AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Siyasetin daha az konuşulması...

Birkaç gündür Türkiye'nin muhtelif yerlerini ziyaret etme fırsatım oldu. Gittiğim yerlerde pekçok kişi ile muhtelif konularda görüşmeler yaptım. Şehirlerde, köylerde ve kasabalarda yaşayanların ülke ve yerel sorunlarla ilgili düşüncelerini, beklenti ve eğilimlerini öğrenme imkanı buldum.

Dikkatimi çeken en önemli husus, Türkiye'de insanların önceki yıllara göre daha az siyaset konuştuklarıdır.

Türkiye'de siyasete ilişkin konularda fikir beyan etme eğilimi yüksektir. İnsanların biraraya geldikleri mekanlarda genellikle siyaset üzerine konuşulur, karşılıklı tartışmalar yapılır, günlük gelişmeler üzerinde fikir beyan edilir. Bu tür yerlerde her gün birkaç hükümet kurulur, önemli toplumsal sorunlar hakkında çözümler geliştirilir, çok uç öneriler ileri sürülür. Bu bakımdan siyaset alanı Türk toplumunun coşkuyla sahiplendiği bir alan olarak görülür.

Bu genel görüntünün yavaş yavaş değişmekte olduğunu söyleyebiliriz. Artık insanlar siyaset konusunda eskisi kadar arzulu ve istekli değiller. Siyasetin yerini daha çok yerel sorunlar, kalkınma ve ekonomik sıkıntılar almış gözüküyor. Bir bakıma ulusal ve genel sorunlar ve konuların yerini yerel ve ekonomik konuların aldığını görmekteyiz.

Bu eğilim değişikliğini nasıl okumak veya değerlendirmek gerektiği önemli bir sorudur.

Bir toplumda siyasetin daha az konuşulmaya başlanması, genel olarak insanların ulusal sorunlar üzerinde fazla akıl yormamaları şeklinde görülebilir. Yani bir tür ülke sorunlarından uzaklaşma, toplumsal konulardan kaçınma ve kendi içine çekilme şeklinde değerlendirilebilir. Bu durum alkışlanması ve iyiye gidişin bir ifade değil elbette. Buna sosyal bilimciler "yabancılaşma" adını veriyorlar ki bireyin içinde yaşadığı topluma, ülkeye ve sosyal çevreye karşı duyarsızlaşması olarak tanımlanabilir. Toplumsal çevresine karşı duyarsız ve ilgisiz bireylerden oluşan bir topluma doğru evrilmenin hayırlı bir gelişme olduğu söylenemez.

Siyasetten umut kesiliyor mu?

Bir diğer nokta ise siyasete ilişkin konuşma ve tartışmaların olumlu bir sonuç vermemesi nedeniyle toplum üyelerinin umutlarını kesmeleridir. Şimdiye kadar sürdürülen canlı tartışma ve konuşmalardan herhangi bir olumlu sonuç elde edemeyen insanlar umutlarını keserek başka alanlara yönelmekte olabilirler. Siyasi konulardaki tartışmaların yerel veya ulusal sorunların çözümüne bir katkısının olması gerekir. Şayet herhangi bir katkısı yoksa boşuna konuşulmuş olur.

Bu durumun bir başka açıklaması ise toplum üyelerinin soyut ve genel konularla ilgilenmekten uzaklaşıp yerel ve somut konularla ilgilenmeye başlamaları olabilir. Herhangi bir kasabadaki insanlar ülke ve genel sorunları konuşmaktansa kasabaya ilişkin daha mütevazi sorunları ve kendi işiyle ilgili konuları konuşmayı tercih edebilirler.

Bu farklı değerlendirmelerden bizim durumu açıklayanın siyasetten beklenen çözümün gerçekleşmemesi, siyaset alanının sıkışmışlığı ve siyasi işlevlerin siyaset dışı alanlarca yerine getirilmek istenmesinin daha baskın olduğunu düşünüyorum. Toplumun temelde siyasetten çok büyük beklentileri var. Nerede ise her türlü toplumsal sorunun siyasi aktörlerce çözümlenmesi istenmektedir. Merhum Recep Yazıcıoğlu, bir batı ilimizde köylülerin validen camilerinde olmayan tabut istediklerini vatandaşın devlete bakışını anlatırken dile getirmişti. Gerçekten de her türlü kamusal sorunun siyasi ve idari otoritelerce çözümlenmesini beklemek bizim zihin yapımızın bir yansımasıdır. Bu derece yüksek beklentilerin karşılanması imkansız olduğundan siyasete olan güven azalmaktadır.

Ancak dört yüze yakın milletvekiline sahip bir iktidar partisinin birikmiş pekçok sorunu aşma noktasında önüne dikilen engeller ve geri adımlar toplumun siyasetten beklentisini olumsuz etkilemekte, siyasete duyulan güveni sarsmaktadır. Şu kadar milletvekili ile dahi bazı sorunların üstesinden gelmek mümkün değilse bu iktidar partisinin başarısızlığı değil toptan siyasetin başarısızlığı olarak kabul edilmektedir. Bu nedenle de siyaset artık üzerinde kafa yorulması gerekli, toplumsal sorunların çözümünü sağlayan bir alan olarak görülmemektedir.

İşte bu durum demokratik siyasetin uzun vadede karşı karşıya bulunduğu en önemli sorun olarak görülmelidir. Elbette bu noktaya gelinmesi bir anda olmuş değil. Özellikle 12 Eylül darbesinden sonra siyaset yeniden düzenlenirken siyasetin görmesi gereken işlevlerin büyük bölümünün siyaset dışı kurumlara, özellikle de sivil ve asker bürokrasisine, yüksek idare organlara bırakılmasının etkisi büyüktür. Siyasetin daraltılmış alanı ve sıkışmışlığı toplumla sorunların çözümünü zorlaştırmakta, bu durum da siyasete duyulan güveni azaltmaktadır. Siyasetin sorun çözer hale gelmesi için öncelikle siyasetin alanının genişletilmesi, siyasi işlevlerin yalnızca siyasi kurumlara bırakılması, idari kurumların idari işlevlerle yetinmeleri gerekmektedir.

Siyasetin en acil sorunu kendi işlevlerine sahip çıkması ve alanını genişletmesidir. Bürokrasi içinde yaşanan kavgalar bu ihtiyacın önemini daha da artırmıştır.


26 Ağustos 2004
Perşembe
 
DAVUT DURSUN


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED