|
AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ |
| |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'ün son açıklamaları medyada fazla yansıma bulmadı. Askerlerden südur eden en ufak eleştiriyi büyütmekte mahir olan medyanın bu ilgisizliği doğrusu beni şaşırttı. Hilmi Özkök'ün çarpıcı ifadeleri şöyle özetlenebilir: 1. "Askerler, üniformaları gibi felsefi görüşleri bakımından da tek tip olmak zorundadırlar. Bu aklın, tarihi olgunun ve ulusun onayladığı Atatürk Milliyetçiliği yoludur." 2. "Hiçbir TSK mensubu için bunun ne sağında, ne solunda, ne üstünde veya altında hiçbir felsefi görüş düşünülemez." 3. "Ne ilericilik, ne milliyetçilik ve ne de dini inançlar belli kişilerin tekelinde değildir... Hepimiz Atatürkçü birer TSK mensubu olarak milliyetçi, ilerici ve manevi değerlere sahip kişileriz." İlk ifadeler bildiğimiz bir görüşü yansıtıyor, ama üçüncü cümle bence altı çizilmesi gereken önemli bir söylem. Türkiye'de genelde siyasal düzlemde, kısmen de toplumsal düzeyde yaşanan ve bir çok gerilime sebep olan bir "kutuplaşma" var. Kimileri kendilerini "ilericiliğin ve çağdaşlığın", kimileri "Türk milliyetçiliğinin ve vatanperverliğin", kimileri ise "dini hakikatlerin" tek temsilcisi gibi görüyor. Belli görüşler üzerindeki bu "patronaj" durumu bir kısım "ayrışmalara" da sebep oluyor. Oysa toplumsal düzeyde görüyoruz ki, gelenekle modernliği bir arada önemseyen, kendisini hem ilerici hem de maneviyatçı gören, vatanını ve milletini seven ancak ırkçılığa prim vermeyen büyük bir kitle var. Bu yüzden yaşanan bölünme aslında "sanal ve yapay" bir durum (illegal kimi yapılanmaları saymazsak). Ama kendisini bu görüşlerin bayraktarı olarak görerek "ötekine" karşı duruş geliştirenler de var. Bence, Genelkurmay Başkanı'nın ifadeleri bu ayrışmayı reddeden bir tavır sergiliyor. Bu sözler bir taraftan belli değer yargısı ve kabullerin "istismar" edilmesine karşı çıkan bir anlayış olarak görülebilir ve "eleştirel bir tavır" olduğu düşünülebilir. Ancak diğer taraftan bu düşünce ve değer alanlarını kabul edilebilir ve meşru olarak gören bir sahiplenme olarak okunabilir. Yani ulusal kimliğin farklı boyutlarını kabul eden, ama bunları çatışmacı bir şekilde kullananları eleştiren bir tavır. Kanımca bu sözler farklılıkları "dışlayan" değil, makul düzeyde "kucaklayan" bir perspektifi ifade ediyor. Türk toplumunun hem milli kimliğini, hem moral değerlerini önemsemesi ve bunları ilerici bir karakterde buluşturması imkansız bir uğraş olarak görülmemeli. Bunun Atatürk Milliyetçiliği olarak yorumlanması ise bence önemli bir açılımdır. Ayrıca bu görüşlerin çok önce ifade edilen ve bugün tekrarlanan bir görüş olması da bu açıklamaların "konjonktürel" olmadığını ortaya koymaktadır. Hep söylediğim gibi devletin hassasiyetleriyle milletin değer ve beklentilerinin kesişmesi Türkiye'nin büyük bir sıçrama yapabilmesi ve enerjisini gelişmeye kanalize etmesi açısından önemlidir. Devletin hassasiyeti olarak görülen "ülkenin bölünmez bütünlüğü ve laik karakteri"nin toplumsal düzeyde sahiplenilmesinde ciddi bir sıkıntı yaşandığını düşünmüyorum. Vatan sevgisi ortak bir paydadır, burada laikliğin çağdaş versiyonuyla uygulanmasının değil, kimi yanlış anlayışların toplumun önüne konulmasının bir sıkıntı olduğunu söylemek lazım. Diğer taraftan toplumun önem verdiği değerlerin değil de, kimi yanlış ve marjinal anlayışların devlet nezdinde sıkıntıya sebep olduğunu da kabul etmek lazım. Yanlışlıkları, aşırılıkları, istismarları, önyargıları aşarak toplumun derinden gelen hissiyatını ve kimliğinin tüm boyutlarını nazara alarak asgari müşterekleri arttırmak Türk siyasal sisteminin normalleşmesi ve tek bir hedefe doğru yürümesi açısından önemli bir gerekliliktir. Hilmi Özkök'ün "demokrat, Atatürkçü ve asker" kimliğiyle bu normalleşmeye katkıda bulunması tarihe kayıt düşülmesi gereken önemli bir durumdur.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |