|
AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ |
| |
|
|
|
Bugünkü Yeni Şafak |
|
|
|
|
|
|
Son üç yılın hikayesi önemli... Düşünce ve ifade özgürlüğünden tutun örgütlenme özgürlüğüne uzanan hatta toplumsal alan genişledi. Ölüm cezası kaldırıldı. Siyasi katılımın önündeki anayasal engeller önemli ölçüde imha edildi. Devlet yapısı tarih boyu ilk bu denli belirgin olarak sivilleştirildi. Askeri otorite eskiye oranla sivil otoriteye bağımlı hale getirildi. Etnik sorunun ve bu soruna yaklaşımın yarattığı tıkanıklar birey ve hak özgürlükleri çerçevesinde ve bu özgürlükler kültürel kriterleri dikkate aldığı oranda giderildi... Türkiye kimilerinin iddia ettiği gibi bölünmedi, zora düşmedi... Tersine düne oranla daha gelişmiş, daha huzurlu, daha demokratik bir ülke haline geldi. Bu gelişmede oy davranışının yarattığı meşruiyet zemininden sivil toplum örgütlerinin etkin çabasına, basının aldığı yapıcı tavırdan siyasi iktidarın iradesini akıllı ve kararlı bir şekilde kullanmasına iç dinamiklerin payı büyük. Bununla birlikte bu iç dinamikleri harekete geçiren, daha doğrusu harekete geçmelerine meşru zemin hazırlayan dış dinamikler, özetle Avrupa Birliği oldu. Türkiye yaptığı reformlarla, yaşadığı değişim süreciyle AB kriterlerine doğru hareket ederken, aslında kendi yapısını ihya etmeye, demokrasiyle buluşmaya, demokrasiden huzur ve düzen üretmeye yöneldi. Başka bir deyişle, atılan adımlar bir taviz olmaktan çok Türkiye'nin köhne yapısını kalıcı şekilde reforme eden, demokrasi kalitesini yükselten, toplumsal kutuplaşmayı gideren girişimler oldu. Türkiye-AB ilişkilerinin bu yönünü ve getirilerini inkar etmek mümkün değildir. İlerleme Raporu'nun getirmesi beklenen serbest dolaşım, reformların sürekliliği tarzı koşullar bu tabloyu değiştiremeyeceği gibi, Türkiye'nin Avrupa Parlamentosu'nun kararlarına uyması, Kıbrıs sorunu örneklerinin işaret ettiği taviz anlamına gelebilecek kimi konular da bu ilişkilerin ana yapısını etkileme gücüne sahip değildir. Bu ilişkilerin istikameti bundan böyle ne yönde olursa olsun, ne denli zorlu bir güzergah izlerse izlesin, Türkiye açısından "fayda merkezi"ne oturacaktır. Avrupa'nın da aynı faydayı sağlamasının yolu Türkiye'nin AB üyesi olmasıyla başlayacaktır. Türkiye'nin AB üyeliğinin yaratacağı sonuçlara dün de değindik. Avrupa'nın Türkiye'yi benimsemesi açık ve kesin olarak Avrupa'nın fiili bir çok-kültürlülükle tanışması, iki büyük dini medeniyet arasındaki kırığın tamiri, yeni bir dünya tasavvurunun ilk adımı anlamını taşıyacaktır... Bu çerçevede bakıldığında bugünlerde AB'nin ve AB kamuoyunun Türkiye'yi tartışma gündeminin birinci maddesi haline gelmesi, bu soru ve gerçekle yüzleşmelerinin ilk safhasını oluşturuyor. İç siyaset manevraları, kimlik refleksleri şu aşamada yeni bir yolun oluşturulmasında Avrupa'nın Türkiye'nin gerisinde kaldığını göstergesidir. Bununla birlikte bu noktadan sonra kopuş ya da geri dönüş olabileceğini sanmıyoruz. Sıra AB'nin Türkiye'yi sindirme, kabul etme sürecine gelmiştir ve 17 Aralık 2004 tarihi bu süreci başlatan tarih olacaktır.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |