|
|
|
|
|
|
|
|
|
Birbiri ardına vizyona giren dört ayrı filmde oynayan Yelda Reynauld, 'Gece 11:45', 'Yolda' ve 'Hoşgeldin Hayat'tan tatmin olmamış. Artık daha seçici olacağını söyleyen Reynauld, "Sinema ciddi bir sanat. Herkes yönetmen olmamalı!" diyor.
ÖMER ÇAKKAL
Eleştirmenlerden 'Gece 11:45'e oldukça menfi tepkiler geldi. Filmin Antalya Altın Portakal macerası da hayli ilginçti. Yönetmenin homurdanmalar üzerine biten filmin finalini değiştireceğini açıklaması orada bulunan herkesi şaşırttı. Gece 11:45 ve yönetmenin bu tavrı hakkında ne düşünüyorsunuz? Bir yönetmenin sahneye çıkıp biten filmi için 'Filmin sonunu değiştirebilirim' demesi onun ne kadar kararsız olduğunu gösterir. Ercan Durmuş arkadaşımsa olsa da, dağınık biri. Sinema çok ciddi bir sanat. Herkes yapmamalı. Çocukların eline verilirse çok tehlikeli bir hal alır. Yedinci sanat ama altı sanatı içeren bir sanat. Bu kadar güçlü olmasaydı Hitler ve Stalin bu kadar önem verirler miydi sinemaya? Yönetmen neyi istediğini bilmeli. Ama Ercan daha çekimler sırasında gereksiz yere pekçok sahne çekti. Onu uyardım ama cevabı her seferinde 'elimde bulunsun' oldu. Gazetecilerin bu film sanki hiç yokmuş gibi davranmasından çok memnunum. Pişman mısınız bu projede yer almaktan? Yok. Ben hiçbir şeyden pişman olmam. Yaptığım herşeyin arkasında durabilecek kadar güçlüyüm. Herşey bir tecrübedir. Kötü bir tecrübe bile beni bir adım öteye götürür. Ben de bundan sonra diyorum ki belli insanlarla çalışmam artık. Artık daha bir seçici olacağım. Ben senaryoya çok önem vermem. Godard ve Rossellini bir sayfa senaryo yazmamışlardır; ama çektikleri filmler ortada. Demek ki herşey yönetmende bitiyor. Son birkaç ay içinde vizyona giren dört filmde de rol aldınız. Bu hız niye? Öyle oldu bir şekilde. Örneğin 'Yolda' filmi için Erden Kıral çok hoş yaklaştı bana. 'Daha önde bir rol hakediyorsun ama en azından lütfen bunu kabul et' dedi. Her ne kadar 'Hoşgeldin Hayat' gibi 'Yolda'yı da gereksiz bir film olarak bulsam da benim olduğum bölümü seviyorum. Başka kulvarlarda kazandıkları şöhretin karşılığında başrollerde adını gördüğümüz onlarca ismin köşeleri kaptığı ülkemizde bunca eğitimin, tecrübenin ardından başrollerde oynamak konusunda hiç hırsınız yok gibi. Bunu yurtdışında yetişmenize ve profesyonel kimliğinize bağlayanlar da var. Ne diyorsunuz bu işe?
Ben Stanislavski ekolünden yetişmiş bir oyuncuyum. Herşey oyuncunun rolünde biter ve duygular yüzde önemli yer tutar. Ben Fransa'da çok iyi bir eğitim aldım. Rus ekolünü tüm Avrupa'da kabul ettiren Stanislavski'nin bir sözü vardır: 'Küçük rol yoktur, küçük oyuncu vardır' der o. Hem ben de istiyorum başrolde oynamayı. Ama yönetmenler böyle düşünmüyor, ne yapalım.
|
|
|
![]() |
|
|
|
|