Irak yine yanıyor... ABD, kendi eliyle oluşturduğu Irak yönetimini de işin içine sokarak, Şiiler için 'kutsal' Necef kentine günlerden beri ölüm yağdırıyor... Dün, Cuma namazı hazırlığı yapıldığı sırada Hz. Ali'nin türbesinin de bulunduğu camiye saldırıldı ve cemaat üzerine ateş açıldı... Bir haftadır üzerine kan kusan uçaklarla tankların tehdidi altındaki Necef'te hayatını kaybedenlerin gerçek sayısı bilinmiyor... Onbinlerce insan, ölüm korkusuyla, saldırı öncesi kenti terk etti.

Necef'teki kıyım devam ederken dünyanın dikkati farklı bir bölgeye yönlenmiş durumda: Sudan'ın Darfur bölgesi... BM güvenlik konseyi, Avrupa Birliği, neredeyse her Batı ülkesi, Sudan rejiminin Darfur'da kıyım yaptığıyla yakından ilgileniyor; ortalık protesto mesajlarından geçilmiyor... Dünya, Sudan'ın kendi sınırları içerisindeki Darfur'a silâhlı müdahalede bulunmasını hoş karşılamadığını belli etmek için elinden geleni yapıyor.

Darfur'da olan ile Necef'te yaşanmakta olan arasında ne fark var? ABD ve yabancı işgal güçlerinin Necef'teki rolünü bir tarafa bırakıp halka dönük saldırıyı ileri sürüldüğü gibi Irak'ın yeni yönetiminin emriyle yerel güvenlik güçlerinin yaptığını kabul edelim. Konunun böyle ele alınması sergilenen vahşetin etkisini hiç azaltmıyor, tersine, Necef'te olanı Darfur'a daha da fazla benzer hale getiriyor.

Bir an için, Irak'ta ABD destekli bir yönetimin değil de hâlâ Saddam Hüseyin'in sözünün geçtiğini ve kendisine kafa tutan Mukteda el-Sadr'ı hizaya getirmek üzere askerleri Necef'e gönderdiğini, Hz. Ali türbesini de içinde barındıran camiye silâhlı müdahalede bulunduğunu düşünelim... Acaba, şu anda nasıl bir tepkiyle karşılaşılırdı? Geçmişte kendi halkına karşı aşırı güç kullandığı için Saddam Hüseyin'i yargılamaya hazırlananlar, muhakeme süresi başladığında, Necef gerçeği ortada dururken bunu nasıl gerçekleştirecekler?

ABD, yalan ve dolanla başlattığı kirli savaşını daha da kirli hale getirerek devama kararlı görünüyor. George W. Bush, Amerikan seçmeninin desteğini kaybettiğini anladıkça, 'daha sert' ve 'daha kararlı' bir aday olduğunu sergilemeye yarayacak tarzda davranma yoluna sapıyor. Irak'ta işleri daha da sarpa sardırmayı ve ülkesinin orada karşı karşıya kaldığı zorlukları daha da artırıp çözümsüzlüğü dayatmayı bile göze alarak... Bu korkutucu.

Korkutucu yön, Bush yönetiminin, Irak'ta ve daha geniş bir coğrafyada varolan ülkesine dönük olumsuz hislerin çok daha koyulaşmasına artık aldırmadığını belli etmesidir. Irak'ta kitle imha silâhlarının varlığı ve Saddam'ın 11 Eylül eylemleriyle irtibatı yüzünden çıkartıldığı açıklanan savaş, bu gerekçelerin yalan olduğu öğrenildiğinde, "Saddam'ın vahşeti bitti ya, bu gerekçe yetmez mi?" sorusuna dayatılmıştı. Necef'teki saldırılarla birlikte, Bush yönetimi, bu gerekçeyi de kendi eliyle geçersiz kılıyor. Bundan böyle "Saddam'ın cinayetleri" diye söze başlayacak olanların epey düşünmesi gerekecek. Bush, dünyanın her tarafındaki propaganda ajanlarını bile çaresiz bırakmış oldu. Saddam Halepçe'de Kürtleri acımasızca yok etti, bu yüzden de yargılanacak; peki ABD'nin Necef'te Şiilere yaptığı ne?

Amerika'da seçim tarihinin yaklaşması ile birlikte, Bush yönetiminin bölgemize dönük hiddeti de artıyor. Irak'ta istediği sonucu alamazsa -hatta alsa da- öfkesini başka istikametlere çevirmeyeceğini kim garanti edebilir? İran'a dönük tehditlerin şu sıralarda artmasını tesadüf olarak göremeyiz. Bush'un içeride sıkışması onu dışarısı için daha da tehlikeli kılıyor.

Darfur'da ayağa kalkan dünya kamuoyunun Necef'teki kıyım karşısında fazla ses çıkartmaması yeterince utanç verici. Bush ve kadrosu, Irak'taki sorunları daha da içinden çıkılmaz duruma sokarken, bütün dünyayı tehdit eden bir süreci zorluyorlar. Tam bir 'kıyamet senaryosu' bu...

İktidarlarını bitirecek seçimin tarihi yaklaştıkça kendi küçük kıyametlerinden endişelenen Bush ve kadrosu, dünya için büyük kıyameti zorluyor...

FEHMİ KORU

Künye

Temsilcilikler

Abone Formu

Mesaj Formu