|
AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ |
| |
|
|
|
Bugünkü Yeni Şafak |
|
|
|
|
|
|
Diplomasi 'her tarafı mutlu etme sanatı' gerçekten; bunu da 'hiç kimseyi mutsuz etmeme' ilkesini metinlere geçirerek uyguluyor. Çıkarları farklı 25 ülkeyi tek bir çatı altında birleştirmeyi başaran Brüksel'deki diplomatların bu sanatta en mâhirlerden olduğuna kuşku yok. Türkiye'nin AB perspektifi içerisindeki yerini pekiştiren 'ilerleme raporu' bir yönüyle her derde deva bir metin. Türkiye'yi mutlu edecek cümleler var rapor içerisinde; rapor Türkiye'yi AB içerisinde görmek istemeyenlerin umutlarını da bütünüyle yıkmış değil... Brüksel'in kararı Nasrettin Hoca'nın her niyete yenilebilen kar helvası gibi... Dün bir grup meslektaşla birlikte görüşme fırsatı bulduğum AB'nin Türkiye temsilcisi Büyükelçi Hans Jörg Kretschmer, "Rapor olumlu" mesajını verdi. Dediği doğru: Türkiye raporu hazırlayan AB Komisyonu'ndan, yıl sonunda yapılacak zirveye kesin bir dille tavsiye bekliyordu ve o tavsiye başka hiçbir anlama çekilmeyecek ifadelerle raporda mevcut. Komisyon, "Türkiye Kopenhag kriterlerini samimi bir biçimde hayata geçirmiştir, müzakerelerin başlamasını tavsiye ederiz" diyor raporunda. Ancak, aynı raporun başka sayfalarında ve özellikle 'Etki' diye kısaca anılan Türkiye'nin üyeliğinden AB'nin nasıl etkileneceğine dair değerlendirme çalışmasında bir dizi rahatsız edici ayrıntı da yer alıyor. 'Etki' çalışması da, AB açısından, 'İlerleme Raporu' kadar resmiyet taşıyor. Birilerini memnun etmek için Kürtler ve Aleviler 'Lozan-dışı azınlıklar' olarak sokuşturulmuş bir yerlere... 'Kültürel uyum' şartı bir başka paragraftan yüzümüze göz kırpıyor... Kıbrıslı Rumları memnun edecek bir cümle de unutulmamış... AB, Türkiye'ye, herbiri dikenli üç basamaklı bir müzakere süreci uygulamayı öngörüyor... En önemlisi de, sürecin 'ucu açık' olduğunun vurgulanması; müzakere açıldıktan sonra AB'nin önüne koyacağı esaslara uymak zorunda kalacak Türkiye, buna karşılık, sürecin herhangi bir noktasında, AB, bizlere dönüp "Pardon" deme hakkına sahip... Belki biraz basitleştirilmiş gibi gelse de durum bu. AB diplomasisi Türkiye için gerçekten beşli salto atma başarısı göstermiş... Peki, buna tepki göstermek mi gerekiyor? Bir yönüyle evet, tepki göstermek gerekiyor. Türkiye'nin son üç yıl içerisinde demokrasi ve hukukun üstünlüğü alanlarında kaydettiği mesafenin takdir edilmesi ve müzakere sürecinin başlamasının tavsiyesi elbette olumlu tespitler; ama olumlu yönleri unutturacak kadar rahatsız edici ifadelere de tepki gösterilmeli. Bazı Avrupa ülkelerinin kamuoylarını tatmin etmeyi ön planda tutmamalı ve Türkiye aleyhindeki her çevrenin gündemini ekleştirerek raporu yamalı bohçaya dönüştürmemeliydi komisyon. Buna karşılık, rapora yüksek sesle itiraz ederek rahatsızlıkları kayda geçirdikten sonra, yola devam etmek de mümkün. Bunu yapmayı düşündüren gerçek şu cümlede gizli: Komisyondan beklenen Türkiye ile müzakerenin başlamasını tavsiye etmesiydi, komisyon o tavsiyeyi yaptı; ötesi diplomasi... Daha doğrusu, Türkiye, daha çok AB bürokratlarından ve yerel tribünlere oynayan politikacılardan oluşan bu safhayı aşıp topu devlet başkanları düzeyine çıkardı; 17 Aralık'ta yapılacak devlet ve hükümet başkanları düzeyindeki AB Zirvesi'nin kararını beklemek herhalde en doğrusu... Zirve sakıncalı ifadeleri törpüleyen bir tavır alabilir... Zirveye dokuz haftadan az bir süre var. Bu süre içerisinde, Türkiye, hükümeti ve sivil toplumuyla, mayınlı araziye dönüştürülmüş raporun zihinleri bulandırmasını engelleyecek bir 'eylem planı' eşliğinde çaba göstermelidir. İki yönlü: Hükümet, 28 ülkenin hükümetlerini en karşıt olanından başlayarak ikna faaliyetine girişirken, 'İlerleme Raporu' sayfalarında kendisine görev yüklenen ülkemizin sivil toplum girişimleri de, Avrupalı halkları hedef alan çabalar sergilemelidir. Bunu yaparken, AB'ye verdiğimiz önemi muhataplarımıza anlatabiliriz elbette; ancak onlarsız yapamayacağımız izlenimini vermekten kaçınarak... Çünkü doğru bir izlenim değil o. 'Herkesi mutlu etme sanatı' olan diplomasi yapacağını yaptı, bundan sonrası başka türlü bir diplomasi olan politikanın maharetine kalmış gözüküyor...
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |