|
AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ |
| |
|
|
|
Bugünkü Yeni Şafak |
|
|
|
|
|
|
6 Ekim'de açıklanan AB İlerleme raporu, 17 Aralıkta toplanacak konseyin müzakere kararını belirleyecek olan rapordu ve bu açıdan çok önemliydi. Rapor eleştirilecek ve itiraz edilecek çok sayıda argümanı içermekle birlikte netice olarak müzakerelerin başlatılmasını tavsiye ettiği için Türkiye'nin önünü açan tarihi bir belge olmuştur. Rapora Türkiye'den bakıldığında hiç şüphesiz büyük bir başarı olarak değerlendirilmelidir. Çünkü AB konusunda hiç bir hükümet AK Parti hükümetleri kadar yoğun ve netice alıcı bir çalışma yapmamış/yapamamıştır. AK Parti hükümetleri sayesindedir ki sürekli kapıda bekletilen Türkiye'ye ilk kez yeşil ışık yakılmıştır. Gelinen nokta Türkiye açısından hem siyasette hem de ekonomide umut vericidir. Böylece daha demokratik insan hak ve özgülüklerine daha fazla değer veren bir Türkiye dönemi başlamaktadır. Müzakere sürecinin başlatılmasıyla yatırımların önü de açılacaktır. Türkiye'nin üzerine düşen, rapordaki itiraz noktalarını temkinli bir şekilde değerlendirip 17 Aralık'a kadar gerekli çalışmayı yapmasıdır. Nitekim Serbest dolaşım, tarama süreci ve şartlı müzakere gibi daha önce hiçbir ülkenin önüne konmamış hususlar hakkında strateji belirleme çalışmalarına başlandığı haberleri almaktayız ki bu da hükümetin ne kadar hazırlıklı olduğunu göstermesi açısından sevindirici ve de önemlidir. Rapora AB'den bakıldığında görünen o ki, Türkiye'nin bu kadar kısa zamanda Kopenhag kriterlerini yerine getirmesi AB'yi hayrete düşürmüş hatta hazırlıksız yakalamıştır. AB Helsinki'de Türkiye'ye verdiği sözde durma zorunluluğunu hissetmiş bu sebeple müzakere tavsiyesinde bulunmuş ama aynı zamanda diğer aday ülkelere açılmayan bazı parantezler açarak kendi kamuoyunu tatmin için savunma psikozu içinde bir tutum sergilemiştir. İlerleme raporunu hazırlayanlar bir yandan Türkiye ile müzakerenin ününü açarken diğer yandan da kendi kamuoylarına "biz Türkiye için çekincelerimizi de belirttik demek" istemişlerdir. (Bu arada Kürt ve alevi kesimine de mesaj vermek isterken kırdığı potun farkına varamamıştır. Son gelen haberlere göre düzeltme yapılmış!) Elbetteki bu tavır aslında makul bir tavır değildir. Ama AB'nin bu refleksi göstermiş olması da olaya AB'den bakıldığında farklı yorumlanabilir. Netice olarak Başbakanın söylediği gibi "geldiğimiz nokta milletin zaferidir." ve "Bu bir başlangıçtır." Önümüzdeki dönem zor bir dönemdir. Çetin müzakereler yapılacaktır. Hükümetlerimiz ve tüm kurum ve kuruluşlarımız, siyasi partilerimiz ve sivil toplum örgütlerimiz bu sürece çok iyi hazırlanmalı ama hiçbir zaman da AB dışındaki alternatifler ihmal edilmemelidir. Bu itibarla bir yandan AB istikametinde çok ciddi adımlar atılırken diğer yandan İslam dünyası ile, ABD ile, Rusya ile ve öteki uluslararası güçler ile ilişkilerin geliştirilmesine yönelik stratejiler Türkiye'nin elini güçlendirecektir. Makul olmayan talepleri karşısında AB'nin alternatifsiz olmadığı da gösterilmelidir.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |