T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
G Ü N D E M 12 ARALIK 2005 PAZARTESİ
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  Hayat
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Kızarmış patatesi ve ailemi özlerdim

Çocuk yetiştirme yurdu anılarını bir kitapta toplayan Alim Yavuz, yurtta kaldığı yıllarda tüm çocuklar gibi kızarmış patates ve aile özlemini çektiğini söylüyor

Ayşe
Olgun

Geçtiğimiz aylarda, çocuklara uygulanan şiddet nedeniyle tüm Türkiye’nin bir anda gözlerini çevirdiği ve sonra yavaş yavaş ülke gündeminden düşen çocuk yetiştirme yurtları, bir kitapla tekrar gündemde. Bu kurumlarda büyüyen ve şimdi sosyal hizmet sorumlusu olan Alim Yavuz tarafından kaleme alınan “Şatom / Benim Üzgün Yurdum” isimli kitap, bu yurtlarda büyümüş yazarının anılarıyla birlikte, parçalanmış ailelerin devlet eline teslim ettiği çocukların başından geçenleri gözler önüne seriyor.

‘ÇİŞ BAŞKANI’ BİZİ KOKLARDI

Annesini çok küçük yaşta kaybeden ve 8 yaşındayken babası tarafından yurda verilen Alim Yavuz, 11 yıl boyunca kaldığı yurtta dayak da yemiş, hakarete de uğramış. Ancak onun hiç unutamadığı dayak yurda ilk geldiği günde lastik ayakkabıları yerine ilk kez giymesi için verilen iskarpinlerinden duyduğu sevinç yüzünden olmuş. İskarpinleriyle koridorda yürürken ‘ayakkabıların ses çıkarıyor’ diyen yurt görevlisinden yediği dayağı ve o gün ayrılılık acısına karışan gözyaşlarını hiç unutamamış. Yavuz’un unutamadıkları arasında bir de ‘çiş başkanı’ tarafından koklanma olayı var. Yavuz, yurt görevlisinin her sabah kendilerini sıraya dizip ‘çiş başkanı’ olan arkadaşlarına koklattığını ve sonra da kokanlara dayak attığını anlatıyor.

GÖREVE GELİNCE İLK İŞİM PATATES KIZARTMAK OLDU

Yurtta özlemini çektiği eksiklikleri şimdi ‘görevli’ kimliğiyle çocuklara vermeye çalışan Yavuz, bunun ilk örneğini göreve ilk başladığı Safranbolu Yetiştirme Yurdu’na gerçekleştirme fırsatı bulmuş. Yurttayken bütün çocukların en büyük özleminin patates kızartması olduğunu söyleyen Yavuz, Safranbolu’da bir öğretmen arkadaşıyla birlikte çocuklara kendi elleriyle patates kızartmışlar. Ama patates kızartmasından daha büyük olan bir özlemi varmış ki bu içinde hep ukde olarak kalmış: “Yurtlarda en çok, bir daha asla sahip olamayacağımız şeyleri özlerdik. Annemizi, babamızı... Ziyaretçisi gelen çocuklara imrenerek bakardım. Onları yaz dönemlerinde izne götürürlerdi yakınları. Ben yazın bile yurtta kalırdım.”

Dul kadın çaresiz kalıyor

Çocuğunu yurda vermek isteyen aileleri artık daha kolay ikna ettiklerini söyleyen Yavuz, dul kadının toplum hayatına katılmasındaki problemini de çocukların yurda verilmesi sorunun çözülememesinin en önemli sebeplerinden biri olarak gösteriyor. “Parçalanmış ailelerde, çocuğun velayeti çoğu zaman anneye veriliyor. Anne de bir kadın olarak, iş bulma konusunda ya da dul bir kadın olarak kendini topluma kabul ettirebilme konusunda ve her anlamda toplumsal kabuller noktasında sıkıntılar yaşıyor. Durum öyle çözümsüz bir hal alıyor ki kadın parasal yardımı önemsemeden çocuğunu yurda vermek istiyor.”

Onlar toplumun devlete emaneti

“Dünden bugüne gözlemlediğim en büyük eksiklik, yetiştirme yurtlarının devletin olarak görülmesidir. Halbuki çocuklar toplumun devlete emanetidir” diyen Alim Yavuz, buradaki çocukların sevgiyle büyümesinde öncelikli görevin çocukların yakınlarına düştüğünü söylüyor ve bu çocuklarla ilgilenen gönüllülerin de gereken desteği samimiyet ve devamlılık esasına dayanarak vermeleri gerektiğinin altını çiziyor. “Gönüllüler sadece özel günlerde ziyarete geldiklerinden yeterince faydalı olamıyorlar. Oysa bu çocuklara yakından, birebir ilgi gerekiyor” diyen Yavuz’a göre yurttaki çocukların en büyük derdi ayrılık ve sevgi eksikliği. Yavuz, “Sadece anneden, babadan, değil toplumdan da ayrılık söz konusu. Bu çocuklar, yurt çocukları diye bir kenara atılmamalı. Atılan adımlarda ‘bizim çocuklarımız’ vurgusu yapılmalı” diyerek yurt çocuklarının ötekileştirilmesi sorununa işaret ediyor.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi