AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R
Banka batıranların borç ödemeleri lütuf değildir

Batık bankaların sistem üzerindeki etkilerinin daha uzun yıllar süreceği ve tahmini güç sonuçlara yol açacağı anlaşılıyor. Bununla birlikte Türkiye'nin yolsuzukla mücadelede çok istekli ve öfkeli görünüşünün yanında aslında hiç de sistematik ve becerikli olmadığı da her geçen gün daha iyi görülüyor. Yıllardan beri kolluk kuvvetleriyle yargı, bankacılık sistemiyle yasama arasındaki ahengin bir türlü kurulamaması bu yetersizliğin hem sebebi, hem de sonucudur.

TMSF Başkanı Ahmet Ertürk'ün beyanatlarına göre, faiziyle birlikte 46 milyarı bulan toplam batık banka maliyetinin 3 milyar Dolar'ı tahsil edilmiş, 8 milyar Dolar'ın tahsil edileceği umulmaktadır. Yani, hazinenin sırtında kalacağı kesinleşen fatura 35 milyar Dolar'dır. Bu, Türk ekonomisinin büyüklükleri açısından çok yüksek ve bir ülkede topyekün temizlik kampanyası yapmak için motivasyon sağlayabilecek kadar ciddi bir kayıptır.

35 milyar Dolar'ın kasa değiştirebilmesi için sadece banka patronlarının değil, hatırı sayılır miktarda profesyonel bankacının, bürokratın ve politikacının da işin içinde bulunması gerektiği gerçeği de hesaba katılmalıdır. Yani, derinlikli bir soruşturmayla bütün hücrelerin çorap söküğü gibi ortaya çıkartılması pekala mümkündür. Daha doğrusu mümkündü...

Şimdi ise, gelinen noktaya bakalım.

Sümerbank'ın eski patronu Hayyam Garipoğlu'na verilen 27 yıl 3 aylık hapis cezası medyada, iş dünyasında ve hatta toplumda bile garip bir tepki doğurdu. Garipoğlu'nun TMSF ile ödeme protokolü imzalamış olması bazılarında kendisine karşı haksızlık yapıldığı duygusunu üretti.

Borcunu ödemeyi kabul etmesinin işlediği suçu değersizleştirdiği, dolayısıyla da cezanın gereksiz olduğu gibi bir "kısasa kısas" yargısı konuşulmaya başlandı. En önemlisi de, Garipoğlu'na böyle davranıldığı için sırada bekleyen diğer batık banka patronlarının artık TMSF ile protokol imzalamaktan kaçınacağı iddiası güçlü bir şekilde dillendirilmeye başlandı. Bu yaklaşım sahiplerinin fikri; hazinenin paraya sıkışık olduğu dönemde batık bankacılar borçlarını ödeme sözü verirlerse hapis cezası almamalıdırlar, şeklinde özetlenebilir.

Türkiye tarihinin en büyük suç organizasyonunun üyelerine böylesine şefkatli bir tavır gösterilmesi, şaşılacak bir gelişmedir. En az suçun kendisi kadar tehlikeli bir durumdur.

Türkiye'nin daha baştan yapması gereken özel bir yolsuzlukla mücadele yasasıyla bütün banka batıranlar ve diğer yolsuzluk aktörlerine karşı ürkütücü bir operasyon başlatmaktı. Herşeyin birkaç ay içinde tamamlandığı ve bütün suç kadrolarının her açıdan kıskıvrak yakalandığı bir operasyon bütün sorunları çözebilirdi. Şimdi çaresiz bir şekilde hazineye gider yazılmak zorunda kalınan 35 milyar da kolaylıkla tahsil edilebilirdi. Herkes biliyor ki, buharlaşması mümkün olamayacak o para, hala eski banka patronlarının portföyünde bulunuyor. TMSF'nin karşısına da o paranın verdiği güvenlik duygusuyla çıkıyorlar.

Böylesine kapsamlı ve hazırlıklı bir operasyon aynı zamanda kararlılık gösterisi olacağından, kimse bugün olduğu gibi "madem hapis cezası var, borcumu niye ödeyeyim" kabilinden bir pişkinlik gösteremezdi. Toplumun da öfkesi yatışmamış olur ve yolsuzlukla mücadeleye katılım canlı tutulabilirdi. Dahası, yargı da o rüzgara direnemez ve şimdilerde olduğu gibi bankaları eski sahiplerine iade kararları veremezdi.

Bu fırsat kaçtı... Artık hiç olmazsa, elde kalan iradeyle ve mevcut yasaların tanıdığı imkanla geride kalanı toparlamak gerekiyor. Bunun yolu da parayı ödeyenin cezadan kurtulmasını sağlamak değildir. Böyle bir sayıştırma mantığının parayla hakim, savcı satın almaktan hiçbir farkı yoktur ve hukuk devletinde bu tür usüller asla düşünülemez. Devlet, hem suça gereken cezayı vermeli hem de kaçırılan paranın izini sürüp tahsilatını yapabilmelidir. Aksi takdirde, caydırıcılık olmaz. Dolayısıyla, cezayı hafifletmek şöyle dursun, hapis yatacağı için protokolden kaçanlara daha ağır yaptırımlar uygulanmalıdır.

Batık bankacıların borçlarını ödemeleri; vicdani ve ahlaki değilse bile kanuni bir mecburiyettir, lütuf değildir.



28 Haziran 2005
Salı
 
MUSTAFA KARAALİOĞLU


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu
Online İlan

ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Sağlık | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED