AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
"Medyada kim o kadar temiz ki..."

Bir yazımda, Alaattin Çakıcı ile ilişkisi tespit edilen Sinan Engin'in kamusal niteliği olan Star Gazetesi'nde köşe yazması ve Star TV'de program yapmasını eleştirmiştim. Bu yazıdan dolayı çok sayıda tebrik telefonu ve mail aldım. Demek ki, vatandaş da bu durumdan muzdarip, hissiyata tercüman olmuşuz.

TMSF Başkanı Ahmet Ertürk, bu yazımızdan sonra Star yöneticisi Adem Gürses'e sormuş: "Sinan Engin'in Alaattin Çakıcı ile ilişkisi olduğu yazılıyor, Star'a neden aldınız?" Gürses, Engin'in Çakıcı ile bir menfaat ilişkisine girmediğini, Star'da çalışmasının basın ahlakı açısından sorun olmadığını anlatmış.

Açıkçası, Gürses'in bu ifadelerine itirazım var ama beni derinden üzen, şu sözleri oldu: "Bu meseleyi büyütmeye gerek yok. Bu sektörde (medya) kim o kadar temiz ki..."

****

Köşe yazarının bıyıklarını kestiren AK Partili

AK Parti Diyarbakır Milletvekili Fehmi Uyanık, 12 Eylül sonrası Çalışma Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı görevindeyken bir gün karşısına bir genç dikilmiş: "Efendim askerden döndüm, iznim de bitti. Görevime başlamak istiyorum."

Uyanık, askerlik dönüşü bu genç müfettişi şöyle bir süzdükten sonra, "Bıyıkların çok uzun, komünist bıyığı gibi" demiş. Genç müfettiş, bıyıklarının ucunu makasla düzelttikten sonra yeniden Uyanık'ın karşısına çıkmış. Uyanık, bıyıkların yeni halini yine beğenmemiş. Müfettiş, üçüncü kez bıyıklarını düzeltip karşısına dikildiğinde Uyanık, "İşte tam istediğim gibi oldu" demiş.

AK Partili Uyanık, geçen hafta Akşam Gazetesi yazarı ve NTV yorumcusu Zülfikar Doğan ile birlikte Meclis lokantasında yemekteyken bu anısını anlattı. Uyanık, sonra bana dönüp, "O genç müfettiş Zülfikar Doğan'dı" dedi. Başından beri Uyanık'ı dinlerken gülümsemekten kendini alamayan Doğan, "doğru" deyip ekledi: "Başkana o zaman bıyığımızı beğendirmek için 'badem' yapmıştık."

22 yıl öncesine uzanarak anlattığı bu anıyı hiçbir zaman unutmadığını belirten Uyanık, şu güzel yorumu yaptı: "12 Eylül öncesi kamplara bölünmüştük. 12 Eylül'den sonra askeri idare neyi istiyorsa onu yapmak mecburiyetindeydik. Şimdi birlikte yemek yiyoruz. Türkiye ne kadar çok değişti, öyle değil mi? Demokrasinin erdemi de burada."

****

"Hırsızın hiç mi suçu yok?"

Bir dönemin renkli politik simalarından olan Murat Sökmenoğlu, şimdi İstanbul'da sakin bir hayat yaşıyor. Geçenlerde alışveriş merkezlerini dolaşırken park halindeki otomobilinden çantasını çalmışlar. Sökmenoğlu, yılan derisinden yapılmış bu çantanın çalınmasına çok üzülmüş. Merhum Turgut Özal'ın Singapur gezisi sırasında birlikte aldıkları iki çantadan birisiymiş, bu çanta. Çantanın içinde ayrıca, çok özel notları, kimlikleri, kredi kartları varmış.

Sökmenoğlu, büyük bir üzüntüyle en yakın polis karakoluna başvurmuş: "Ben eski milletvekili, eski Meclis Başkanvekili Murat Sökmenoğlu. Arabamdan çantamı çaldılar." Sökmenoğlu, daha sonra çalınan çantası hakkında ayrıntılı bilgiler vermeye başlamış. Polis, Sökmenoğlu'nu uzun uzun dinledikten sonra, şu cevabı vermiş: "Sayın milletvekilim. Siz Meclis Başkanvekilliği yapmışsınız. Korumanızın olması lazım." Sökmenoğlu, "Evet, korumam var" demiş. Polis, Sökmenoğlu'nu çileden çıkartan şu cevabı vermiş: "O zaman niye korumanızla birlikte dolaşmıyorsunuz?"

Sökmenoğlu, daha fazla dayanamamış, karakoldan ayrılırken kendi kendine söylenmeye başlamış: "Yahu iyi güzel de hırsızın hiç mi suçu yok?.."

***

Tezcanlar'ın bu sefer de bordroları karıştı

Eski bir yazımızda, kadrosu Anadolu Ajansı'nda olan Başbakanlık Basın Müşaviri Ahmet Tezcan'a gelen haciz bildirimin, kadrosu Başbakanlık'ta olan ancak AK Parti Meclis Grubu'nda çalışan Ahmet Tezcan'a yapılarak maaşının kesildiğini duyurmuştuk.

O yazıdan sonra Anadolu Ajansı Genel Müdürü Hilmi Bengi aradı, "Bilginiz olsun, Başbakanlık Basın Müşaviri Ahmet Tezcan'ın kadrosunu başbakanlığa gönderdik, artık kadrosu bizde değil" dedi. Ben de "İyi, artık Ahmet Tezcan'lar karışmaz" diye espri yapıp gülüştük.

Bu konuşmanın üzerinden çok geçmeden AK Parti Meclis Grubu'nda çalışan eski gazeteci dostumuz Ahmet Tezcan, yolumuzu kesti: "Şamil, nedir bu başımıza gelen? Bu sefer de öbür Ahmet Tezcan'ın bordrosunu bana gönderdiler." Tezcan, cebinden adaşına ait maaş bordrosunu çıkarıp gösterdi.

Sordum, "Hanginizin maaşı daha yüksek?" AK Parti'deki Tezcan, "Onun maaşı daha yüksek, 600-700 milyon daha fazla alıyor" dedi. Tezcan'a takıldım, "O zaman üzülecek ne var? Maaşın artmış oldu." Tezcan, "Keşke öyle olsa. Karışan maaş değil ki. Sadece bordrolar. Onun bordrosunu bana gönderiyorlar ama hesabıma onun maaşını yatırmıyorlar. Eğer yanlış maaş yatırırlarsa vermeyeceğim."

Ankara'nın iki Ahmet Tezcan'a dar geleceğini daha önce yazmıştık. Ne diyelim?..


11 Ekim 2004
Pazartesi
 
ŞAMİL TAYYAR


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED