AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

D Ü Ş Ü N C E    G Ü N L Ü Ğ Ü
Türk eğitimcilerin statüleriyle
ilgili öneriler

Çocuklarımızı ilköğretimden sonra yetenekleri doğrultusunda yönlendirerek eğitmeliyiz. Ancak üzülerek görmekteyiz ki, bugün üniversitelerimizde binlerce öğrencimiz, kendi yeteneği dışında bir programda okumaktadır.

  • DR. YASİN YILMAZ / EĞİTİMCİ
    Dünyada gelişmişliğin ölçülerinden birisi de, devletlerin, kendi geleceğini kuracağı ve teslim edeceği fertleri en iyi şekilde yetiştirmesidir. Bugün kurumlarını fert merkezli olarak oluşturan ve onun hizmetine veren gelişmiş devletler, insanını yetiştirmek ve bu doğultuda geleceğini garanti altına almak için hiçbir fedakarlıktan kaçınmamaktadır. Çünkü onlar mevcut refahın, huzurun ve iç barışın, fertlere en iyi eğitim verilerek devam edeceğini bilmektedirler. Bunun için de ilköğretimden itibaren eğitimin her kademesinde çağın gereklerine uygun bir şekilde ögrenim görmek isteyen gençlere her türlü imkan eşit bir şekilde vermektedirler.

    Eğitimin verilmesinde yeteneklerin ön planda tutulmasının önemi de hiçbir zaman unutulmamalıdır. Çocuklarımızı ilköğretimden sonra yetenekleri doğrultusunda yönlendirerek eğitmeliyiz. Ancak üzülerek görmekteyiz ki, bugün üniversitelerimizde binlerce öğrencimiz, kendi yeteneği dışında bir programda okumaktadır. Halbuki çağdaş medeniyeti yakalamak için hedef aldığımız "Avrupa Birliği" ülkeleri, yönlendirme sistemini yıllar önce uygulayarak, özlemini çektiğimiz seviyeye ulaşmışlar. Eğitimimizi gelişmiş devletlerin seviyesine çıkarabilmemiz için zorunlu eğitimi 5+6 ya da (7) tarzında 11 ya da (12) yıla çıkarmamız gerekir. Gelişmiş ülkelerde ilköğretimden sonra yönlendirme ve kurdukları âdil sistemle gençlerinin büyük kısmı üniversite mezunu olarak, ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasî hayata katkıda bulunarak ülkesinin daha ilerilere gitmesi için çalışmaktadırlar.

    Türkiye'de verilen eğitimin seviyesi bölgelere göre farklılık arzetmektedir. Ancak bu farklılık öğrencinin yeteneklerine göre değil de onların sahip olduğu imkanlardan kaynaklanmaktadır. Mevcut sistemdeki farklılıkları birkaç maddede irdeleyebiliriz:

    1. Türkiye'de millî eğitimin temel ilkelerinden birisinin "eğitimde fırsat eşitliği" olmasına rağmen, liseler arasında farklılıklar gözetilerek, üniversitelere eşit şekilde yerleştirme yapılmamaktadır. Fen Liseleri, Anadolu Liseleri, Genel Liseler ile Meslek Liseleri'ne farklı programlar uygulanmasına rağmen, üniversiteye girişte uygulanan sistemde farklılık yoktur.

    2. Eğitim için sağlanan fırsatlar ve öğrencilerin yani eğitim alanların sahip oldukları imkanlar farklı olmasına rağmen, sınav soruları lise ayırımı yapılmadan ve imkanlar göz önünde bulundurulmadan herkese eşit olarak yöneltilmektedir. Örneğin, Edirne'nin bir ilçesi ya da beldesindeki okulun eğitimci (öğretmen), araç ve gereçleri ile İstanbul'un gelişmiş bir lisesindeki imkanlar eşit değildir. Yine Hakkari'nin Yüksekova ilçesindeki bir lise ile Gaziantep'in merkezinde bulunan bir lisenin imkanları da aynı değildir.

    3. Meslek Liseleri'nde meslekî dersler ağırlıktadır. Burada okuyan bir öğrenci liseden sonra alanında yüksek öğrenim görmek istiyor. Ancak mevcut sınav sisteminde Meslek Yüksek Okulu seviyesinde öğrenim görebilmektedir. Lisans seviyesinde öğrenim görmesi hem sınav sistemiyle hem de sınavlarda sorulan sorularla imkansız hâle gelmiştir.

    Ortaöğretimdeki eğitimin kalitesinin yükselmesi, öğrencilerin dershanelere bağımlılıklarının azalması ve üniversite sınavlarındaki eşitsizliğin kaldırılması için aşağıdaki hususları öneriyoruz:

    Liseler arasındaki "ortaöğretim başarı katsayısının" eşit hale getirilerek, herkese istediği programda öğrenim imkanı sağlanmalıdır.

    Devletin verdiği ve yönlendirdiği ortaöğretimin etkin hâle getirilerek, öğrencinin yüksek öğretime yerleştirilmesinde tamamen "ortaöğretim başarısı"nın baz alınmasıdır.

    Ancak ortaöğretim başarısının tespiti için de, ortaöğretim kurumlarında daha objektif bir sistemin getirilmesi zaruridir. Bu sistemin objektif temellere oturması için liselerde okul, ilçe, il ya da Türkiye genelinde bir sınavın yapılması gerekmektedir. Bugün gelişmiş Avrupa Birliği ülkelerinde uygulanan yıl sonu yapılan sınavlar gibi ülkemizde de "öğrencinin yıllık çalışmasını, seviyesini ve başarı"sını tespit etmek amacıyla yukarıda belirttiğim kriterler içerisinde sınavlar yapılabilir.

    Geleceğimizin teminatı olan gençlerimizin daha iyi eğitim görebilmeleri, istedikleri programda okuyabilmeleri ve millî eğitimin gereği olan fırsat eşitliğinin sağlanması için önerilerimizin faydalı olacağı kanaatindeyiz. Ülkemiz gelişmekte olan bir ülke olduğu için herkese eşit bir eğitimin verilmesi mümkün değildir. Fakat eldeki mevcut imkanları eşit şekilde dağıtmak için ortaöğretimden itibaren hem eğitim yönetiminde hem de eğitimin verilmesinde akademik bakış ve bilimsel anlayışın hakim olması elzemdir. Çünkü bunun sonucunda birtakım siyasîlerin elinde deneme-yanılma tahtası olan eğitimimiz bütün kurum ve kuruluşlarıyla belli bir sisteme oturarak, popülist yaklaşımlardan uzak bir tarzda gelişmiş milletlerde olduğu gibi uzun süreli programlarla ancak çağı yakalayabilir.


    Kavramların içi boşaltılmış!

  • MUSTAFA DEMİR / YAZAR
    Kur'an'da birçok ayette geçen "millet" kelimesi günümüz meallerinde "din" şeklinde tercüme ediliyor. "İbrahim'in milletinden kendini bilmezlerden başka kim yüz çevirir? Andolsun ki biz onu dünyada (elçi) seçtik, şüphesiz o, ahirette de iyilerdendir." (Bakara Suresi, 130)

    Gerçek şu ki, birçok yerde "İbrahim'in milleti"nden yüz çevrilmesi, Hz. İbrahim'in millet tanımından yüz çevrilmesiyle başladı.

    Osmanlı'da Müslümanlar tek millet kabul edilmekteydi; millet kavramı, bir ölçüde, "ümmet"i karşılıyordu. Müslümanlar tek millet olduğu için ibadethaneleri ve mezarlıkları birdi. Batı'da yaşanan siyasal ve toplumsal gelişmelerin iyi anlaşılması, Osmanlı'nın son döneminde başlayan Batılılaşma maceramızın doğru değerlendirilmesini de sağlar. Batı'da milliyetçiliğin ortaya çıkışı kapitalizmin gelişmesiyle yakından ilgilidir. Ticarî kapitalizmin doktrinini oluşturan merkantilizm, devletlerin dış piyasalarda kendi tüccarıyla bütünleşmesini, bu da "milli şuur"un varlığını gerektirmiştir. Yine feodal toplumda önemli olan din faktörünün Protestanlık ve laisizm ile zayıflatılması içtimaî birliğin en önemli unsuru olarak vatan fikrinin güç kazanmasını sağladı. Kapitalizm Hıristiyanlığı kendi amaçları doğrultusunda reforma tâbi tuttu; Protestanlık bunun sonucudur. Yine Protestanlığın bir varyantı olan Püritenliğin XVII. yüzyıldan itibaren İngiliz milliyetçiliğinin temelini teşkil ettiği biliniyor. Tevrat ve Yahudi kültürünün bu yeni oluşumda büyük bir yeri vardır." (1) Martin Luther (1483-1546), Vatikan'a başkaldırarak İncil'i ana dili olan Almanca'ya çevirmiş ve bu, Almanca'nın telaffuz ve kurallarının standartlaşmasına ve yayılıp güçlenmesine yol açmıştı. Bu aynı zamanda, Almanlar'ın dinlerini millîleştirmelerini, bir Alman Hıristiyanlığı meydana getirmelerini de mümkün kıldı. 1532 ila 1536 yılları arasında da İngiliz Kralı Henry VIII ve İngiliz Parlamentosu, Papalığın otoritesine son vermek için altı yasa çıkardı. Vatikan'dan bağımsız bir yapı kuruldu: İngiliz Anglikan Kilisesi.

    Bütün bunlar, "Türk İslamı" ya da "Türk Müslümanlığı" projesinin Batılılaşma ile olan ilgisini de açıklamaktadır. Türk İslamı kavramı, adı üstünde milliyetçi bir bakış açısını yansıttığı gibi, Protestanlık'ta görüldüğü şekilde dinde reformu da (dinin yeniden biçimlendirilmesini) hedefler. Nasıl ki Protestanlık Vatikan'dan koparak ayrı bir kilise hiyerarşisi kurduysa, İslam ülkelerindeki milliyetçiler de ibadet dilini farklılaştırarak mabetleri bölmeyi amaçladılar. Batı'da İncil'i okuyup yorumlamak Katolik papazların tekelindeydi; dinde bireyselliği öne çıkaran Protestanlar (Reformcular), herkesin bir başına İncil'i okuyup anlayabileceğini savundular. Birçok İslam ülkesinde İslam'ın temel kaynaklarının mahalli dillere çevrilmesi, anlaşılmaları için değil, dinin millîleştirilmesi ve orijinal kaynaklardan koparılması amacıyla yapıldı.

    Dinde reformun ve "protestanlaşma"nın meşruiyet kaynağının milliyetçilik olduğunu itiraf etmek zorundayız. Baydur şöyle der: "... milliyetçiliğin, modernleşmenin bir işlevi olduğu kuramları yakın dönemdeki literatürde oldukça ön plana çıkmıştır" (2) Modernleşmenin "tarihsel" anlamının Protestanlığı içerdiği dikkate alınırsa, Baydur'un ifadesinden, milliyetçiliğin protestanlaşmanın bir işlevi olduğu sonucu çıkarılabilir. Anthony D. Smith, modernlik kavramı hakkında şunları söyler: "İkinci anlamı tarihseldir. (...) belirli zaman dönemlerini ifade eder. Avrupa'da Rönesans ve Reformasyona kadar gerilere giden söz konusu dönem, laikleşme ve kapitalizmin doğuşu ile ayırt edilir." (3)

    Lapidus, milliyetçilik ile dinde reform ilişkisinin Türkiye'de aldığı biçimi şöyle değerlendirir: "Türklük düşüncesi, laiklik ve modernizme olan temayülü daha da güçlendirdi. Çünkü bu düşünce, Doğu-Batı kimliklerini birbirleriyle uzlaştırmak gibi bir zahmete gerek kalmaksızın, Türkler'i toptan İslam'dan uzaklaştırmayı mümkün kılmaktaydı. Türk kavramı, Türkler'in tarihî kimliğini ifade edebilen, fakat İslamî olmayan; modern olan, fakat Batılı olmayan yeni bir medeniyet tarifi ortaya koyabilmekteydi." (4)

    Batılı olmayan bir medeniyet tarifi yapılsaydı, bir kelime oyunu olmaktan öteye gitmeyecekti, fakat "Batı" kelimesi o kadar büyüleyiciydi ki, milliyetçiler bundan vazgeçemediler. Nitekim Ziya Gökalp "Türk milletindenim, İslam ümmetindenim, Garp medeniyetindenim" diyordu. Böylece Türkçülük, Türk'ün kendi tarih, medeniyet ve kültürüne yabancılaşmasının ideolojisi haline getirilmişti. Yani milliyetçilik, Batıcılık'tı. Batı kavramını da açarsak, milliyetçilik aslında Türkçülük kisveli İngilizcilik, Fransızcılık ve Almancılık'tı.

    NOTLAR

    1. "Milliyetçilik" Sosyal Bilimler Ansiklopedisi, 1990, C.3, İst. Risale Y, s.32.
    2. Mithat Baydur, Milliyetçilik, İstanbul 1994, s.62.
    3. Anthony D.Smith, Toplumsal Değişme Anlayışı, Çev. Ülgen Oskay, İzmir 1988, s.66.
    4. Ira M.Lapidus, Modernizme Geçiş Sürecinde İslam Dünyası, Çev. İ.S.Üstün, İstanbul 1996, s.71.




  • 19 Temmuz 2003
    Cumartesi
     


    Künye
    Temsilcilikler
    AboneFormu
    MesajFormu

    Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
    Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
    Bilişim
    | Dizi | Karikatür | Çocuk
    Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
    © ALL RIGHTS RESERVED