Cep telefonu kullanma kılavuzu bulunmadığı için, telefon adabı konusunda bazı aksaklıklar görülmektedir. Arkadaşımız Aslan Tektaş başından geçen ilginç hatıralarını aktarıyor...

Geçenlerde edebiyatçı, şair ve kültür dünyasından çok sayıda davetlinin bulunduğu bir programa katıldım. Basın mensubu olarak ön sıralardan programı izliyorum. Kameralar kayıt alırken, sunucu da kürsüden programı sunmaya başladı. Bu arada bir telefon sesi duyuldu. Bir cep telefonu ısrarla çalıyordu. Sesi duymayan kalmamıştı; çalan telefon sunucunundu. Sonunda dayanamayıp telefonu açtı.

Kameralar kayıtta iken telefonda konuştuğu kişiye programın yapıldığı yeri tarif etti. Gülüşmeler oldu. Program sonunda aramızda yorum yaparken şair ağabeyimiz Ahmet Tevfik Ozan demez mi "Galiba o arayan bendim"diye.

Yine gülüştük.

Aradan günler geçti. Darende'de bir tv programı çekimindeyiz. Spiker, bir ağabeyimize mikrofon uzattı. Konuşma devam ederken konuşan arkadaşımızın cep telefonu çaldı. Israrla arayan telefon, cevap alamadan kapandı.

O ara cebimdeki telefonun titreşimini hissettim. "Alo buyurun" dediğimde karşımdaki, Ahmet ağabeydi.

Ahmet Tevfik Ozan "Ya Aslan bey, aradığım arkadaşın telefonu cevap vermedi de seninle beraber mi diye sormak istedim" dedi.

Önce bir kahkaha attım. "İlahi Ahmet abi, yine kamera karşısındaki birinin cebini çaldırdın" deyince o da gülmeye başladı.

Toplum olarak bir arada bulunulan alanlarda, artık herkesin cebinde bulunan telefonları kullanmasını maalesef öğrenemedik.

Bir de telefonlarda o kadar ilginç melodiler var ki. Geçen gün bir taziye ziyareti sırasında Kur'an okundu, akabinde bir çifte telli havası ile telefonun biri çalmaya başladı. Güler misin ağlar mısın...

Artık titreşimsiz cep telefonu neredeyse yok.

Özellikle toplantı, konferans, panel şu cepleri titreşime alalım yahut sesini kısalım. Hele camilerde tamamen kapatmak gerekir.

Yoksa söylerim Ahmet abiye sizi de arar...

ENDİŞELİ YETKİLİLER

Medyada yayınlanan felaket haberlerinde kendilerinden sıkça bahsedilen, ancak kim olduklarını bir türlü bilemediğimiz "endişeli yetkililer" bir dernek çatısı altında toplanarak kurumsallaştılar.

Kısa adı ENDER olan "Endişe Eden Yetkililer Derneği"nin açılışında maskeli bir basın toplantısı düzenleyen yetkililer "biz yıllardır her kaza ve felaketin ardından, ölü ve yaralı sayısının artmasından endişe ederiz. Maalesef çoğunlukla bu endişelerimizde haklı çıkarız. Bu yüzden tasasız-endişesiz insanlarca hiç sevilmeyiz" dediler. Kendilerinin oldukça duygulu ve hassas insanlar olduklarının altını çizen ENDER yöneticileri, isimlerini ve kimliklerini şimdilik açıklayamayacaklarını kaydederek "bir süre daha perde arkasında kalmak zorundayız. AB'ye girersek belki kimliklerimizi açıklayabiliriz" şeklinde konuştular.

Yetkililer, ülkemizde kazaların ve felaketlerin azalması için dua ettiklerini, zira artık endişe etmekten bıktıklarını, yaşlandıkları için şimdi de kendilerinden ve ailelerinden endişelenmeye başladıklarını sözlerine eklediler. Rıfat Yörük, Ankara.

AYILAR KORKMUŞTUR

Anzer Yaylası'nda TRT ekibi kamp kurmuş, belgesel çekimi yapılıyor.

Günlerce kalınacak, eşsiz manzaralarla kaplı yaylanın otu böceği kayda alınacak.

Çadırlar kurulmuş, işe başlanmış. Birisi oralarda ayıların olabileceğini söylediği için, akşam olunca büyükçe kamp ateşi yakılmış.

Yine de herkeste bir tedirginlik...

Ya ayılar gelirse!

M. Ragıp Karcı, "yorgundum, vurdum kafayı yattım" diyor.

Sabah kalkınca sormuş arkadaşlarına, "Ne oldu, ayı falan geldi mi?"

"Ne ayısı abi" demişler, "öyle bir horluyorsun ki maşallah, ayılar gelmiş bile olsa, senin horultundan korkup geri kaçmışlardır."

NERESİ HABER?

Haber diye sunulana bakın: "Buş, fakirden alıp zengine veriyor..."

Bunu bilmeyen mi var?

Seçimdeki rakibi Keri de bu hususu koz olarak kullanma gayreti içinde.

Sanki kendisi geldiğinde farklı davranabilecekmiş gibi!..

O sistemde kim ABD başkanı olursa olsun farketmez. Robin Hud gelse boş.

MEHMET ŞEKER

Künye

Temsilcilikler

Abone Formu

Mesaj Formu