|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Tıpta ilk kez, duygusal stres ile depresyon arasında genetik ilişki saptandı. Beyinde bazı özel kimyasal genlere sahip olanların, aile fertlerinden birinin ölmesi gibi yaşadıkları duygusal stres sonucu, ağır depresyon riskine daha yatkın olabildiği belirlendi. 5-HTT geninin kısa kopyasına sahip olanların, kalıtım yoluyla anneveya babadan geçen bu genin uzun kopyasına sahip olanlardan daha fazla ağır depresyon riskine yatkın olabildiği kaydedildi. 5-HTT geninin, beynin kimyasal maddesi olan seratonini kontrol ettiği biliniyor. BİR NUMARALI SORUN OLACAK Dünya Sağlık Örgütü, depresyonun hastalıkların oluşmasına yol açabilen dördüncü etken olduğunu ve 2020 yılında birinci sırayı alabileceğini açıkladı. Klinik depresyonun sürekli ve inatçı olarak hastayı keder ve uyuşukluğa boğduğu, kişisel değersizlik hissi meydana getirdiği ve günlük normal aktivitelerden alıkoyup intihara kadar sürükleyebildiği biliniyor. Milyonlarca hastada ilaçların depresyonu tedavi edebildiğini kaydeden uzmanlar, yine de depresyonun nasıl oluştuğu ve kontrolünün henüz kesin olarak anlaşılamadığını ifade ediyor.
847 yetişkin denek üzerinde yapılan araştırmalarda 5-HTT geninin bir tek kısa kopyasına sahip olan deneklerde, genin duygusal stresi körüklediği saptandı. 5-HTT geninin uzun formuna sahip olan deneklerin ise, geçirdikleri ağır vakalardan sonra strese karşı daha az yatkın oldukları, bu deneklerin depresyona karşı duyarsızlık sergileyerek, olayları daha toleranslı karşılayabildikleri belirlendi.
|
|
|
|
|
|
|