T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 15 ARALIK 2005 PERŞEMBE
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  Hayat
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Fehmi KORU

Karnından konuşan medya

Bizim medyamızın köklü bir hastalığı var: Karnından konuşuyor... Sanki her konuda her şeyi bilmek zorundaymış gibi davranıyor... Haber kaynaklarına yakın olduğu izlenimini etrafa vermekten hoşlanıyor... Saplantıları var ve ele aldığı haberleri o saplantılar istikametinde eğip bükmekten geri durmuyor... Bilmediği, bilemeyeceği konularda karnından konuşuyor, uluorta yorum yapmaktan çekinmiyor...

Yıllardan beri yaptığımız bu yoldaki eleştirilere şimdilerde başkalarının da katıldığını görmek sevindirici. Dün bir gazete, "Yeter artık, kabak tadı vermeye başladınız" demeye getirdi; bazı yazarlar da, "Gâipten haber mi aldılar yoksa?" anlamı taşıyan sorular yöneltiyordu yapılan yayınlara. Karnından konuşma gurultuya dönüşünce böyle olması doğal.

Son eleştirinin konusu şu: CIA direktörü Porter Goss ülkemize geldi, muhataplarıyla müzakereler yürüttü, Başbakan Tayip Erdoğan'ı da ziyaret etti. Gelişinden ülkemizi terk ettiği ana kadar koyu bir güvenlik ağıyla korundu konuk istihbaratçı. Tabii, yürüttüğü görüşmeler de 'çok gizli' statüsündeydi. Ancak, pek çok gazete, imzalı haberleri ve habere dayandığı süsü verilen yorum sütunlarında ikili temaslarda neler görüşüldüğüne dair ayrıntılar sundu okurlarına...

Bunu nasıl yapabildi o gazeteler dersiniz? Haber karartması uygulanan, bilgi alınamayan her durumda olduğu gibi, bu kez de, muhayyile gücüne başvurulduğu belli. Türkiye'nin belli konulardaki hassasiyetleri ile ABD'nin global politikaları içinde Türkiye'ye düşebilecek işbirliği alanları biliniyor zaten; gazetelerin çoğu bu noktalardan hareketle "İşte görüşmelerin ayrıntısı" iddiasıyla kendi tespitlerini sundu okurlarına... Muhayyilesi daha güçlü olanlar da uçuk ayrıntılarla okur karşısına çıkmaktan çekinmedi... Bu durum, Radikal gazetesine, "İstihbarat yalanları" başlığı altında şu satırları yazdırdı: "CIA Başkanı'nın temasları gizliydi. Alınan önlemler Türk basınını durduramadı. Konuşmalar tüm detaylarıyla her gazetede basıldı. Yalnız tek bir kusur vardı: Yazılanlar doğru değildi..."

Bu 'suçüstü', madalyonun yalnızca 'zararsız yalan' da diyebileceğimiz bir yüzü; madalyonun bir de 'zararlı yalan' denilebilecek tehlikeli yüzü var. Medyamız o konuda daha da uzman, ama hemen hepsi ayrı ayrı cesedi bıçaklayan kâtil durumunda oldukları için, içlerinden biri çıkıp da, "Yorum yalanları" başlığını atmıyor, atamıyor...

Örnek mi istiyorsunuz, işte size son örnek: Dün, Milli Eğitim Bakanlığı'nın hazırladığı 'Açık Öğretim Lisesi Yönetmeliği' Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Gün boyu, bütün kanallar, "İmam Hatip mezunlarının katsayı sorunu çözüldü, istedikleri üniversitelere girecekler" biçiminde duyurdu bu haberi. Muhtemelen, bugünkü gazeteler de haberi benzer bir yorumla yansıtacaklar. Peki, doğru mu bu haber?

Nasrettin Hoca'nın alacaklılarına verdiği "Bizim evin önünden geçecek koyunlar çalıya takılacak, yünleri toplayıp eğirip büküp kumaş yapacağım, satınca da borcumu ödeyeceğim" vaadi ne kadar inandırıcı ise, bu haber de o kadar doğru. Yönetmelik, İmam Hatip mezunları için 'çalıya takılan yün' ile borç ödeme benzeri hayli dolaylı bir 'çözüm' öngörüyor çünkü.

İsterseniz, çözümün ne olduğunu, iptal talebiyle yönetmeliği yargıya götürmeye hazırlanan bir sendika başkanının dilinden aktarayım: "Bir meslek lisesini veya imam hatip lisesini bitiren bir kişi Açık Öğretim Lisesi'ne kayıt yaptırabilecek. Açık Öğretim Lisesi'ni de bitirirse iki diploması olacak. Bu durumda işine geldiği zaman meslek lisesi diplomasını, işine geldiği zaman Açık Öğretim Lisesi diplomasını kullanabilecek. Ortada bir hülle var." Nasrettin Hoca'nın 'yün' fıkrası anlatıldığında gülüyoruz, bu açıklamaya galiba ağlamalıyız...

Bu ağlanacak açıklamanın haber gibi sunulmasının tek sebebi medyanın 'katsayı' ve 'başörtüsü' saplantısı... Milli Eğitim Bakanlığı'nın çıkardığı her genelge ve yönetmeliği bu iki saplantı ışığında çarpıtarak sunmayı habercilik sanıyor medya. Tıpkı, 'içki yasağı' saplantısıyla Türkiye'yi dışarıya gammazlamayı mârifet sayması gibi...

Karnından konuşanlar gülünç olduklarını görmeli artık.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi