık-ı İstintacî ve İstikraî" başlıklı -I. Dünya Harbi sıralarında Fransızcasından yapılmış ama yayımlanmamış- çevirisi...

Bu çevirinin varlığından bizi haberdar eden yine Elmalılı merhum idi. Kendisi Metalib ve Mezahib'in hem girişinde, hem de esere koyduğu haşiyelerde İngilizlerin tarz-ı tasnifi mizacına da uygun geldiğinden İngiliz feylesoflarından Alexander Bain'in mezkur eserini Türkçe'ye çevirdiğini ve Dar'ul-Hilafe Medreselerine bağlı yeni Süleymaniye Medresesi'nde Mantık Müderrisliği yaptığı sırada bu metni öğrencilerine okuttuğunu çeşitli vesilelerle belirtir.

Tercüme tabettirilmediğinden dolayı maalesef bugüne kadar bu tercümenin bir tek nüshasını gören ya da şöyle böyle muhtevasından söz eden bir tek kişi çıkmamıştır. Peki metrukatı arasında bulunma ihtimali var mıydı? Aslında olmalıydı ama 6 kutu halindeki metrukatını gözden geçiren bir ilim adamı (Dr. Nazif Öztürk), bu metrukat hakkında yazdığı ön-raporda bu eserin müsveddelerine rastlayamadığını söylüyor. Geride kalan tedkik edilmemiş 10 kutu için ise ümitvar görünüyor. Lakin bugüne kadar müsbet bir habere tesadüf etmedim. Sanırım arayan olmadığındandır. Malumâliniz bulmak için aramak, hiç değilse arayanlara yardımcı olmak gerek! (Bu konuda ilmen mirasçı olanlar bir yana, sülben mirasçı olanların dahi basiretsizliği ve aymazlığı- yazmakla tükenecek umurdan değildir!)

Her neyse... Meraklı bekleyiş sona ermiş bulunuyor. İlim âlemine müjdeyi verebilirim: Bu tercümenin merhum Elmalılı'nın meşhur bir talebesi tarafından gayet selis bir surette istinsah edilmiş bir nüshası elimde!

Hazırlamakta olduğum ve sonuna da geldiğim yaklaşık 20 kitaplık "Tanzimat'tan Cumhuriyet'e Mantık-Bilim Külliyâtı (1861-1928)" adlı eserin, bilebildiklerim içerisindeki tek eksiği Elmalılı merhumun adı malum, kendi meçhul bu efsanevî tercümesinden ibaretti. Şimdi o da tamamlandı hamdolsun! [Laf aramızda, telifler ve uyarlamalar bir yana; Çamiş Ohannes Efendi tercümesiyle Pasquale Galluppi, İbrahim Edhem tercümesiyle René Descartes, Reşad Nuri tercümesiyle Emile Boirac, Salih Zeki tercümesiyle H. Poincaré, Babanzâde Ahmed Naim tercümesiyle Elie Rabier gibi isimlerin arasında Elmalılı Hamdi Yazır tercümesiyle Alexander Bain adını görmek ne kadar heyecan verici değil mi?]

...

Efendim, sözün özü bu heyecan benimdi, bana aitti; bu küçük kıyamet de öyle! Artık yaşlanmaya başladığım için olsa gerek, çıkıp evimin balkonundan bu fütuhâtı cümle âleme haykırmak gücünü bu sefer kendimde bulamadım... Dolayısıyla ayrıca keşfiyâtın safahâtını da anlatmaktan vazgeçip sizlerle sadece bu kadarcığını paylaşmak istedim.

Bu arada sağolunuz, bir türlü davet etmekten bıkmıyor ve her fırsatta "Bize geliniz" diyorsunuz. Bakın işte size söz veriyorum: Kendime gelirsem, muhakkak size de geleceğim!


27 Nisan 2003
Pazar
 
DÜCANE CÜNDİOĞLU


Künye
Temsilcilikler
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED