AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
"Kelebek etkisi..."

"En ufak bir değişikliğin beklenmedik sonuçlar doğurabileceği" durumları anlatmak için kullanılan bir ifade "kelebek etkisi..." İsterseniz, Kuantum Fiziğinden yola çıkarak geliştirilen bu ifadeyi Schrödinger'in Kedisi isimli romanında geniş biçimde işleyen ve son olarak dünkü yazısının başlığı yapan Alev Alatlı'dan alalım tam tarifi:

"Şu anda Türkiye'nin herhangi bir yerinde kanat çırpan bir kelebek, bir süre sonra İstanbul'da, Ankara'da ya da başka bir yerde fırtınaya sebep olabilir." İster bir yasa teklifi, ister bir makale, ister bir şarkı, tek bir şarkı, kelebek etkisi yaratabilecek, ne kadar iyi düzenlendiği, denetlendiği sanılırsa sanılsın, herhangi bir sistemi öngörülemeyecek ölçüde sarsabilecektir.

'Ateş olsa cürmü kadar yer yakar'ın hç de gerçekçi olmadığı, tersine, 'bir mıhın, bir nal, bir nalın bir at, bir atın bir atlı, bir atlının bir savaş, bir savaşın bir vatan' kurtarabileceği ispat ediliyor ki, hem sevindirici hem korkuütucu- hayatın ta kendisi gibi" (Zaman, 13 ağustos 2004)

"Kelebek etkisi" umutlanmak için de potansiyel barındırır içinde, sarsıntılar için de...

Ben bugün bu deyimi, hükümetin olan bitenler üzerinde bir kere daha düşünmesi için yazımın eksenine oturttum.

Tabii ki, "Kelebek etkisi" abartılı yaklaşımlarla, her olaydan bir fobi veye umut üretmek gibi yanıltıcı sonuçlar doğurma ihtimali de taşır. Ama ihtiyatı elden bırakmayıp, olumsuz sonuçları erkenden farketmek ve tedbir almak için duyarlı olmayı da sağlar.

Ben, yaşanan son olayların, hükümet tarafından bir de "Kelebek etkisi" duyarlılığı etrafında değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Bir ara "Tayyip Bey'in karizması"ndan söz edilirdi.

Şimdilerde AKP sözcüsü Nusret Bayraktar'ın ifadesiyle "Nazar değmesi"nden söz ediliyor.

Aslında "karizma" da, "nazar değmesi" de mekanik ve fiziksel şartların ötesinde şeyleri anlatıyor. "Karizma" ile birim davranışınız topluma olumlu planda katlanarak yansıyor, "nazar değmeasi"nde de, birim davranışınız topluma olumsuz planda katlanarak yansıyor. Yani kelebek etkisi...

Türkiye problemli bir ülke. Hayatın her alanı problemlerle dolu. Ekonomi, eğitim, yargı, sosyal barış, devlet bünyesi... elhasıl sistemin genel yapısı problemli... Nereye yakın plan baksanız, elinizde kalacak bir çürümüşlük içinde...

Böyle bir çürümüşlük ortamı, gelirken sizi umut haline getirir, ama kısa zamanda tepetaklak da edebilir.

Hükümetin parlamentodaki 368 milletvekili toplumun "coşkusu"nu gösteriyor. Ama şu sıralar, hükümet ateş altında.

İki yazar "kara mizah" yapmış. "Maliye Bakanı'na yıldızlı "pekiyi" Bu yazı, Güngör Uras'a ait. Hükümete özel husumeti olmayan, ciddi bilim adamlarından, ekonomistlerden biri.

Ve "Artık istifa şart" başlığıyla Umur Talu. Umur Talu da saygın çizgisi ile tanınan bir yazar. Hükümete özel bir düşmanlığı yok. Ancak "nazar değdi ise neden nazar boncuğu taktırmadınız" diyerek varıp mizaha dayanıyor ki, artık bazı şeylerin "makul" ile alakasının olmadığını ilan bu.

Sağduyulu seslerin ikazı önemlidir.

Ben Ulaştırma Bakanı'nın iyi niyetine ve samimi gayretlerle ulaştırma alanında hizmet vermeye çalıştığına inanıyorum.

"Kardeşim hareket eden her şey bana bağlı. Uçan, yüzen, yolda ya da rayda giden her şey. Burada ille de bir şey oluyor. Her defasında ölüm kalım haline etirirsek insan kafayı yer yahu. Ruh hastası olur. Uyuyamıyorum günlerdir. Gece yatıyorum, uyuyamıyorum. Azıcık uyusam, gerçekten de rüyalarıma giriyor bu olaylar. Kaza yerleri, kazanın kurbanları..." (Savaş Ay'la, Sabah, 13 ağustos 2004)

Bunlar insani duygular, ama tepkileri önleyemiyor.

Üstelik tepkiler, sadece hizmet alanını aşıp, daha genellemeci hale geliyor: kadrolaşma suçlaması, yetersiz insanların sadece yandaş olduğu için görevlere getirildiği iddiası, olaylara bilimsel değil, inanç eksenli bakıldığı ve büyük can kayıplarının bu yüzden meydana geldiği iddiası vs... Bütün bunlar sanki iktidarın ana karakteri olduğu, o yüzden tabii reflekselr, bilinç altı dışa vurumu halinde ortaya çıktığı ve bundan kurtulmanın da mümkün olmadığı yaklaşımı...

Acaba bu kanaat ne kadar insanı etkiliyor? Bunu son zamanlarda kimi bakan, kimi milletvekili, kimi sade vatandaş pek çoki nsana sordum. Bence AKP'ye en sıcak yaklaşanlarda bile kaygı var.

Çözüm istifa olabilir, olmayabilir. Diyelim "Ulaştırma alanı", hakikaten uçan, yüzen, yürüyen her alanı kapsıyor... ve tüm bu alanlar, öteden beri Türkiye'de sorun yüklü hem de kan dolu... Bakan Yıldırım'ın bu alanda ciddi hazırlıklar yaptığını düşünüyor da olabilirsiniz.

Ama bir de burada başlayan "Kelebek kanadı"ndaki çırpmanın, "karizma" denen şeyi çizip geçme ihtimali doğmuşsa...

İlla "istifa etmek gerekir" demek istemiyorum. Ama gelişmekte olanı görmek, "Ne oluyor"u sormak, varsa kelebek etkisinin farkına varmak, farklı jestler geliştirmek, yapılan yanlışı düzeltme erdemi ile kamuoyunun huzuruna çıkmak, en muhalifi bile şaşırtıcı olumlu adımlar atmak...

Belki de parti içinden dışından manzarayı doğru gören ve bunu ifade etmekten çekinmeyen birilerini, "Türkiye'nin bugünü"nü doğru okumak ve rapor etmekle görevlendirmek... Artıları eksileri çok net olarak...

Tayyip Erdoğan, gecekondularda iftar yaptığında bir kelebek katan çırpmaya başlamıştı, o Anadolu'ya sardı...

Acaba tren kazası, Van olayı, başka kanat çırpmalar mıdır, sormak bile önemli...

Çiftçilerin durumu zor. Bunlar kanat çırpmalar mıdır? Görmek yazım.

Bunca parti içi kırılmaya rağmen Baykal'ın neşesi yerinde... Acaba nedendir, okumak lazım...


14 Ağustos 2004
Cumartesi
 
AHMET TAŞGETİREN


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED