AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
Herkesin gönlünde 'kurucu unsur'luk yatıyor!

Ülkede Lozan'dan beri her şey yerli yerine oturmuş: Türk-Müslümanlar "çoğunluk", gayrımüslim cemaatler "azınlık" ya da bir zamanlar adlandırıldığı gibi "azlık". "Hadi bakalım" denmiş, "Herkes işinin ve haklarının başına!"

Bir "laik cumhuriyet"in ilk iş olarak vatandaşlarını "dini" temelde sınıflandırması epeyce tuhaf kaçsa da, "Lozan Türkiye'nin Kurucu Andlaşması'dır" denerek, "sokaktaki vatandaş"tan ülkenin Anayasa Mahkemesi'ne varıncaya kadar herkes "en ideal çözümün" bulunduğuna kanaat getirmiş.

Hikaye uzun olduğu için uzatmayacağım ama, Anayasa Mahkemesi'nin "azınlık" tariflerine ilişkin kararları (Türkiye Emekçi Partisi ve Türkiye Birleşik Komünist Partisi'nin kapatılması davaları) gerçekten düşündürücüdür. Mahkeme ilk davaya ilişkin kararında, "kimi Türk vatandaşlarının da Anayasa'nın 12. Maddesi gereğince azınlıklara özgü hak ve ayrıcalıklardan yararlanmaları gerektiği" biçimindeki iddiayı, "bu kimselerin onlarla eşit durumda bulunmaları koşuluna" bağlamış ve şöyle devam etmiştir: "Oysa Lozan Barış Andlaşması'ndaki azınlıklara ilişkin hükümler, belli durumlardaki 'gayrımüslim' kişilere özgü bulunduğundan, bunlar dışındaki Türk vatandaşlarının onlara eşit durumda oldukları ileri sürülemez.(!)

Görüldüğü gibi bizde, hemen her işte olduğu gibi "azınlık" meselesi de içinden çıkılmaz bir hal almış. Bir kere herşeyden önce şu sorunun cevabı karışıktır: Türkiye Cumhuriyeti'nde "azınlıklar" içinde yer almak, "diğer" Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına kıyasla "olumlu" mu yoksa "olumsuz" bir durumdur? Anayasa Mahkemesi'nin yukarıda aktardığım kararına bakacak olursak, "gayrımüslim" vatandaşlar ile "diğer" vatandaşlar arasında ikinciler aleyhine işleyen bir hak-hukuk rejimi geçerlidir. Baksanıza; Mahkeme açıkça, "diğer" vatandaşların ilk kategoride yer alanlarla "eşit olmadıklarını" ilan ediyor!

Ama unutmayalım ki, Mahkeme'nin (ve de Erbakan'ın zamanında sıkça tekrarladığı gibi) bazı devlet-siyaset adamlarının bu yöndeki iddialarının tersine, "diğer" vatandaşlardan "daha eşit" oldukları söylenen "azınlıklar"a devlet gibi toplumun büyük bölümü de hemen her zaman "daha az eşit" muamelesi yapmıştır.

Çok şaşırtıcı doğrusu; "eşitlik" ilkesinin amentüsünü oluşturması gereken bir Cumhuriyet'in Anayasa Mahkemesi, "Türk vatandaşlarının onlara eşit durumda oldukları ileri sürülemez" diyebilmektedir...

Aslına bakacak olursanız "azınlık" kavramı sadece bizde değil, bizdeki kadar olmasa da dünyanın diğer milletlerinin-devletlerinin gözünde de tam açıklığa kavuşmamış ve tarifi yapıl(a)mamış bir kavramdır. "Ulus devletler"in epeyce "gönülsüz" olarak sözlüklere soktuğu bu kavramın, mesela bu konuda son yıllarda (1998) yürürlüğe giren Avrupa Konseyi çıkışlı iki metinde de ("Ulusal Azınlıkların Korunması Çerçeve Andlaşması" ve "Bölgesel ve Azınlık Dilleri Avrupa Şartı") karşımıza çıktığı gibi, doğru dürüst tarifi bile yapılamamıştır.

Bu kavram son yıllarda "çokkültürlülük" çerçevesinde yazan başta Kymlicka olmak üzere pekçok düşünürün eserlerinde bolca kullanılmasına rağmen, hâlâ "problemlidir" diyebiliriz. Dolayısıyla ben de kendimi, bir toplumu oluşturan bütün bireyler ve toplulukların birbirlerinin varlığını tehdit etmeden en geniş hak ve özgürlüklerle donanmış olarak yaşayabileceği yeni bir "adil düzen"i düşünmek ve hayata geçirebilmek için, "azınlık" kavramına ihtiyacımız olmadığını düşünenler arasında görüyorum.

İsterseniz şimdi de gelelim "azınlık" teriminin son günlerde ülke gündeminde nasıl bir tartışmaya yol açtığı meselesine:

Bir kez daha gördük ki, ülkedeki "azlıklar"dan hiçbiri, yani ne Aleviler ve Kürtler, hatta ne de Çerkesler ve Boşnaklar kendilerinden "azınlık" olarak söz edilmesinden hiç mi hiç haz etmiyorlar. Hatırlayın; TRT'nin utangaç bir biçimde yayına koyduğu "yöresel diller" programları Kürtler dışında kalan "azlıklar" nasıl bir öfke ile karşılamışlardı!

Ülkenin "azlıklar"ı "azınlık" olarak adlandırılmak istemiyorlar, çünkü bunların hemen hepsi kendilerini ülkenin "kurucu unsur"u olarak görüyorlar.... ("Gayrımüslim azınlıklar"ın bu açıklamalar karşısında "Ya biz? Ya biz neyiz?" diye (haklı olarak) söylendiklerini tahmin ediyorum.) Yani "azınlık" meselesi açılınca Türkiye toplumu bir bakıma bir iç bölünmeyi yaşıyor: Bir taraftan "Allah insanı azınlık durumuna düşürmesin" duası, ama sırası gelince de "Bunlardaki haklar bizde bile yok!" gibi açıklamalarla kendini açığa vuran "kışkançlık" halleri!

Dolayısıyla ben sonuç olarak meseleye şöyle bakıyorum: Türk-Alevilerin Türk Sünni Müslümanlar'ın sayısına kıyasla "azlık" oldukları muhakkak. Alevilerin (bunu bizzat kendileri söylüyor, daha fazla ısrar etmenin ne anlamı var) bu dünyaya ve öte dünyaya ilişkin olarak benimsedikleri hayat ilkelerinin çok farklı olduğu da besbelli. Ve tabii ki ülkenin diğer bütün "azlıklar"ı gibi onlar da canlarının istediği gibi bu ülkenin tadını çıkarmaya çalışacaklar. Kim olduklarını ve hayat felsefelerine ilişkin değerleri de "başkaları" değil tabii ki yine bizzat kendileri tarif ve tayin edecekler. Bu çerçevede Başbakan Erdoğan''n bu "azlık"a yönelik "aydınlatma" çabaları tabii ki anlamsız ve yersiz çabalar. Ve tabii, Aleviler bu ülkenin "eşit" vatandaşları olarak bu haklarını "azınlık" statüsüne filan gerek kalmadan kullanacaklar.

Zaten keşke mümkün olsa da, Lozan'ın "azınlık" tarifinden de vazgeçebilen bir ülke durumuna gelebilsek... Geniş anlamı ile "kültürel haklar" konusu keşke kökünden çözülebilse de "azınlıksız" bir toplum olabilsek... Giderek gelişen "çokkültürlü toplum modelleri"nin "azınlık" kavramına ne gibi bir ihtiyacı olabilir? Çünkü benim anladığım kadarıyla bu modeller toplumlarda bir ya da birkaç grubu değil, toplumun tamamını olumlu anlamda "azınlık" haklarıyla donatmanın peşinde.

Birer birey ve topluluk olarak hangimiz "kurucu unsur" değiliz ki? "Devlet"in karşısında hangimiz "azınlık" değiliz ki!


11 Ekim 2004
Pazartesi
 
KÜRŞAT BUMİN


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED