|
AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ |
| |
|
|
|
Abdullah Gül başbakan olarak Ocak 2003'ün başında bölge turuna çıktığında bir çok köşe yazarı ve uzman bu çabayı küçümseyerek karşı çıktı. Sayın Gül bu turu ile savaşın önlenmesi ve savaş sonrasında bölge ülkelerinin gelişmeler karşısında birlikteliğini amaçlıyordu. Sayın Gül savaşı önleyemedi ama, savaş sonrasında önemli bir süreci başlattı.... Irak'a Komşu Ülkeler insiyatifi. Türkiye, Suriye, İran, Kuveyt, Ürdün, S.Arabistan ve Mısır dışişleri bakanları bir araya gelerek Irak'ın geleceğini konuşmaya başladılar. Elbette tüm bu ülkelerin aynı düşünceyi paylaşması ve aynı politikalar üzerinde anlaşması oldukça zor. Ancak hepsinin anlaştığı bir konu vardı ki; o da Irak'ın toprak ve toplum birliğinin korunması. Tüm ülkeler bu konuda hem fikirdi ve onların bu hemfikirliği hem AB hem de BM tarafından destek görüyordu. Ancak adı geçen ülkelerin bakanlarının her toplantısından sonra o bildik köşe yazarı ve uzmanlar, bu toplantının son olduğunu söyleyerek hem Sayın Gül'e hem de inisiyatifin tümüne saldırmayı sürdürdüler. Çünkü onların gönlünden bu inisiyatifin başarısız olması geçiyordu. İnisiyatif başarısız olmadı ama; Amerika'nın Irak politikası çıkmaza girdi. Bu kez sürpriz tavır Washington'dan geldi… Başlangıçta bu inisiyatife ve Ankara'nın bölgesel çabalarına karşı çıkan Amerika şimdi ne olduysa Türkiye'nin başlattığı bu inisiyatifin yardımını istiyor... Amerika Irak'a komşu ülkelerin dışişleri bakanlarını G-8 bakanları ile bir araya gelmeye çağırdı. Amaç birlikte Irak sorununa çözüm bulmak... BM, Arap Birliği ve İslam Konferansı Genel Sekreterlerinin de katılacağı bu toplantının 22-23 Kasım'da Kahire'de ya da Şarm El-Şeyh'de yapılacak. Irak'ta çözümü kendi başına belirlemeyeceğini anlayan Amerika, bu çözümü bölge ve özellikle komşu ülkelerinin katkısı olmaksızın sağlayamayacağını gördü. Amerika bence başka bir şeyi daha gördü... O da; Türkiye'nin giderek bölgede artan saygınlığı ve ağırlığı. TBMM'nin 1 Mart tezkeresine hayır demesi ve daha sonra AK Parti hükümetinin komşu ülkelerle sürdürdüğü iyi ilişkiler ve son olarak Başbakan Erdoğan'ın İsrail'e yönelik açıklamaları Türkiye'nin kazandığı bu saygınlığın başlıca nedenleridir. Nitekim bu saygınlık nedeniyle İslam ülkeleri, Prof. Ekmelettin İhsanoğlu'nu İslam Konferansı Örgütü (İKÖ) genel sekreterliğine seçti. Genel Sekreterliğini Türkiye'nin üstlendiği bir İKÖ hiç şüphesiz çok daha anlamlı ve farklı olacaktır. Bu gerçeği de gören Amerika şimdi Türkiye'nin önem ve değerini daha fazla kavramaktadır. Umarım bu anlayış pratikte de Amerika'nın Irak ve bölge politikalarına yansır ve Amerikalılar başta Kürt meselesi olmak üzere Irak ve bölge ile ilgili planlarında Türkiye ve komşularının çıkarlarını gözardı etmez. G-8'lerin Türkiye'nin başlattığı bir inisiyatife gereksinim duyması tüm olumsuzluklara rağmen olumlu bir başlangıçtır. Umarım o bildik kişiler bunu da kıskanmazlar... Sayın Gül'ün ve AK parti hükümetinin son 20 ayda başarıyla attığı tüm dış politika adımlarının Türkiye'yi çok önemli bir konuma getirdiğini hiç kimse görmezlikten gelemez. Ortadoğu gibi dünyanın en zor ve karmaşık coğrafyasında ve Irak gibi bölgenin hatta dünyanın en tehlikeli sorununa komşu olmanın zorluklarına rağmen Türkiye başarılı bir dış politika ortaya koymuştur. Bu politika ile Türkiye tüm zorluklarına rağmen bölgesel ve uluslararası alanda kendi saygınlığını artıracaktır. AB'nin Türkiye'ye yönelik son zamanlardaki çelişkili tavırları ise daha çok bu ülkelerin çifte standardından ve bazı Avrupa ülkelerinin yeniden ABD'ye yanaşmasından kaynaklanmaktadır. Örneğin bir iç sorun olarak algılanan Çeçen konusunda Rusya'ya hiç bir şey demeyen Avrupalılar, Sudan'ın bir iç sorunu olan Darfur konusunada ABD ile birlikte hareket ediyorlar. Neredeyse hep birlikte Sudan'a savaş ilan edecekler. Yine Amerika ve İsrail istiyor diye, Avrupa ülkeleri Suriye aleyhine BM'de karar alıyorlar. Gerekçe ise Lübnan Parlementosu Cumhurbaşkanı Emil Lahud'un başkanlık süresini üç yıl daha uzatmış . Böyle aptalca bir gerekçeyi bahane eden Amerika ve onunla birlikte hareket eden bazı Avrupa ülkeleri Suriye'ye ve benzer şekilde İran'a karşı düşmanca tavır sergiliyorlar. AB ülkelerinin İstanbul buluşmasını engellemesi ise, bu ülkelerin nasıl samimi olmadıklarını bir kez daha kanıtlamıştır. Türkiye hem iç hem dış politikada üzerine düşeni ve ulusal çıkarlarının gereğini yapmıştır. Bence hiç bir yerde ve hiç bir konuda ciddi hata yapılmamıştır. Bundan böyle ABD ve batı ülkeleri, Türkiye ile ilgili herhangi bir adım atacaklarsa öncelikle kendi ilkesizliklerinden vazgeçsinler... Ve unutmasınlar ki; er ya da geç onlar Türkiye'ye muhtaç kalacaklardır... Bu gerçeğin yalnız Amerika ve Avrupa ülkeleri değil aynı zamanda onların Türkiye'deki uzantıları tarafından da bilinmesinde ve bu gerçeği Amerikalı dostlarına sık sık hatırlatmalarında büyük yarar vardır. Dış politikanın karmaşık süreç ve sonuçlarına rağmen bana göre; Türkiye, Başbakan Erdoğan, AK Parti hükümeti ve Abdullah Gül ile ekibi doğru yolda... Ne kadar uzarsa uzasın ve kim ne engel çıkarırsa çıkartsın doğru gidildiği sürece bu yolun sonunda mutlak Türkiye ve onunla birlikte bölgenin iyiliğini isteyenler kazanacaktır. Tıpkı şimdiye kadar olduğu gibi!
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |