T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
D Ü Ş Ü N C E   G Ü N D E M İ 15 ARALIK 2005 PERŞEMBE
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  Hayat
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

YÖNETEN:
Yusuf KAPLAN


PORNOGRAFİ SALDIRISI DERHAL ÖNLENMELİ!

Türkiye'de bir Müslüman toplumu aslâ hazmedemeyeceği ve seyirci kalamayacağı bir pornografi saldırısı ile karşı karşıyayız: Televizyon ekranları, gazete sayfaları, dergi kapakları pornografiden geçilmiyor! Kullanılan, kullanıma ve tüketime sunulan ve bir mal gibi metalaştırılarak satılan şey, büyük ölçüde sadece kadın bedeni ve cinselliği! İnsan, nerede o feminist hareketler, kadın hakları savunucusu dernekler diye sormadan edemiyor.

Oysa Batı ülkelerinin kitle medyalarının, hele de haber-yorum mecralarının hiç birinde böylesi bir çılgınlığa rastlayamazsınız. İzin vermezler.

Türk toplumunun kültürel değerlerini, ahlâki ilkelerini ve ruhunu çökertmeye dönük yıkıcı bir operasyon yürütülüyor: Bu operasyonun afrodizyak bir zevkle yürütücüsü de medya, tabii ki! Bu, bu toplumu dinamitlemeye, uyuşturmaya, uyutmaya, ruhsuzlaştırmaya, sıradanlaştırmaya dönük bir kampanyadır. Bu kampanyanın derhal önlenmesi; RTÜK'ün, hükümetin duruma acilen müdahale etmesi gerekiyor! Uyuşturucu satıcılarının, pornografi sapkınlarının ve tüccarlarının liselere, ilköğretime kadar sızdığı ve kolaylıkla cirit atabildiği bir ülkenin çocuklarının ruh sağlığı, psikolojik sağlığı felç olmaktan, iflas etmekten kurtulabilir mi? Bütün bunlar yetmiyormuş gibi, şimdi de yoğun bir şekilde Müslüman kimliğini çarpıtmaya, sulandırmaya ve tanınamaz hâle getirmeye dönük yeni bir kampanya başlatıldı. Başörtülü insanları cinsel sapkınlıklar peşinde koşuşturan acayip yaratıklar olarak resmeden iğrenç bir kampanya bu. Ve bu ülkede hiç kimse "bu kadar da olmaz!" demiyor, her ne hikmetse. Bugün düşünce gündemimize, genç kuşağın parlak yazarlarından Tarık Tufan'ın bu gözardı ettiğimiz sorunu analiz eden güzel bir yazısını alıyoruz. Umarım, artık olan bitenleri seyretmekle yetinmez, ses veririz…
(YUSUF KAPLAN)


Medyanın başörtüsü gözlüğü: Pornografi!

Türkiye'de, dünyada ve ülkemizde olup bitenler konusunda kamuoyunu bilgilendiren, aydınlatan, ufuk ve özgüven kazandıran televizyonlar aramak nafile bir iş. Türkiye'de televizyon yok, pornovizyon var artık!

  • TARIK TUFAN
    Bir dönem iyice hareketlenmiş olan medyadaki başörtüsü tartışmaları ülke içindeki son gelişmeler bağlamında tekrar gündeme oturdu. "Magazin dili"nden "pornografik bir dil"e evrilen ve bugün geldiği nokta itibariyle, bize özgü ayartıcı ve çarpık bir geliştirmeye başlayan televizyon kanalları, gazeteler, haftalık dergiler başörtüsünü spekülatif yaklaşımlarla, fantastik ve baştan çıkarıcı başlıklarla, reytingi yüksek ve sürpriz çıkışlar yapabilecek konuklarla tartışmaya devam ediyorlar.

    Bu programları, yazıları, dosyaları sabredip izleyebilenler, medyanın başörtüsüne nasıl bir gözlükle baktıklarını kolayca fark edebilirler. Medyanın kullandığı dili iyi irdelemek bazı sonuçları görmemiz açısından önemli olacaktır.

    Geçtiğimiz hafta televizyonlarda yayınlanan bazı programlar ve dergilerin açtıkları dosyalar bu konuda önemli veriler olarak karşımıza çıkmaktadır. Medyanın başörtüsünü tartışma dilinde geçen döneme göre bazı farklılıklar göze çarpıyor.

    TELEVİZYON MU, PORNOVİZYON MU?

    Türkiye'nin en çok izlenen haber programlarından biri olan 32. Gün'de başörtüsü meselesinin önemli aktörlerinden biri olan, başörtülü milletvekili Merve Kavakçı portresi yayınlandı. Kavakçı'nın Amerika'daki hayatından bazı kesitler aktarılarak başörtüsü meselesine ilişkin bakışı tartışıldı. Konunun işlenişi açısından kimi eksiklikler sözkonusu olsa da genel olarak sorunlu değildi. Başörtüsü dosyasının hemen ardından bir başka dosya yayına girdi; Türk pornografisinin önemli ismi Şahin K. Porno filmleri üzerine konuşmalar, görüntüler vs gündeme getirildi.

    32. Gün'le aynı hafta içinde bu kez Habertürk televizyonunda başörtüsü meselesinin önemli yüzlerinden biri olan Şule Yüksel Şenler'le bir röportaj yapıldı. Bu konuşma esnasında soruları soran bayanın ısrarla üzerinde durduğu mesele ise türbanlı kadınların cinsel hayatıydı! Röportajı yapan programcı Şenler'in ısrarla mahremiyet içermesi gereken konulara uzak durmasına, nezaketine aldırmadan yatak odasında neler yapıldığıyla ilgilenmeye devam etti.

    Türkiye'de dünyada ve Türkiye'de olup bitenler konusunda kamuoyunu bilgilendiren, aydınlatan, ufuk ve özgüven kazandıran televizyonlar aramak nafile bir iş artık. Türkiye'de televizyon yok, pornovizyon var artık!

    "TÜRBAN PORNOSU" MU?

    Haftalık dergilerin birinde geçen aylarda kapaktan giren dosyanın konusu "İslâm'da cinsellik" başlığını taşıyordu ve kullanılan fotoğraflar da örtünme üzerinden olaya yaklaşıyordu. Bir diğer derginin kapağı ise daha korkunç bir başlıkla çıktı: "Türban pornosu"! Sözde türbanlı kadınlar internet ortamında pornografik sitelere katılım sağlıyorlarmış.

    Bu yaklaşımları alt alta dizdiğimizde medyanın başörtüsüne/ başörtülü kadına ve buradan kaynaklanan sorunlara pornografik bir gözlükle yaklaşmayı seçtiğini görüyoruz. Pekala anlıyoruz ki, medyanın, sorunun anlaşılmasına ya da çözülmesine bir katkı sağlamak gibi bir sorumluluk taşıdığı yok. En temel gazetecilik, habercilik ilkelerinin dahi anlamını yitirdiği bir dil / bakış ile karşı karşıya kalıyoruz. Zihin yönlendiren ve hatta geniş kitleleri mağdur etmeye yönelik bir bakış bu. İyice avamileşen ve her dönem bir inanış / ideoloji gruplarına yöneltilen temelsiz "bunlar var ya aslında…" türünden dedikodular, "çamur atmalar", habere, yoruma dönüştürülüyor. Hem de hiçbir veriye dayandırma ihtiyacı hissetmeden. Haberi yapan kişinin hayal gücü / fantezi dünyası ne kadar genişse o kadar sansasyonel bir iş çıkıyor ortaya.

    Bir sorunu / kavramı tartışmak, tartışırken seçilen yan kavramları da doğru seçmekle ilgilidir. Zira o sorunun çevresindeki kavramsal dizgeyi doğru kurgulayamazsak sorunun anlaşılmasına katkı sağlayacak zemini ve çerçeveyi de oluşturamayız. Yani sorun doğru kavramlarla tartışılabilirse çözüme ilişkin sağlam bakışlar ve veriler elde edilmesi şansı da doğar. Başörtüsü sorununu tartışmanın alt kavramları / kavramsal çerçevesi dini, psikolojik, sosyolojik, siyasi argümanlar içerebilir ancak meselenin medyada cinsellik ve pornografi çağrışımlarıyla izleyiciye aktarılması bir anlam boşluğu yaratmaya yönelik kasıtlı bir çabadır diye düşünüyorum.

    Dini hürriyetler, inanç özgürlüğü bağlamındaki bilgi ve bakış tartışmaları yerine bireysel özellikleri, kadın fotoğrafı üzerinden fantezi üretimlerini görselleştirme çabalarını kamuoyuna sunmak bir anlama / anlamlandırma / haber verme niyetinden ziyade, çarpıtma / anlam kaybı oluşturma / değersizleştirme vb bir planın parçasıdır. Başörtüsü meselesi ısrarla bireysel mahremiyetler üzerinden bayağı / seviyesiz alanlara çekilmek istenmektedir.

    PORNOGRAFİ SALDIRISI

    Bütün bunları yapmaktan iki türlü beklenti ortaya çıkıyor olabilir. Birincisi, zaten medya pornografik bir dil üzerinden reyting yapma kaygısını uzun zamandır ortaya koymuştu. Din adamları üzerinden gerçekleştirilen, Ramazan ayında cinsel münasebetle oruç açma tartışmasına varıncaya kadar meseleyi çığırından çıkararak sulandıran ve ayağa düşüren girişimler, bu dilin kutsallık üzerinden de nasıl pay alabileceği ve izlenebilirliğe dönüşebileceğinin bir örneğiydi.

    İslâm tartışılırken ısrarla çok eşlilik meselesine atıfta bulunma ihtiyacı da aynı kaygıdan ileri geliyor diye düşünüyorum. Sonuçta İslâm, kadını her yönüyle bu dilin öznesi haline getirilebilir. Pornografik zihnin bu meseleye bakışı da sömürü amaçlıdır. Bu onun özünde var; zira pornografi bir sapmadır ve her insan türünü, nesneyi malzeme haline getirebilir. Bugün bütün dünyada kadınlar, erkekler, çocuklar, yaşlılar, özürlüler, dini göstergeler bu uluslararası sapkın dilin ve suç çetelerinin tehdidi altındadır. Cinsellikle yan yana gelmeyecek insan ve kavramlar bu sapmanın saldırısı altında sapkın fantezi dünyaları oluşturuyorlar. Örneğin pornografinin çocuk saldırısı dünyanın önemli problemlerinden biridir.

    AYARTMAK VE ÇARP(IT)MAK!

    Meseleyi bu kavramlarla ele almanın ikinci bir sebebi de, çözümsüzlüğü ve anlam kaymasını dayatmak olabilir. Başörtülü kadın üzerinden girişilen bu kampanya dini değerlerin cinsellikle birlikte sunulup anlam kaymasına uğramasına ve sulandırılmasına neden olmaktadır. Bu yayınlarla karşı karşıya kalan insanların zihninde başörtüsü denilince cinsellik içeren çağrışımlar oluşacaktır.

    Başta da ifade ettiğimiz gibi, bir sorun tartışılırken kullanılan kavramsal

    çerçeve belirleyici niteliktedir. Yeni dönemde seçilen kavramlar zihin bulandırmaya, değerlerin içini boşaltmaya, kutsallıktan arındırmaya yönelik ayartıcı, saptırıcı bir kavramsal çerçeve ve bakış açısını eksene alıyor. Ne yazık ki, bu çarpık ve çarpıtıcı yaklaşımlar, medyanın genelinde karşılık bulmakta ve fena halde prim yapmaya devam etmektedir.

    MEDYA DİLİ TARTIŞMALARI

    Sonucun bu noktaya gelmesi medya dili bağlamında öteden beri süregelen felsefî tartışmalara örnek olabilecek kadar önemlidir. "Medya, bir dini ritüeli, olguyu, olayı ve bunların etrafında gelişen söylem biçimlerini nasıl ele alıyor?" sorusu Türkiye'de bütün yönleriyle masaya yatırılmayı ve tartışılmayı hak edecek kadar hayatî bir sorun hâline gelmiştir. Eğer bu mesele bu şekilde tartışılmazsa, haberin dilini yitirmiş medya, kutsalları da geniş kitlelerin zihninde çarpıtmaya devam edecektir. Bu, din dilinin de, zamanla, aşınması anlamına gelir.

    Geri dön   Yazdır   Yukarı


  • ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

    Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Spor | Yazarlar
    Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
    Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
    Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi