T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 15 ARALIK 2005 PERŞEMBE
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  Hayat
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Ali BAYRAMOĞLU

Şu JİTEM dedikleri ve Şemdinli...

Yıl 2000... Mehmet Ağar'a soruyorlar: - "JİTEM var mı?"

Diyor ki:

-"Olsa ne mahzuru var?"

Resmen böyle bir örgüt yok...

Bir dönem MİT Müsteşarlığı yapan Teoman Koman, ki JİTEM'in esin babası olduğu söylenirdi, açıklamalarında "JİTEM diyeni ihbar edin"e vardırmıştı işi...

28 Şubat'ın Genelkurmay Genel Sekreteri Erol Özkasnak gazetecilerle yaptığı, bizim de tanık olduğumuz bir sohbette "Susurluk ile TSK'yı birlikte anan, JİTEM'den söz eden vatan hainidir" diyordu...

Ne âlâ...

Devletin ve askerin JİTEM'i yadsımasına rağmen Susurluk kazasını takip eden günlerde bu birimin varlığını kanıtlayan resmi kayıtlar, yazışmalar, belgeler basında çarşaf çarşaf yayınlandı. Belgeleri içeren kitaplar basıldı...

Ama resmen JİTEM yok...

Batman eski Valisi Salih Şarman, bir dönem aralarında boğma telleri ve suikast tabancaları da bulunan kayıp silahlar meselesinde kendisini savunurken "JİTEM'e de silah verildi" demişti...

Ama JİTEM yok...

Şimdi de Şemdinli olaylarından sonra soruluyor?

JİTEM ya da yeni adıyla JİT var mı?

Jandarma İstihbarat Dairesi'nin operasyon yapma yetkisi var mı?

Bu kez soran TBMM, TBMM'nin İnsan Hakları Komisyonu...

TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu'nun Şemdinli Raporu'nun taslağında şöyle deniyor:

"Jandarma Genel Komutanlığı bünyesinde olduğu yazılı ve görsel basında sıkça bahsedilen JİTEM, JİT gibi birimlerin mevcut olup olmadığı hakkında ilgili kurumlar gerekli açıklama yapmalıdır. Kanun dışı örgütlenmeler ortadan kaldırılmalı ve bu tür örgütlenmelerde kastı veya ihmali bulunanlar hakkında gerekli cezai takibat yapılmalıdır..."

Ne güzel...

Soru çok...

Muhatap yok...

Devam ediyor rapor:

"Başta güvenlik kuvvetleri olmak üzere kamu görevlileri vatandaşların devlete güvenlerini sarsacak söz, eylem ve işlemden kaçınmalıdır. İtirafçı olarak bilinen haber elemanları kanuni görevlerini yaptıktan sonra yeni kimlikler verilerek bölgeden derhal uzaklaştırılmalıdır. Devlet-itirafçı ilişkisine son verilmelidir..."

Peki nedir bu?

Bir itiraf mı?

Yoksa, "ben bu devlette gözlemciyim, devletin asli sahipleri konuşmalı" serzenişi mi?

TBMM İnsan Hakları Komisyonu Şerminli Rapor taslağında şu da var:

"Olaylara karışan Astsubay Ali Kaya için 'iyi çocuktur' diyen Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın yargıyı etkilemeye dönük açıklaması için 'talihsizliktir' (...) Büyükanıt TCK'nın 227. maddesine aykırı hareket etmiştir, bu durumdaki bir kişi 2 ila 4 yıl hapis istemiyle yargılanabilir..."

Ne olacak şimdi?

Org. Yaşar Büyükanıt Ağustos 2006'da Genelkurmay Başkanı olmayacak mı, mesela?

Şu açık: Üstüne gidilmeyen, tedavisi bulunmayan, imha edilmeyen hastalıklar yeniden ürer ve bulaşıcı hale gelirler...

Aynı JİTEM gibi...

Hatırlayalım Susurluk davasının gerekçeli kararını:

"Silahlı teşekkülün ancak bir bölümü yargılanmıştır; devletin koruma kalkanı bazılarını korumakta ve bu hukukun üstünlüğü ilkesine zarar vermektedir, bu çerçevede yasa dışı uygulamalar, keyfilik vardır. Suç işleyen yüksek bürokrat ve siyasetçiler de yargı önüne çıkarılmalıdır. Ama bunu engellemek için siyasi ve yasal düzenleme ve manevralar yapılmaktadır..."

Oyun tehlikeli oyundur...

Oyun ölüm oyunudur...

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi