|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
İsrail Cumhurbaşkanı Moşe Katsav Türkiye'ye geliyor ve "İran'ın elinde Türkiye'yi vuracak füzeler var" diye demeç veriyor. Demek ki, İran'a karşı teyakkuz halinde olmamız gerekiyor. İsrail istihbaratı dünlerde de Irak'ın elinde Türkiye'yi vuracak cehennem silahları bulunduğunu bildiriyordu. Peşinden Irak ve İran'ın nükleer - biyolojik - kimyasal türden kitle imha silahlarına sahip bulunduğu da iddia edildi. Körfez harekatı öncesinden bu yana bu iddialar dile getirildi ve Türkiye, Saddam tarafından vurulmak endişesiyle ABD - İsrail politikalarının yanında yer almaya sevkedildi. Şimdi de Türkiye, bu silahlanma gerekçeleri kullanılarak İran karşıtı bir operasyon içinde yer almaya doğru yönlendirilmek isteniyor. Eh, bizi vuracak silahları varsa, Irak'a karşı da İran'a karşı da teyakkuz halinde bulunmamızda bir sakınca yok, hatta bu bir gereklilik bile sayılabilir. Ama bu mantık üzerinden gittiğimizde şöyle bir soruyu sormak da mantıklı olmaz mı? -Acaba İsrail'in elinde de Türkiye'yi vurabilecek silahlar var mı? Böyle bir sorunun sorulması istenmez. Mesela şöyle soruların sorulması da akla gelmez: -Acaba Amerika'nın, İngiltere'nin, Rusya'nın elinde de Türkiye'yi vurabilecek silahlar mevcut mudur? Böyle sorular neden sorulmaz? Acaba söz konusu ülkelerden Türkiye'ye asla ve asla saldırı gelmeyeceği düşüncesiyle mi, yoksa bu ülkelerin elinde Türkiye'yi vuracak silahların mevcut olduğu bilinse bile bir saldırı halinde yapılacak bir şey olmadığı düşüncesiyle mi? Her neyse, bu sorular sorulmadığı için Türkiye'de bizler, İran'ın veya Irak'ın elindeki silahları tartışır dururuz da, İsrail'in elinde ne var ne yok, Amerika'nın Pentagon bütçesi ne kadardır? Sorularına fazla kafa yormayız. Son Irak operasyonu, dünyada, bizim demokrasi formatlarımız dışında bir tartışmaya da zemin hazırladı. Amerikan - İngiliz koalisyonu, İsrail'in örtülü hınk deyiciliği içinde, Irak'ıın başına çullanmış, bunun için de hem dünya kamuoyuna hem de kendi halklarına Irak'ın elinde kitle imha silahları bulunduğu gerekçesini pazarlamıştı. ABD'li Neo - con'ların pervasızlığı (buna şahinlik deniyor) karşısında dünya kamuoyunun özgül ağırlığı neredeyse sıfır. "Biz güçlüyüz ve yaptığımız meşrudur" mantığı dünyayı susturuyor. Ancak, aynı pervasızlık kendi kamuoyları karşısında aynı ölçüde fütursuz değil. Kitle imha silahı iddiasının palavra olduğu anlaşıldı, herkes bu palavranın nasıl üretildiğine dair suçlu bulma telaşında. Ve özellikle İngiltere Başbakanı Tony Blair, BBC'nin özgürlük standardı karşısında perişan... İngiliz yayın kuruluşu, halkı savaşa sürüklemek için üretilen yalanın "kendi başbakanına ait" olmasını, savunma için gerekçe olarak kabul etmiyor, aksine halkın aldatılmasına isyan ediyor ve baskılar karşısında mertçe direniyor. Artık Blair, güvenilir bir başbakan değil İngiltere kamuoyunda, hatta kendi partisi içinde... Ona yalanlarıyla burnu uzayan Pinokyo rülü layık görülüyor. Bush da, itibar katsayısı aşağılara doğru sür'atle düşen ve seçim kaygısı derinleşen bir başkan durumunda... Bu "yalan"ın sorgulanmasının ürünü. Oysa İngiltere'de bir şey daha yaşanıyor. BBC, tam bir medya kahramanlığı içinde, dünyanın "Irak - İran silahlanması" dezenformasyonu ile uğraşırken "İsrail'in silahlanmasından ne haber?"sorusunu gündeme getirdi. Evet ne haber? BBC bu soruyu sordu ve kıyamet koptu. İsrail, BBC'yi kara listeye aldı, boykota başladı vs... İsrail böyle işlere pek öfkelenir. Dünya medyasındaki siyonist etkinliğe rağmen, birileri hele BBC gibi etkin bir yayın kuruluşu çıkıp, "İsrail'in elindeki silahlardan ne haber?" diye bir soru sorsun... Olabilir mi? "İsrail'in elindeki silahlar" diye bir başlık açıldığında çok şey söylenebileceğini biliyor İsrail. BBC de o çok şeyin kapağını açmaya çalışıyor. Dimonet'deki nükleer tesisleri, bunları dünyaya ifşa eden Vanunu'yu vs.'yi... BBC sormuş Şimon Perez'e: -Nedir bu çelişki? ABD Irak'a nükleer silahı var diye savaş açıyor, İsrail'e bir şey yok? Perez cevap vermiş: -Bir devlet olan İsrail ile devlet olmayıp mafyadan ibaret olan Irak'ı nasıl olur da aynı kefeye koyarsınız? Nasıl bir cevap!!! Müthiş!!! İsrail biyoloik silahlar kullanmış Filistin'e karşı. Ama İsrail üzerine projektör çevrilmiyor. BBC bu oyunu bir uçtan bozuyor. BBC bunu ne kadar devam ettirir - ettirebilir bilinmez. Ama biraz "bağımsız" medyacılık yapıldığında dünyanın gözünün daha iyi açılacağında kuşku yok. Amerika'nın savunma (?) bütçesi 400 milyar dolara yakın. Türkiye'nin milli gelirinin iki katından fazla, tüm Avrupa ülkelerinin savunma bütçelerinin iki katı. Ne yapıyor bu bütçe ile Amerika, kendi topraklarını mı savunuyor? Yoksa dünyanın bütün ülkelerine "Seni de vurabilecek gücüm var" mesajını mı veriyor? Diyorum ki, BBC ile birlikte bir kaç saygın dünya medyası üç gün İsrail'in sahip olduğu kitle imha silahı gerçeğini gündeme getirse, dünyanın gündemi değişecek. İşte bir kaç günlük manşet: -Vanunu'ya ne oldu? -Baradey: İsrail nükleer güç konusunda daha şeffaf olmalı. (Nükleer güçlerin denetlenmesi ile ilgili anlaşmayı imzalamayan tek ülkenin İsrail olduğunu biliyor musunuz?) -İsrail'in Filistinlilere karşı biyolojik silah kullanma iddiası araştırılıyor. -İsrail cezaevlerinde insan hakları araştırması -İsrail'in nükleer güç edinmesinde ABD'nin rolü. -İsrail bölgenin en güçlü ordusuna sahip. İsrail Türkiye'yi bile vuracak güçte. -İsrail tehlikesi büyüyor! Bölge ülkeleri tedirgin. İsrail'in "Nilden Fırat'a" projesini gizli gündem olarak tuttuğundan endişe ediliyor. Bu manşetler atılabilir mi? Zor. BBC zoru oynuyor, onun için yaptığı iş çok değerli.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |