AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
Konu ne?

Kısa bir "Hükümet-YÖK Kavgası" tarihçesi vererek başlayalım isterseniz. Gazete okuyanlarınız, televizyon izleyenleriniz hatırlayacaktır; hükümet, önce Erkan Mumcu'nun, sonra Hüseyin Çelik'in Milli Eğitim Bakanlığı döneminde, bir "YÖK tasarısı" hazırladı ve tartışmaya açtı.

Niye böyle bir şey yaptı?

Bu YÖK çünkü, darbe anayasasının ürünüydü ve CHP'lisinden ANAP'lısına, AK Parti'lisinden İP'lisine, bir tek seveni yoktu. Türkiye'deki her siyasi partinin programında, mutlaka YÖK'ün değiştirilmesi yahut kaldırılmasına ilişkin vaat cümleleri bulunuyordu. Öğrenciler ve akademisyen çoğunluğu da nefret ediyordu bu kurumdan. İnanmayacaksınız ama, İlhan Selçuk bile eleştiriyordu bu eğitim-öğretimle ilişkisini kesmiş anti demokratik kurumu. Sezer bile eleştiriyordu.

Hükümet hazırladığı tasarıyı önce YÖK'ün, sonra üniversitelerin, sonra da ünivesitelerarası kurulun ve tabii sivil toplum örgütlerinin görüşüne sundu. Gelgelelim YÖK ve üniversitelerarası kurul üyeleri, bu hükümetin hazırladığı bir tasarıyı "asla tartışmayacaklarını", ancak kendilerinin hazırlayacağı bir tasarı üzerinde uzlaşma görüşmeleri yapabileceklerini bildirdiler.

Hükümet "peki" deyip tasarıyı geri çekti.

İşi, istekli ve cevval üniversitelerarası kurula bıraktı.

İstekli ve cevval kurul, çok kısa bir vade içinde, en geç 2003 sonuna kadar, tasarıyı hazırlayıp hükümete sunacağını söylüyordu.

Kısa vade doldu, Çölaşan'ın kavramsallaştırdığı ifadeyle tık yok.

2003 sonuna gelindi; tık yok. "Hadi 2004'ün başı olsun" denildi. Tık yok. "Şubat, Mart, Nisan olsun" denildi. Tık yok.

Aylar ayları, mevsimler mevsimleri kovaladı ve 2004'ün sonuna gelindi. Yine tık yok.

İstekli ve cevval kurul oyalama taktiği güderken, Milli Eğitim Bakanlığı da kendi tasarısı üzerinde başlattığı "uzlaşma görüşmeleri"ni sürdürüyordu.

Derken, bir sabah, kafası bozuk bir şekilde YÖK Başkanı Erdoğan Teziç çıktı ve YÖK olarak uzlaşma görüşmelerinden çekildiklerini açıkladı.

Sebep?

Milli Eğitim Bakanlığı, YÖK'ten izin almadan (demek ki kendilerini yasama ve yürütmenin üzerinde bir konum biçiyorlardı), eski rektörlerden oluşan "danışma kurulu" ile temasa geçmiş ve onların görüşünü almış... Bu, YÖK'ün onuruyla oynamakmış, YÖK böyle bir şeye asla müsaade etmezmiş, YÖK devrimciymiş, YÖK Atatürkçüymüş, YÖK cumhuriyetin bekçisiymiş, YÖK şuymuş, YÖK buymuş...

Sonra da, bildiğiniz gibi, TBMM'den kahir ekseriyetle geçen katsayı düzenlemesi tartışması başladı.

Önce, YÖK Başkanı konuştu. Sonra sırayla rektörler...

Biri çıktı, "Cumhuriyetimizin temel niteliklerini korumak ve kollamak sorumluluğunu taşıyan tüm kişi ve kuruluşları", yani orduyu göreve davet etti.

Bir başkası, "Devletin laik yapısını değiştirmeye yönelik düzenlemeye karşı" halkı ulusal seferberliğe çağırdı.

Bir başkası 27 Mayıs'ı ve Adnan Menderes'in akıbetini hatırlattı.

Biri de çıktı (halkın vergileriyle halka tafra yapan bir terbiyesiz), bu ülkenin seçimle gelmiş Başbakanını "halayıka" benzetti.

Dahası var ama, yerimiz kifayet etmiyor.

Diyeceksiniz ki, "Hükümet-YÖK Kavgası'yla konunun ne alakası var?"

Haklısınız.

Konu ne, onu da tam olarak bilmiyorum!

İsterseniz önce bir konu seçelim, sonra devam ederiz.


22 Ekim 2005
Cumartesi
 
AHMET KEKEÇ


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu
Online İlan

ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi
Dünya | Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon
Ramazan | Arşiv | Bilişim | Dizi
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED