Maçın yorumuna girmeden önce özellikle maç öncesinden bahsetmek isterim. Geçen hafta Gençlerbirliği-Fenerbahçe maçı vardı. Bende kalabalık olur düşüncesiyle erken saatlerde stadın içinde bulunan derneğimizin lokaline geldim. Saat 11.00 sıralarında binbir güçlükle derneğimize girebildim.

Dünkü maça bu düşüncelerle geldim. Hem de aynı saatte... Ama geçen hafta ki kargaşadan eser yoktu. Benim gibi herkes elini kolunu sallayarak stadın içine girdi.
Burada şunu dillendirmek isterim. Geçen haftaki curcunanın yanısıra dünkü maçında rahatlığı üzerinde durmak isterim.
İsterken de, hedefe kilitlenen Fenerbahçe ile bu sezon ne yapacağı belli olmayan Galatasaray arasındaki farkı özellikle gündeme getirmek isterim...
Maça gelince.
Maça Hakan Şükür'süz başlayan Galatasaray'ın ilk anlarda ne yapacağını merak edip durdum. Ama 20. dakikada Hakan Şükür'ü 'mecburen' sahada gördük. Ambulansla hastaneye kaldırılan Necati'nin sakatlanmasıyla hasta olan Hakar Şükür mecburen sahaya sürülmüştü.
Sonra...
Cihan 26. dakikada oynayamaz duruma düşünce Galatasaray bir anda iki oyuncusunu değiştirmek zorunda kalmıştı. Hem de maçın ilk çeyrek saatinde.
Anlaşılıyordu ki şanssızlık Galatasaray ile birlikte yarışıyordu.
Sonra...

Maçı tam 0-0 bağlamak üzereydik ki Galatasaray'ın golü geldi. Uzatmada sahanın dökülen adamlarından olan Ümit Karan'ın golü Galatasaray'a altın değerinde 3 puanı getirdi.
Burada şunu söylemekte yarar var. Bu kadar gol kaçıran Galatasaray'ın bu şans golü gelecek için bu takıma ne gibi sinyaller vereceğini bundan sonraki haftalarda hep birlikte göreceğiz.
Zira papaz her zaman pilav yemez.

GÜRAY SOYSAL

Künye

Temsilcilikler

Abone Formu

Mesaj Formu

Online İlan