|
AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ |
| |
|
|
|
Bugünkü Yeni Şafak |
|
|
|
|
|
|
ÖMER ÇAKKAL / ANTALYA
Bu yıl festivalde çok sayıda olumlu gelişme var. Dokuz ayrı sergi açıldı. Ödüller üç katı attı. Gösterilen film sayısı arttı ve uluslararası olma çabaları var. Ama özellikle jüri sistemindeki değişiklik hâlen tartışılıyor. Değişime adaptasyon elbette zor oluyor. Ulu önder Atatürk'ün büyüklüğü de buradan geliyor. Dünya değişiyorken Türk sineması yolun kıyısında beklemiyor. Bu değişime ayak diremek yerine buna adapte olan Türk sinemasının talepleri doğrultusunda bir jüri sistemi belirlemeye çalıştık. Bunu da tek başımıza yapmadık. Ben İstanbul'da dört ayrı toplantıya katıldım. Elbetteki değişen her şey tartışılır. Tartışmaları dikkatle takip ediyoruz. Ve doğrusunun böyle olduğunu ifade eden çevreler çoğunlukta. Burada özellikle şunu belirtmek istiyorum. 10 - 15 kişilik jürinin verdiği kararlar tartışmaya daha açık müsaittir. Çünkü buna benzer az katılımlı jürilerin birbirlerini etkileme ihtimali hayli yüksek. Yapılan değişikliklerin ardından şekil itibariyle Cannes'a benzeyen uygulamalar var. Ama jüri sistemine bakıldığında ise Oscar mantığı ağırlıkta. Antalya Cannes'a mı öykünüyor; yoksa bir festivalden çok akademi ödülleri olarak dünyada kabul gören Oscar'a mı? Valla biz kendi yolumuzu kendimiz çizdik. Hedef aldığımız bir festival yok. Biz ne Cannes gibi olmak istiyoruz, ne de Oscar gibi. Sonuç itibariyle bir ortak sentez de geliştirilebilir elbette. Biz kendi özgün kimliğimizi yaratma gayretindeyiz. Antalya uluslararası bir festivale ne oranda hazır? Biz yılın başında göreve başladık. Uluslararası festivalin çalışmalarına ise 4 - 5 ay önce start verdik. Çünkü böylesine uluslararası bir sürecin çok kısa bir periyoda sığdırılması ihtimali yok. Takdir edersiniz ki ilk yılda birtakım eksikliklerini yaşanması doğal. İhtimal yoksa nasıl olacak bu iş? Uluslararası festivale geçişin 4 - 5 yıla yayılması daha doğru olmaz mıydı? Elbette, ama biryerden başlamak lazım. Ancak siz 2004'ü öngördünüz. Yani artık bir yola girildi ve hangi aksilikler ortaya çıkarsa çıksın gelecek yıl uluslararası festival gerçekleşecek. Elbette. Gecemizi gündüzümüze katmak suretiyle bunu başarmaya gayret göstereceğiz. Çünkü biz çok kısa sürede çok büyük işler yapmak üzere yola çıkmış bir ekibiz. Sabah saatlerinde halka mikrofon uzattık. Antalyalı, kendi büyüttüğü yıldızlarını burada göremediği için kırgın. Sinema Oyuncuları Derneği'yle (SODER) çıkan anlaşmazlıktan ötürü bu yıl az sayıda ünlünün Antalya'ya geldiği düşünüldüğünde, ev sahipleri olarak siz de kırgın mısınız sinemanın yıldızlarına? Hayır, ben hiçbir zaman bir kırgınlık taşımak gibi bir düşünce içerisinde değilim. Buna benzer şeyler her zaman olabilir. Önemli olan halkın düşündükleridir. Bu halk kırıldığı anda, yıllar yılı en zirveye taşıdığı isimleri bir anda ayakları altına almasını çok iyi bilir. Antalya halkının kırılması mümkün müdür değil midir bilemiyorum ama, inşallah sevgili hemşehrilerimiz kimseye kırılmamışlardır. 'Tramvay' raydan çıktı
Olgun Arun'ın ilk yönetmenlik denemesinin ürünü olan Tramvay, Altın Portakal'ın Uzun Metrajlı Film Yarışması'ndan çe-kildi. Yapımcılığını Sinan Çetin'in yaptığı film, kopyadaki ses kalitesinde bazı hatalar olduğu gerekçesiyle izleyici karşısına çıkamadı. Olgun Arun ve Yapımcı Plato Film'in genel koordinatörü Ali Hakan, konuyla ilgili dün bir basın toplantısı düzenledi. Konuşmasında festivallerin, filmlerin, bir an önce bitmesi için bir motivasyon olduğunu kaydeden yönetmen Olgun Arun şöyle dedi: "Altın Portakal da bizim için öyle oldu. Buna karşın ilk kez sinema perdesinde izlediğim filmdeki seslerin atmosferi tam olarak verip vermeyeceği konusunda kaygıya kapıldım. Yapımcı ile yaptığımız toplantıda filmi yarışmadan çekmeye karar verdik." Arun, filmdeki eksiklerin üç haftaya kadar giderileceğini ve filmin aralık sonu ya da ocak ayı başında, vizyona gireceğini ekledi.
|
|
|
|
|
|
|
|