T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 15 ARALIK 2005 PERŞEMBE
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  Hayat
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Vecdi AKYÜZ

Tuvalet temizliği ve abdest

*Hocam benim sorum istibrâ ile ilgili. 1- İstibrâ için belli bir bekleme süresi var mı? Misal 5-10 dk bekledin, artık abdest alabilirsin diye bir kural var mı? Veya ne kadar beklemek lâzım? Eğer bu süre uzuyor ve özürlü olunuyorsa nasıl davranmak lâzım? 2-Pamuk vb gibi kullanınca hüküm ne oluyor? Bu durumda vakit girince abdesti yenilemek mi gerekir? 3-Yukarıdaki durumda olan birinin guslederken nasıl davranması gerekir? Ben meselâ yarım saat bekleyerek gusül alıyorum, ama uykudan uyandınız fazla vakit yok ne yapmak lâzım? Hocam şimdilik aklıma gelenler bunlar. Bu meseleleri geniş bir şekilde kısa zamanda ele alabilirseniz, çok makbule geçer. Malûm namazın sıhhati abdestin sıhatına bağlı. (Muhsin Kalmaz)

Müslümanların hem özel işlerinde, hem de ibadet hayatında temiz olması gerekir. Bu açıdan ibadet ile temizlik arasında çok yakın bir ilişki söz konusudur. Abdest ve gusül bedenin maddi ve manevi temizliğini sağlar.

İstibrâ ve Önemi

İstibrâ, dilimizde abdest bozmak da denen tuvalet ihtiyacını giderdikten sonra yapılan maddî-bedenî temizlik işlemidir. İstibrâ yerine, istincâ ifadesi de kullanılır. Bazı kitaplarda istibrâ idrar temizliği, istincâ dışkı temizliği için kullanılır. İstibrânın yapılması, abdestin öncesindeki sünnetler arasında yer alır. İstibrâ, hem abdest ve gusül temizliği, dolayısıyla da onlara bağlı ibadetlerin sahih olması açısından, hem de beden ve elbise temizliği açısından önemlidir. Bu açıdan istibrâ, müslümanların günlük hayatlarında büyük önem taşımıştır.

İstibrâ için olağan durumlarda belli bir bekleme süresi yoktur. Önemli olan, tam boşaltımın sağlanması ve ardından idrar ve dışkının temizlenmesidir. Tam boşaltım, idrar yolunda kalabilecek damla ve sızıntıların tamamen kesilmesi, büyük abdestten sonra dışkılamanın tamamen bitmesidir. Bu açıdan, abdest ya da boyabdesti alabilmek için büyük veya küçük abdest bozduktan sonra tam boşaltımın gerçekleştiğine emin olacak kadar bir süre beklenir. Bu süreyi de herkes kendi durumuna göre ayarlamalı, normalde birkaç dakikayı geçmemeli, evham derecesine vardırarak abartma yoluna gitmemelidir. Anlatılanlar, gusül için de geçerlidir. Hem olağan durumlarda, hem de özürlüler için yarım saat beklemeye gerek yoktur. Hemen gusül yapılarak temizlenilir.

Abdest Tutma Özürlüler ve Namaz

Burnu, basuru, dişi veya yarası devamlı kanayan veya sıvı çıkaran, gazını veya idrarını tutamayan veya idrarı ara ara damlayan kişilerin, abdesti bozan ve kısmen süreklilik gösteren bedenî bir takım rahatsızlıklarına fıkıh dilinde "özür" (mazeret), böyle kişilere de "sâhib-i özür" adı verilir. Abdest tutma özürlünün özrünü tedavi ettirmeye çalışması, özürlü yerini yıkaması ve güç yettiğince akıntıyı önleyen pamuk, sargı bezi vb. ile sarması şarttır. Bu konuda eksik ve kusurlu hareket edilmez, edilirse abdest bozulur.

Abdest tutma özürlülerin namaz kılmalarıyla ilgili kolaylıkları, iki açıdan ele alabiliriz:

1) Özür Kabul Edilen Durum Bir Namaz Vakti İçin Abdesti Bozmaz: Abdest tutma özürlüler, "namaz vakti" ölçüt yapılarak, her namaz vakti için ayrı abdest alır. Kendisindeki özür halinin namaz kılarken ortaya çıkmasının abdesti bozmadığı var sayılır. Her farz namaz için ayrıca abdest almak gerekmez.

2) Özür Kabul Edilen Durum Namazın Sıhhatine Engel Sayılmaz: Abdest tutma özürlüler için ikinci kolaylık, özrü sebebiyle üreyerek giysilerine bulaşan idrar, kan ve akıntı gibi normalde necis (maddî pislik bulaşmış) kabul edilen şeylerin, namazın sıhhatine engel olmamalarıdır. Aksi takdirde, neredeyse hiç ibadet edememe durumu ortaya çıkar ve namaz kılmak isteyip de kılamayan özür sahiplerine psikolojik sıkıntılar verir. Sözkonusu maddelerin çıkması sona ermişse, hemen temizlenmeleri ya da giysi değiştirmek gerekir.

Bazı özellikle idrarını tutamayan özür sahipleri bu kuralları bilmediklerinden hiç namaz kılmazlar ve bunun için gereksiz sıkıntılar yaşarlar, hatta üzülüp ağlarlar. Halbuki özür sahibi olmak, kimsenin elinde ve arzulanır olan bir durum değildir. Yüce Mevlamız, onların ibadetlerini bu eksiğine rağmen kabul eder.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi