AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Skandalda son durum ve tarih...

Çakıcı skandalı dallanıp budaklanıyor. Yıllar önce Susurluk sırasında karşımıza çıkan bir milletvekili, bir emniyetçi ve bir suçludan oluşan "üçgen", şimdi adeta yargının da yer aldığı bir "dörtgen" haline dönüyor.

Skandalda ismi geçen yargı mensubu ülkenin en üst mahkemesinin başkanı olunca iş iyice can sıkıcı hale geliyor.

Bu noktada önemli olan bir yargıcın kişisel adımları olmaktan çok, yargı-devlet ilişkisinin, örneğin Yargıtay-MİT ilişkisinin yol açtığı kaçaklardır. Bu ilişkinin ve kaçakların kaynağı ise birkaç gündür altını çizdiğimiz bir hükümet etme tarzında yatıyor.

Umarız bu kez herkesin bildiği bu boyut şu ya da bu gerekçeyle, şu ya da bu prosedürle hasır altı edilmez.

Bu konudaki tarih bugünü, bugünün münferit gibi görünen hadiselerini yeterince aydınlatıyor.

Gerilere gidelim...

3 Mayıs 1988 tarihinde üç İtalyan jandarması Peteona köyünde bir araçta arama yapmak için bagajı açtıklarında bir patlamayla ölmüşlerdi.

Bu olaydan sonra yapılan operasyonlarda, toprağa gömülü 127 silah, tahrip kalıbı ve patlayıcı madde deposu ortaya çıkarıldı. Soruşturmayı yürüten savcı Casson, bulunan silah ve patlayıcı madde depolarının İtalyan gizli servisi SİSMİ'nin denetiminde olduğunu tespit etti. Bir generalle, bir yarbayın soruşturmayı saptırmaya çalıştıklarının farkına varınca, "gizli servis belgelerini" incelemek için başvurdu. Ve SİSMİ'nin arşivlerine girdi. Yaptığı araştırma sonunda 26 Kasım 1956 tarihinde İtalyan ve Amerikan gizli servisleri tarafından Sovyetler Birliği ve Varşova Paktı'ndan gelecek bir istila olasılığına karşı, bir direniş örgütü oluşturulduğunu tespit etti.

CİA ile İtalyan Gizli Servisi üsler ve silah depoları oluşturmak, anti-komünist kriterlere göre seçilen yüzlerce kişiyi eğitmek amacıyla Gladyo adında gizli ve yasadışı bir örgüt kurmuştu.

İtalyan Gladyosu büyük yankı uyandırdı ve yer yerinden oynadı.

Fransa, İspanya, Belçika, Yunanistan, Hollanda, Avusturya, İsviçre, İsveç'te, benzer örgütlerin kurulmuş olduğu ortaya çıktı. Bu örgütler bulundukları ülkelerde ya hükümetler eliyle dağıtıldı ya da hukuk yoluyla teşhir edilerek ortadan kaldırıldı.

Bu temizlikten tek bir ülke, Türkiye muaf kaldı…

Oysa Türk Gladyosu'nun, 120 kişinin canına mal olan Kahramanmaraş katliamı ile Çorum ve Sivas katliamlarını örgütleyen en kanlı gladyo örgütlerinden birisi olduğu söyleniyordu Batı'da…

Nitekim Ecevit daha 1974'te Özel Harp Dairesi'nin varlığından sözetmiş; 1977 de maruz kaldığı suikastten sonra fail olarak "devlet içindeki güçlere" işaret etmiş, "bir noktadan sonra izlerin kaybolduğunu, bu olayın kendisine Özel Harp Dairesi'ni çağrıştırdığını" söylemişti. Yanıt Demirel cephesinden gelmişti Ecevit'e. Dönemin Milli Savunma Bakanı Sefa Giray "Ecevit çenesini tutmalı, bir şeyler biliyorsa susması gerekir" diyordu, açık açık. Ve susuldu…

Gladyo ya da konrgerilla, 9 yıl sonra, İtalya skandalıyla birlikte tekrar geldi Türkiye'nin gündemine… Demirel bu kez "tam" muhalefetteydi. 1970'lerde Ecevit'e tepki gösteren, bugünlerde ise "bana devlet cinayet işliyor dedirtemezsiniz" tarzı bir tavır takınan Demirel bakın neler demiş 17 Kasım 1990 tarihinde:

"Hukuk devletinde bu tür örgütlere yer yoktur. TC devleti cinayet işleyen bir devlet imajı ile Türk halkının önünde duramaz. Savcılar ne güne duruyor? Benim bu çağrımdan sonra hiç bir şey yapılmazsa bütün bu töhmetleri, bütün bu kötülemeleri hiç bir şey yapmayanların üzerine bırakırım..."

Ne bırakan oldu ne alan…

Tartışmalar sonucunda, DYP ve HEP'in desteğinde SHP'nin verdiği görüşme önergesi, daha sonra Ecevit benzeri bir suikaste maruz kalacak Özal'ın partisi ANAP'ın tutumuyla engellendi.

Sonra 1996 yılında Susurluk geldi.

Devlet içindeki gizli örgütlenmeler, devlet üzerinden işlenen cinayetler sergilendi… Ortaya, "mayfa-siyaset-işadamı" üçgeninde çalışan "ölüm-para-tehdit" makinesi çıktı… Ama bunlar münferit hadiseler olarak geçiştirildi. İşin asli ve politik yönü üzerine gitmek yerine, rant ve yolsuzlukla açıklandı olup biten, Hatta bu sürecin bazı uygulamacıları "vatan kahramanı" ilan edildi.

Susurluk böylece meşrulaştı.

Savcılar bırakın gizli servis arşivlerine girmeyi, sıradan devlet belgelerine bile ulaşamıyor hala.

Siyaset seyirci, basın ise olayları magazinleştirerek münferit ilan etme peşinde…


21 Ağustos 2004
Cumartesi
 
ALİ BAYRAMOĞLU
ALİ BAYRAMOĞLU


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED