T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
Y A Z A R L A R | 15 ARALIK 2005 PERŞEMBE | ||
|
CIA Başkanı'nın Türkiye ziyaretinden geriye kalanlar, gerçekte neler görüşüldüğünü gölgede bırakacak kadar önemli. Bir kez daha görüldü ki bizler için dünya ve bölge siyasetinde "PKK ile mücadele etmek"ten başka bir faktör söz konusu değil. Şartlanma böyle olduğu için, CIA Başkanı'nın Amerika'dan kalkıp buraya sadece bizlerin PKK konusunda sızlanmasını dinlemeye geldiğini varsayıyoruz. Doğal olarak, manşetlere taşınan cümleler de aynı mantığın ürünlerinden ibaret kaldı. Konuştuğum bir (üst düzey!) güvenlikçi bu tesbiti doğruluyor ve "yazılanların tümü yalan" dedikten sonra kısa bir özet yapıyor: "Amerika artık, Türkiye'nin ısrarla üzerinde durduğu 'terörün dini ve milliyeti olmaz' prensibini benimsiyor. Bizim yaklaşımlarımızın sonuç aldığını görüyor ve işbirliğini derinleştirmek istiyor." Yani, Avrupa ve ABD'nin hep şikayet edilen "çifte standart"ının aşılması için kritik bir aşama… Peki, nasıl bir işbirliği? "Önce sizin isteklerinize yoğunlaşalım, sonra bizim taleplerimizi masaya yatıralım.." Bizim isteklerimiz,"PKK'nın sınır ötesi üslenmeleri, yayınlarının önlenmesi ve örgüt adına sivil toplum faaliyeti yürüten kuruluşların alanının daraltılması…" şeklinde tanımlanabilir. Şu halde, günlerdir yazılan "PKK'lıların toplanıp teslim edilmesi veya askeri harekatla silinmesi" iddiaları ne kadar gerçekçi? "Apo'yu yakalayıp bize teslim erden bir ülkeden, onun tırnağı bile olamayacak adamları istemek anlamsız. Böyle bir talep yok…" Dahası muhatabıma göre, "Türkiye ile ABD arasında 2002'de başlatılan teröre karşı mücadele işbirliğini "PKK ile mücadele'ye indirgemek basitlik olur." CIA Başkanı'nın ziyaretine yönelik yorumlardaki asıl sorun, pozisyonu ne olursa olsun her Amerikalı yetkiliyle muhatap olunduğunda, PKK'yla mücadele talepkarlığının kamuoyuna dayatılan bir milli politika haline gelmesidir. Bir kez daha görünüyor ki medya dahil kamuoyuna önderlik eden unsurlar, Türkiye'nin karşı karşıya bulunduğu sorunu kavramamakta direnmektedirler. Sorunu var eden ve büyüten mantıkla, bilerek veya bilmeyerek şimdi aynı soruna devamlılık gücü aktarılmaktadır. Türkiye'nin gerçekten temel sorunlarından birisi PKK terörüdür ve tek çözüm yeri de yine Türkiye'dir. Ama PKK sorunun başlangıcı ve bitişi değildir. Dolayısıyla da bir başka ülkenin; ABD'nin veya Kuzey Irak'taki Kürdistan hükümetinin veya uluslar arası ortaklıkların bu sorunu çözebileceği zannı hayaldir. Ayrıca, sorunu sadece PKK ile sınırlı gören anlayışın, PKK ile mücadele etmek demenin ne demek olduğunu da unutmamasında fayda vardır. 30 bin ölüm, milyarlarca Dolar kaynak kaybı... Ve muhtemelen yeni birtakım başka komplikasyonlar. Ortada, PKK ile yeniden göğüs göğüse savaş kararını kim verecekse bir kez daha düşünmesi gerektiren bir tablo var. Çatışmanın bu örgütü büyütüp dirileştireceği, Türkiye'ye ise kayıplar getireceği yeni bir sürece girmekten söz ediyoruz. Maharet, çatışmadan, yani PKK'nın ve doğal olarak PKK üzerinden Türkiye'nin alanını daraltmak isteyen güçlerin hesabını bozabilmek, sorunu kansız çözebilmektedir. Ne kadar az harici unsur işin içine katılırsa da o kadar iyidir. Son dönemde hem hükümet, hem güvenlik bürokrasisi, hem de paralelindeki unsurların yapmaya çalıştığı şey de esasında bu "kansız" çözümü deneme girişimleridir. Aynı unsurlar, pekala güvenlikçi modelleri devreye koyma imkanına da sahiptirler. Hatta, böylesi, yani, "vurup kurtulmak" özellikle hükümet açısından kısa vadede daha popüler ve avantajlı bir yöntem olarak da görülebilir. Sonuçta gerçekten kurtulma sağlanamayacak olsa da!.. Ama sorunu gerçekten çözebilmek için eski tecrübeden yararlanmak şarttır. Yani, PKK ile bölge arasındaki duygusallık ve çıkar bağını koparmak lazımdır. Kimlikleri reddederek, farkları inkar ederek, sorunları yanlış kriterlerle kıyaslama yoluyla küçülterek bunu yapmak da bu mümkün değildir. Böyle devam edilirse, sonuçta, elde Amerika'dan gelen her yetkiliye bir umutla ricadan başka bir enstrüman kalmayacaktır.
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |