AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
Acaba Nazmiye Hanım hala ağlıyor olabilir mi?

9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, geçtigimiz günlerde Yavuz Donat'a yaptığı açıklamaların bir yerinde duvarda asılı bir resmi göstererek "O resim... Ben bu evden alınmış, Zincirbozan'a götürülüyorum... Nazmiye beni uğurluyor... Bir meçhule yolculuk... Arkasında Yassıada mahkemeleri bulunan bir Türkiye'desin... Evinden alınıp, Zincirbozan'a götürülen bir siyasetçisin... Nazmiye'yi evde bırakıp, bilmediğin bir geleceğe doğru gidiyorsun" diyor. Yavuz Donat, resmi şöyle anlatıyor: "Süleyman beyin yüz ifadesi 'durgun.' Nazmiye hanım ise 'ağlıyor.'

Demirel'in son MGK toplantısı sonrasında, "28 Şubat'ın zarifi" şeklindeki yorumunu görünce nedense Nazmiye Hanım'ın duvarda asılı resmindeki göz yaşlarını hatırladım. Ve ister istemez, 'acaba Nazmiye Hanım hala ağlıyor mu' cümlesi döküldü ağzımdan...

Çünkü Demirel, son günlerde 12 Eylül'e rahmet okutacak, hatta bütün Türkiye'yi ürkütecek açıklamalar yapıyor.

Doğrusu Demirel'in son MGK toplantısının ardından gazeteci Kurtul Altuğ'a yaptığı şu açıklamalar tüylerimi diken diken etti: "Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davuz zurna az. Bana göre bu sanki yeni bir 28 Şubat açıklaması, ama son derece zarif! Aşağı yukarı öyle. Anlaşılıyor ki MGK diri!" Her nekadar sonradan bu sözlerini "yalanlar gibi" yaptıysa da, işin aslı ilk söylediklerinde gizli...

Bu nasıl bir zihniyettir Allahaşkına?

Siyasi hayatı boyunca darbelerle gidip, tırnaklarıyla kazıyarak geri dönen ve de Türk parlamenter sisteminin kilometre taşlarından birisi olmuş bir siyasi şahsiyetin, "demokrasiye hakaret" niteliği taşıyan bu dehşet verici sözlerinden açıkçası korktum. Siyaset bu kadar yalnız bırakılmamalı, önüne gelenin "taciz" edebileceği bir kurum da olmamalı.

Yılların birikimine sahip deneyimli bir siyasetçi olarak Demirel'in yorumları önemli, zaten işin doğası gereği de öyle olmak zorunda. Ama böyle de olmaz ki... MGK bildirisinden hiç de Demirel'in "olmasını istediği" gibi bir sonuç çıkmamasına rağmen, Demirel'in etrafa "maksatlı mesajlar" yayması, siyaset ve siyasetçilere "güven" açısından büyük bir talihsizlik.

Öyle ya, böyle bir tablo karşısında kim, hangi Demirel'e inanıp güvenecek. Zincirbozan yolunda bir meçhule doğru yola çıkan Demirel'e mi, arkasından gözyaşı döken Nazmiye Hanım'ın resmini görünce hala hüzünlenen Demirel'e mi, yoksa her MGK bildirisinden "postmodern uyarı"lar çıkarmak için can atan Demirel'e mi? İşte bu Demirel benim kafamı karıştırıyor.

Yıllarca oylarını blok halinde Demokrat Parti'ye vermiş, Demirel'le birlikte AP'ye yönelmiş ama en çok da Demirel'den "kazık" yemiş bir siyasi anlayış çevresinden geliyorum. Hayatımın en ideolojik yılları da dahil, hiçbir dönemde düşünmediğim halde şimdilerde Demirel'in parlamenter sisteme olan inancının ciddi ciddi sorgulanması gerektiğine inanıyorum.

Çünkü Demirel bunu hep yapıyor. 28 Şubat "postmodern darbesi"ne gelinceye dek, özellikle kendisine yönelik "muhtıra" ve "darbe" dönemlerinde karşımızda başka bir Demirel vardı, şimdi ise bambaşka bir Demirel...

Sanki o zaman 'demokrat' gibiydi, ya da biz öyle sanıyorduk. Ama tarih yalan söylemez. Yakın tarihin sayfalarını karıştırdığımızda, 28 Şubat öncesinde Demirel'in darbeleri hiç de "hayırla" yadetmediğini görürüz. Ancak ne yazık ki bugünlerde, Demirel'in "demokratik iradeye" değil, demokrasi dışı eğilimlere daha yakın durduğu da bir gerçek.


2 Eylül 2005
Cuma
 
MEHMET OCAKTAN


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu
Online İlan

ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Sağlık | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED