AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
Medeniyet farkı

Başbakan'ın tüm Avrupa forumlarında Türkiye - AB ilişkilerini "Medeniyetler Buluşması" ekseninde sunmasını doğru buluyorum. "AB bir medeniyet projesidir" biçimindeki sanki Türkiye'nin "farklı bir medeniyetin çocuğu" olduğu tezini gözardı eden yaklaşımlardan buraya gelinmesi, bir yanılmışlığın düzeltilmesi açısından da kayda değer nitelik taşıyor.

Ben, bu farkı tüm zamanlarda korumak gerektiğini vurgulamak istiyorum.

Türkiye'de de "İslam medeniyeti" diye bir şeyden haberi bulunmayan, kendi geçmişine utanarak bakan, ve varsa yoksa Batı medeniyeti" diyenn bir çevre bulunduğunu bilmeme rağmen, zaman içinde Batı dünyasının sağlam beyinlerinin de, "İslam medeniyeti"ile diyalog kurmanın Batı'nıng eleceği için olmazsa olmaz değerde bir "gelişim süreci" olduğunu seslendireceklerini düşünüyorum.

Ben, "İlerleme Raporu"nun en ilgi çekici kısımlarından birisinin "Etki" bölümünde yer alan, nüfus hareketleriyle ilgili paragraf olduğunu düşünüyorum. Rapor burada, yoğun göç hareketleri ihtimaline yönelik kaygıları not ettikten sonra şunu söylüyor: "Türkiye'nin nüfus dinamikleri, yaşlanan AB toplumlarnın dengelenmesine katkıda bulunabilir.." Rapor bu bağlamda AB'nin, gelecek 10 yıl içinde Türkiye'de eğitim ve öğrenime yönelik reformlar ve yatırımlar yapmakta büyük çıkarı bulunduğunu not ediyor.

Yaşlanan bir Avrupa'ya genç ve yetişmiş, birikimli nüfus takviyesi...

Avrupa'nın bunu, dev boyuta ulaşan emekli sayısı yüzünden çöken sosyal güvenlik sistemini hayata döndürebilmek için bir tür "çalışan nüfus" ithali olarak değerlendirse de, Türkiye "değer taşıyıcı" bir kanal olarak da düşünebilir.

Avrupa Birliği, kendisini "değerler üzerine bir entegrasyon" olarak niteliyor. Evet insan hakları vs alanında oluşan ve hemen her kültür için önemsenmesi gereken bir değerler manzumesi var Avrupa'nın...

Ama bunun yanında bir başka açıdan bakıldığında bir "değerler bunalımı" da yaşıyor Batı toplumları... Uyuşturucu, alkol, şiddet kültürü, cinsel savruluşlar, ailenin tükenişi bugün "yaşlanma" biçiminde ortaya çıkan sonuçlar dahil, "uygarlık sancısı" diye nitelenebilecek bir çok sorunu beraberinde getiriyor. Fukuyama'nın "Tarihin sonu"nda söylediği, "ruhi doyumsuzluk" gelip gündeme oturuyor.

Avrupa'da yaşayan Türkler var. Birinci nesil, kendini tecrid ederek korumaya çalışmış. Buna Avrupalı "uyumsuzluk" diyor. İkinci nesil, uyumu aramış ama kişilik sancıları içine sürüklenmiş. Avrupalı bunlar için "ortada kalacaklar" diyor. Avrupalı "üçüncü nesil bizim olacak" demiş, ancak üçüncü neslin yolu, Avrupalı pek çok genç gibi, hatta daha çoğunlukla birahanelere, cezaevlerine düşmüş. Bugün Avrupa ülkelerinin cezaevlerinde yoğunlukla kimi yerde Türk, kimi yerde Arap asıllı müslüman anne - babaların çocuklarının bulunduğu ifade ediliyor. Çocuklarımız kendi kimliklerini kaybettiler, Avrupa'nın da en behimi yanlarını aldılar, geriye insan enkazı kaldı... Ya da Avrupa'ya taşınan asayiş sorunu...

Avrupa'nın bazı ülkelerinde yeni yeni gençlik dernekleri oluşmaya başladığını biliyorum. Bazılarının üyeleri, yöneticileri ile görüştüm. Okuyan, eğitim kademelerini tırmanmaya çalışan genç insanlar... İslam'la kalbi ilişki kurmuşlar. Uyuşturucu ile, alkolle, şiddetle ilişkileri yok. "Avrupa'da kendi değerlerimizi özümseyerek yaşayacağız, Avrupa ile sağlıklı iletişim kuracağız, bunun için kendimizi hem kişilik hem bilgi birikimi olarak donatmanın önemini biliyoruz" diyorlar. Bulundukları muhitlerde gençler arasında ilgi merkezi olmuşlar, ilgi kurdukları gençlerin hayatında çok sağlıklı gelişmeler gözlenmiş... Olay kısa sürede ilgili ülkenin güvenlik birimlerinin dikkatini çekmiş. Çağırmışlar, gençlerle görüşmüşler, "Nasıl yapıyorsunuz bunu?" diye sormuşlar, gençleri derinden etkileyen yozlaşma sürecinden çıkış ümidi gibi bakmışlar oluşuma...

Avrupa ile entegrasyonu çok konuşacağız yarınlarda... Burada genelde Avrupa'nın özne, Türkiye'nin nesne olması akla geliyor. Yani "gnçlerimiz" yaşlanan bir dünyaya entegre olacaklar... Bu mümkün mü? Gençler kendi ana - babalarından bile farklılaşma eğiliminde iken...

Türkiye'den Avrupa'ya değer taşımak! Neden olmasın?

Nasıl bir genç nüfus akışı olacak Türkiye'den Avrupa'ya?

Bir dünya eğitimsiz iş gücü istemiyor Avrupa, bunu biliyoruz. Acaba bir dünya alkoliğe ne der, bir dünya uyuşturucu müptelasına, bir dünya macera arayana... Onları da istemeyeceğini tahmin etmek zor değil.

Türkiye 60'larda, mevcut olsaydı da, daha eğitimli bir nüfusu Avrupa'ya gönderebilseydi, bugün Avrupa'daki Türkiye farklı olurdu. Buna Demirel üslubunca, "vardı da mı göndermedik?" sorusu ile cevap verilebilir. Türkiye o zaman olmayanı bu zamanda var kılabilir. Bunun için sadece medeniyet bilinci, kendine güven, değerlerine saygı ve aşağılık duygusundan kurtulmak gerekiyor.

Ak Parti hükümetinin AB ile müzakereleri yürütebilmesi her şeye rağmen Türkiye için bir artıdır. Çünkü "farklı bir medeniyet camiasına mensup olma"nın bilincine sahiptir. Şimdi bundan utanmadan, bu sahiplenişin içini doldurmak gerekiyor.

Ak Parti'nin danışman kadrosu içinde Prof. Dr. Ahmet Davudoğlu gibi derinlikli bir isim var. O bir medeniyetin "Ben idraki"nin ne demek olduğunun teorisini yapan adam. Eminim bu "medeniyetler buluşması" yaklaşımının içinin doldurulmasında da Türkiye'ye büyük hizmetleri dokunacaktır. Aynı genişlikte, derinlikte bir ufka, hemen Başbakan'ın yanı başında bulunan Prof. Dr. Mehmet Aydın Hoca sahip. İstenirse Türkiye'de bu alanda dapa petk çok insanın katkısından faydalanılabilir.

"Uzun ince bir yol"u, hem türkiye için hem Avrupa için sağlıklı bir neticeye kavuşturmak önemli... Burada Türkiye'nin "sığınma" psikolojisinin değil, "kendine güven"inin daha sağlıklı olduğunu düşünüyorum. Sınav bu alanda bana göre...


9 Ekim 2004
Cumartesi
 
AHMET TAŞGETİREN


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED