|
AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ |
| |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Hükümet, CHP'nin Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım hakkında "hızlandırılmış tren faciası" ile ilgili verdiği gensoru önergesini savdı. İstifası istenen bürokratlar da görevinin başında. Bu görüntü, hükümetin "istifa" beklentilerine "kulak asmadığı" yönünde izlenime yol açabiliyor. Oysa, perde gerisinde yaşananlar hiç de öyle değil. Hükümet, daha ilk günden bu yana kendi içinde "istifa" sorgulaması yapıyor. Hatırlayacaksınız, tren kazasından hemen sonra 23 Temmuz günü Başbakanlık'ta dar kapsamlı bir Bakanlar Kurulu toplanmıştı. Çevre Bakanı Osman Pepe, Ulaştırma Bakanı Yıldırım'ın gözünün içine baka baka, TCDD Genel Müdürü Süleyman Karaman'ın istifasını istiyor. Pepe'ye iki bakan arkadaşı daha destek verirken, Karaman'ın istifasıyla kamuoyunun sakinleştirilmesi düşünülüyor. Ancak diğer bakanlar bu öneriye karşı çıkıyor. Karşı çıkanlar, olay nedeni kesin olarak belirlenmeden genel müdürün istifa etmesinin doğru olmayacağını savunuyor. Başbakan Erdoğan ise tartışmaları izliyor. Tartışmanın sonunda şu karara varılıyor: Bağımsız kurul tarafından kazayla ilgili hazırlanacak rapora göre, kimin görevde kalıp kalmayacağına karar verilecek. Erdoğan da bu öneriyi desteklerken, "Raporun gereği yapılacaktır" diyor. Ölü sayısı konusunda yanlış rakam veren Sağlık Bakanlığı Müsteşarı Necdet Ünüvar'ın durumu da aynı şekilde bakanlar arasında tartışma konusu olurken, aynı karar alınıyor. Ancak toplantıdaki bu havanın dışarıya yansıtılmamasına büyük özen gösteriliyor. Bu değerlendirmeler bununla sınırlı kalmıyor. Hükümet ve AK Parti içindeki farklı toplantılarda benzer değerlendirmeler yapılıyor. Son olarak "istifa" konuları, Başbakan Erdoğan başkanlığında cuma günü toplanan MKYK toplantısında da ele alınıyor. Erdoğan, kesin bir dille yanıt veriyor: "Devlet yönetiminde duygusallığa yer yok. Her şey kurallara göre yapılacaktır. Raporlar bir çıksın. Bakarız, kimin kusuru varsa gereği yapılır. Kimsenin bundan endişesi olmasın" Öyle anlaşılıyor ki, yakında birçok bürokratın canı yanacak. Demokrasi yaz, karşısına '1' koy
Sanıyorum, 1983 yılı Nisan ayıydı. Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde okurken Devlet Bahçeli, "Türkiye Ekonomisi" dersine girerdi. Bir gün Devlet Hoca, kara tahtanın önünde eline tebeşir parçasını alarak, öğrencilere sordu: "Bir insanda olması gereken en önemli özellik nedir?" Öğrenci arkadaşlarımız, "para, kariyer, statü, eğitim, kültür" gibi yanıtlar verirken, Bahçeli her yanıtı tahtaya yazıp karşısına "0" koydu. Öğrencilerden birisi "karakter" deyince, Bahçeli'nin yüzü güldü, "İşte, bu" deyip tahtaya "karakter" yazarak karşısına "1" koydu. Bahçeli, tahtadaki bu şifreli mesajı daha sonra şöyle okudu: "Bu sıfırların başında bir olduğu zaman anlam ifade eder. O yüzden karakter her şeyden önemlidir." Gerçekten de yıllar sonra Bahçeli'yi daha yakından tanıdıkça bu kavrama ne kadar büyük önem verdiğini gördüm. Bahçeli, MHP'ye genel başkan olduktan sonra "karakter zaafı" olan organize suç örgütleriyle dolaylı veya doğrudan bağlantılı isimleri MHP'den temizlemeye büyük özen gösterdi. Hatırlıyorum, 18 Nisan 1999 seçimleri öncesiydi. Sözde eski ülkücülerin kurduğu bir çete mensubu, MHP'den belediye başkan adayı olacaktı. Bir röportaj için Bahçeli'ye gittiğimde, sohbetin "off the record" kısmında bu konuyu açtım: "Sayın genel başkan, bu çete mensuplarını MHP'den aday yapacak mısınız?" Bahçeli, hemen önündeki "mavi" kaplı dosyaları açtı, "Burada o şahsın adı geçmiyor" deyip ekledi: "Araştıracağım, eğer dediğiniz gibiyse bizden aday olması mümkün değil. Ben zaten partiyi bunlardan temizlemeye çalışıyorum" Bahçeli'yi çok samimi bulmuştum. Daha sonra takip ettim. Bu şahıs MHP'den aday olmak istedi ama Bahçeli engelini aşamadı. Bahçeli, 1999 seçimlerinden sonra DSP ve ANAP ile kurduğu hükümet döneminde de "olgun devlet adamı" gibi davranmayı başarmıştır. Eli kanlı Apo'nun yakalanmasından sonraki süreçte partinin aleyhine olsa bile "Önce devlet" demiştir. Parti içinde tepkiler artınca Bahçeli, çalışma arkadaşlarına "hoca" sıfatıyla şu örneği veriyordu: "Bir öğrenci üniversite sınavında önce bildiği soruları çözerek devam eder. Çözemediği soruyu atlar. Tüm sorular bittikten sonra geri dönüp takıldığı soruları çözmeye çalışır. Biz de öyle yapıyoruz. Tekrar başa dönüp takıldığımız problemleri çözeceğiz." Yüzde 8'lerde aldığı MHP'yi yüzde 18'lere kadar çıkartmayı başaran, 3 Kasım seçimlerini koalisyon ortaklarına göre daha az zayiatla atlatan Bahçeli, şimdi siyaset yaşamının en önemli sınavından geçiyor. Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Şandır'ın mektup yazarak generallere hükümeti şikayet etmesinin "kabul edilebilir" tarafı yoktur. Mektubun 5 bin kişiye gönderilmesi de bu girişime "masumiyet" kazandırmaz. Şimdi Devlet hocama buradan sesleniyorum: Siyasi partiler hangi iklimde yeşerir, serpilip, büyürler? "Demokrasi" yanıtının karşısına "1" koyun, diğerlerinin karşısına "0" yazın. Yani "demokrasi" olmazsa diğerlerinin hiçbir anlamı kalmaz. Bu öyle "atlanıp" çözümü için tekrar gelinecek bir soru gibi de değildir. Bu "demokrasi ayıbı" mutlaka temizlenmelidir.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |