|
AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ |
| |
|
|
|
Bugünkü Yeni Şafak |
|
|
|
|
|
|
Güç kadınlarda. Güç kadınlarda olunca elbette ki iktidar da kadınlarda. Haydaa!.. Nerden çıktı şimdi bu "aykırı" görüş. Ne güzel işte, ülkemiz genelinde "erkek egemen" bir düzen olduğuna inanmış gidiyorduk. Teorimiz, pratiğimiz, yediğimiz, içtiğimiz, isyanımız-edebiyatımız bu çerçevede işleyip duruyordu. Canım sıkmayın canınızı; bir ben dedim diye bu düzen (varsa böyle bir şey) yıkılacak değil ya; varsın bir de aykırı ses çıkıversin. Anaerkil, ataerkil toplumlara; Orta Asyalara, göçebeliğe, yerleşikliğe, dine, diyanete, ideolojilere, tarihe, Gâziyân-ı Rum yanında Bâciyân-ı Rum'a kadar gidecek değilim. Ancak üretim ile iş-bölümüne dokunmadan geçemeyiz. (Kendi ülkemiz, toplumumuz, ailemizden bahsediyorum, ülke nüfusunun kahir ekseriyetini teşkil eden alaturka aileden) Güç kadınlarda, çünkü hayatın yükünü onlar çekiyor. Erkeklere kıyasen sabırlı, sorumlu ve dayanıklılar. İlk olarak insanoğlunun temel fonksiyonu olan neslin devamından başlayalım: Bu iş çocuğu doğuran ananın omuzlarındadır. Doğum sancısı kadar dünyada ağır bir sancı yoktur. Ve çocuk büyütmek kadar ağır bir iş. Bu işin yüzde doksanı kadının sorumluluğundadır. Hadise böylecene kalmaz; kız gelin olur, oğlan evlenir, torunlar doğar; ananın çilesi dolmamış olacak ki, bu defa da torun büyütmeye başlar. Alafranga aileler çokluk çocuk sahibi olmak istemez, hatta çocuk sevmez, çocuktan korkarlar. Çocuğun kutsal konforlarını berhava edeceğini düşünürler. (Batı'da nesil kesiliyor bu kesin). Çocuk sahibi olan kadınlar da çocuklarını kendileri besleyip büyütme yerine bakıcıya, kreşe teslim etme yolunu seçerler. (Bakıcı elinde veya kreşte yetişen çocuk hangi problemleri yaşar ayrı konu). Ailenin giyimi, yeme-içmesi, ev, evin eşyası, temizliği, taşınması, bütün bunların karar aşaması, kararların tatbiki kadının üzerindedir. Kırsal bölgelerde bütün bunlara ilaveten kadın ev dışındaki işlerde de büyük yük taşır. Bilhassa Karadeniz yöresinde böyledir. Bu sebeple Karadeniz Bölgesi hanımları daha dirayetli, daha çok inisiyatif alan, daha dik konuşan, pes etmeyen bir özellik arzederler. Kadın eve giren gelirin harcanmasından, artırılmasından, idaresinden de sorumludur. Hem üretimde, hem tüketimde son kararı o verir. Peki o zaman nasıl oluyor da Anadolu erkeği her yerde ve her zaman kadının en az beş metre önünde durmakta, ona söz hakkı tanımamakta, bütün temsil ve karar süreçlerinde hakim konumda gözükmektedir. Efendim bu dışarıya karşı gösterilen bir mizansendir. Diplomasi icabı hiçbir kadın erkeğinin önüne geçmez. Kararı o verir ama tebliğ erkeğin uhdesindedir. Önemli olan kapalı kapılar ardında alınan kararlardır. Erkek de odun değil ya; bunca yük çeken kadına iktidarı çoktan teslim etmiş; kendi hakimiyet alanında rahat duruşa geçmiştir. Bizim erkeğimiz rahatına düşkündür; çünkü ardında dağ gibi karısı durmaktadır. Ayrıca zoru gördü mü tırsar, su koyverir. Dayanıklı değildir. Peki; dayak, kapı dışarı etme, şiddet vb. onlara ne diyeceksin? Eh dedik ya, ara sıra odun-erkekler de çıkıyor. Efendim mahallede, köyde, kasabada, yaşayanlar bunu bilir. Bunlar münferid olaylardır ve bu olayları yaşayan ailelere doğrusu acınır. Orada bir denge kurulmamıştır ve hadiseler dışarıya yansımıştır. Oysa ailede genellikle asla böyle bir şeye yol açılmaz. Ara sıra kol kırılsa bile yen içinde kalır. Geçimsizlik güç paylaşımından çıkar. Bu daha çok "ayakları üzerinde duran-ne demekse" alafranga kadının güçle vazife, iktidarla icraat arasında bir denge kuramamasından kaynaklanır. (Her şeyde güç birliği, her işte ortaklık ideal bir çözüm sayılır, ama bu sahte bir çözümdür.) Ve en küçük patırtı mahkemede soluk alır. Yalnızlık hem bağımsızlık getirir hem hazımsızlık. Alafranga kadın çokluk mutsuzdur, sıkıntılıdır, ne yapacağını bilmez, bu yüzden tek kurtuluş olarak "eğlence"ye sarılır. Düşünsenize kadın herhangi bir şeyden bahsediyor -bir film, bir araştırma, bir arkeolojik kazı vb.- şöyle değerlendiriyor: "Çok eğlenceli idi, çok keyf aldık." Bizde erkeğin egemenliği göstermeliktir. Lakin bu gösteriş çok köklüdür ve dokunmaya gelmez. Kadın bunu bilir, ona göre tavır alır. Gizli iktidarın kendinde oluşu onu hem güçlü kılar hem mutlu. Burada bir ikiyizlülük aramayın. Aksine ailenin devamı, sağlığı, istikbali için asırların arasından süzülerek gelen çok incelikli bir diplomasinin olduğuna inanın. Tabii ki kadının modern hayattaki çalışma alanına girmesi, hem kariyer hem çocuk yapması meseleyi kıldan ince kılıçtan keskince hale getirmiştir. Bu köprüden geçene aşkolsun.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |