AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Kaç türlü akledilir?

Akletme-yönetme biçimleri bir bakıma sonsuzdur. Bilim adamları sonsuzluğa tahammül edemediklerinden (!), bunları disiplin altına almaya, birkaç başlık altında kategorize etmeye çalışırlar.

Benden on yaş kadar küçük bir işadamı/yönetici dostumun samimi itirafı şuydu: Hiç kimsenin aklını beğenmiyorum, hocam. Neden acaba? Ben mi çok akıllıyım, insanlar mı çok aptal?

Ne o çok akıllıydı, ne diğerleri çok aptal. Herkes, neredeyse eşit düzeyde hem akıllı hem aptaldır. Aptallık dozumuzu azaltmanın tek çaresi, farklı düşünme biçimleri olduğunu fark ve kabul etmemizdir. Yönetim biçimlerimiz, akletme biçimlerimizin izdüşümüdür.

Akletme/yönetme biçimleri bir bakıma sonsuzdur. Bilim adamları sonsuzluğa tahammül edemediklerinden (!), bunları disiplin altına almaya, birkaç başlık altında kategorize etmeye çalışırlar. (Her bir bilimsel düşünce alanına 'disiplin' demiyor muyuz zaten?)

Yönetici ve girişimcilerin yönetim tarzlarının gelişimine dair üç farklı düşünce okulunun öne çıktığı söylenebilir. Bunlara rasyonalist (akılcı), evrimci ve süreçsel okullar diyoruz. Elbette başka tasnifler de mümkündür, fakat bu üç okul diğer bir çoğunu kapsamaktadır.

Rasyonalist okul düşünce ile eylemi ayrı ayrı sistemleştirir. Bu tutumun arkasındaki dile getirilmeyen varsayım şudur: Bir tek en iyi çözüm vardır ve stratejistin işi eldeki sınırlı kaynaklarla bu çözüme mümkün olduğu kadar yaklaşmaktır. Stratejist bütün örgüt hesabına düşünür ve bir takım seçenekler arasında maksimum faydayı bulma süreci denebilecek optimal stratejiyi geliştirir. Optimal (en uygun) yola karar verdikten sonra, en uygun eylem tarzı ele alınır. Mintzberg, rasyonalist okulun varsayımlarını şöyle sıralar:

1. Öngörülebilirlik, dışarıdan hiçbir müdahalenin olmaması.
2. Açık seçik niyetler.
3. Uygulamanın, (eylemden bağımsız kabul edilen) formülasyonu takip etmesi.
4. Örgütün her yanında tam bir anlayışın olması.
5. Makul insanların makul işler yaptığının kabulü. Bugüne kadarki strateji literatürünün büyük kısmı bu okulun fikirlerini yansıtmaktadır.

Evrimci okul rasyonel düşünce alanının ötesine gitmekte ve örgütsel davranışın karmaşık mahiyetini öne çıkarmaktadır. Strateji, ortaya çıkan davranışa dair bir perspektiftir; başarılı strateji ancak geriyedönük olarak biçimlendirilebilir. Bu teorinin öngörü gücü zayıftır. Bilhassa proaktif yöneticiler evrimci yaklaşıma fazla itibar etmezler.

Süreç okulu orta yolu izler. Sadece rasyonel düşünme yoluyla optimal stratejilerin geliştirilemeyeceğini belirtmekle beraber, yöneticilerin örgütleri daha esnek, uyarlanabilir ve hatalardan ders çıkarabilir kılacak süreçler meydana getirebileceklerini vurgular. Başarılı bir sürecin nihaî testi örgütün başarılı evrimci davranışıdır. Fakat bu davranışa etki edilebilir. Bu yüzden süreç okulu "değişim yöneticiliği" literatürüne fazlaca bel bağlar.

Bu üç okul, örgütlerin algılanma biçimleri bakımından ayrılırlar. İnsanlar kendi örgütlerini mecaz yoluyla, onları tabiattaki benzerleriyle kıyaslayarak anlarlar.

  • Rasyonalist paradigma örgütü bir makineye benzetir.

  • Evrimci paradigma ekolojiktir.

  • Süreçsel paradigma için örgüt canlı bir organizmadır.

    Hakikat şu ki, bu üç paradigma aynı karmaşık olgunun üç veçhesine işaret etmektedir. Hünerli ve uyarlanma yeteneği yüksek örgütler, bu yaklaşımların üçünden de yararlanırlar. Rasyonalist yaklaşımın bir takım üstünlükleri olduğu muhakkaktır; fakat büyük zaafı "insan" unsurunu çok mekanik bir tarzda ele almasıdır. Minzberg, yöneticilerin rasyonalist çerçeveye sığmayan davranışlarının çok güzel bir tasvirini sunuyor:

    Yöneticiler;

  • Sözlü malumatı sayısal olanına tercih ederler.

  • Konuşmayı okumaya tercih ederler.

  • Malumatı fıkra, mesel, menkıbe bazında toplarlar.

  • Başkalarının genel teorilerine itimatsızlıkları son haddindedir.

  • "Büyük tasarım" tarzındaki kararlardan sakınırlar.

  • Derecesi yavaş yavaş büyüyen kararlar vermeyi tercih ederler.

  • Bir bütün olarak stratejinin ortaya çıkmasına imkân verirler.

    Evrimci stratejist kendini örgütten ziyade fikrin ayakta kalmasına odaklar. Rasyonalistler de, evrimciler de örgütsel sürecin nasıl işlediğine fazla ihtimam göstermezler. Süreçselciler ise dikkatlerini daha ziyade iç süreçlere yöneltirler. Süreci harekete geçirecek ilgili/ilgisiz herşey önemlidir. Şu olay bunu çok iyi dile getiriyor:

    Küçük bir Macar birliği Alp dağlarında tatbikat yapmaktadır. Bir teğmen komutasında bir iki manga asker öncü kol olarak gönderilir. Hemen ardından yoğun kar yağışı başlar ve askerler geri dönmezler. Artık tamamen umut kesildikten sonra, üçüncü gün birdenbire geri dönerler. Yolunuzu nasıl buldunuz sorusuna şöyle cevap verir teğmen: "Askerlerden birinin çantasındaki eski harita işimize yaradı. İlk hareket noktamızı yaklaşık olarak işaretledik, sonra bulunduğumuz yeri tahmin ettik ve yola koyulduk." Komutan haritaya bakınca şok geçirir: Alplerin değil, Pirenelerin haritasıdır çünkü!


  • 12 Haziran 2005
    Pazar
     
    MUSTAFA ÖZEL


    Künye
    Temsilcilikler
    Abone Formu
    Mesaj Formu
    Online İlan

    ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği
    Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
    Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Sağlık | Arşiv
    Bilişim
    | Dizi | Çocuk
    Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
    © ALL RIGHTS RESERVED