Bugünkü Yeni Şafak |
|
|
Marmara Grubu Vakfı, AB ve İnsan Hakları Platformu Başkanı Müjgan Süver "Avrupa, Amerika'da bir kişi yılda 20-25 bin dolarlık değer üretirken Türkiye'de kişi başı üretilen değer hâlâ 3-5 bin dolar arasında" diyor
Devlet İstatistik Enstitüsü'nün 2000 yılı nüfus sayımı sonuçlarına göre, erkeklerin yüzde 6'sı, kadınların yüzde 19'u okuma yazma bilmiyor. Okuma yazma bilmeyen kadın ve erkeklerin bu oranları da gösteriyor ki, eğitim de istihdam gibi öncelikle bir "kadın sorunu" dur.
Okur yazar olmayan kadınların en yüksek olduğu yer yüzde 39 ile Güneydoğu Anadolu Bölgesi'dir. Bunu yüzde 35 ile Doğu Anadolu Bölgesi, yüzde 21 ile Karadeniz Bölgesi izlemektedir.
İlk hedef, nüfusun tamamını zorunlu "temel eğitim" sürecinden geçirmektir. Araştırma sonuçlarına göre, geleneksel nedenler veya ekonomik imkansızlıklar nedeni ile aileler, eğitim için ayıracakları kaynaklarını öncelikle erkek çocukları için kullanıyor. Devlet, 8 yıllık eğitimin uygulanmasına yönelik önlemler almalıdır. Bu sayede hem temel eğitim hedeflerine ulaşılacak hem de kızların 15 yaşına kadar eğitimde tutulması bazı geri kalmış yörelerde hâlâ yaygın olan erken evlenme, erken doğum sorunlarına da çözüm oluşturacaktır. Bu durumda, kamunun elinde bulunan eğitim kaynaklarının, fonların bir bölümünü özellikle kız öğrencilerin okula gönderilmesi yönünde burs olarak kullanılması yerinde olur düşüncesindeyiz. Temel eğitimden sonra öğrenciler bulundukları şehirde lise, üniversite yoksa veya kazana-mazlarsa, çoğu zaman eğitimine devam imkanı bulamıyor. Bu durum da kız öğrenci sayısının azalmasına neden oluyor. Bu gerçekler ışığında yurt ve kredi imkanları arttırılmalı, yerel yönetimlerin de katkıları sağlanmalıdır. Yatılı bölge okulları ve taşımalı eğitim fırsatları da yeniden gözden geçirilmelidir.
Okullaşma oranı, halen bir kız çocuk sorunu olarak kendini göstermektedir. Mesleki-teknik ortaöğretim sistemindeki cinsiyete dayalı merkezi örgütlenme kaldırılmalıdır. Buna paralel olarak, cinsiyet belirten okul adları değiştirilmelidir. Okullarda açılacak programların sadece bir cinse yönelik olması değil karma nitelikte programlar olmasına özen göstermeli, tek cinse yönelik okul anlayışı ortadan kaldırılmalıdır. Okul öncesi eğitim döneminden başlayarak çocuğun ilgileri, yetenekleri doğrultusunda yönlendirilmesi gerekmektedir. Özellikle kız çocuklarının geleneksel cinsiyet rollerine uygun alanlara yönlendirilmesi engellenmelidir. Paralı eğitim eşitsizliği arttırıyor Gelir düzeyi yüksek ailelerin çocukları temel eğitimden itibaren farklı şartlarda eğitim almaya başlıyor. Devlet okulları günümüzde "fakir okulları" haline gelmiştir. Hedefi, eşitlik birlik ve bütünlük sağlamak olan eğitim, bugün farklı dünyalarda yaşayan insanlar üretir hale gelmiştir. Ülkemizdeki eğitim imkanlarının zorluğuna karşın, eğitimden sonra da karşılaşılan "işsizlik" sorunu da bir gerçektir. 15-24 yaş grubu lise va daha yüksek eğitimli gençler arasındaki işsizlik oranları erkeklerde yüzde 25, kadınlarda yüzde 31'dir. Bunun nedeni, artan nüfus oranında istihdam yaratılamaması olduğu kadar, istihdam ve eğitim, öğretim sistemleri arasındaki ilişkinin kurulamamış olmasıdır. Eğitim sisteminde işletmelerin işgücü ihtiyaçları esas alınmalıdır. Eğitim programlarının düzenlemesinde yerel ihtiyaçlar esas alınmalıdır. İstihdama geçişin etkili bir aracı olarak, okul-endüstri ilişkilerinin geliştirilmesi konusundaki çabalar yoğunlaştırılmalıdır. Bu konuda, Milli Eğitim Bakanlığı, ilgili meslek kuruluşlarını daha aktif olmaya davet etmelidir.
|
|