"Müzik yapmak, dua etmektir" felsefesiyle yola çıkan sanatçı, bu albümünde sabrı, isyanın karşısına alarak övüyor. "Hayatın bize sunduğu şeylerin gerçek yüzünü ancak isyanın tam karşıtı olan sabırla görüp anlayabiliriz. İsyan ettiğimizde gerçek bizim anladığımız şekle döner ki; bu da her zaman asıl halden daha karanlık bir durumdur." Ayrımcılık ve düşmanca politikalar yüzünden kaos yaşanan dünyamızda "Müzik bizim ortak muhabbetimizdir. Müzik sayesinde de hepimiz kardeşçe bir araya gelebiliriz. Bu hiç zor değil" diyor Tekbilek. Benimsediği sufizmin, müzikle sarılmış olan bir düşünce sistemi olduğunu anlatıyor ve ekliyor: "Müzik yapmak dua etmek gibidir"

Tekbilek, Yaptığı müzik çalışmalarında Anadolu kültürüyle çok yoğun bir ilişki içine girdiğini ifade ediyor. Özellikle, tasavvuf edebiyatı ve müziği ile Anadolu edebiyatının taşıyıcısı aşıklardan etkilendiğini belirten müzisyen, "Onlardan aldığım bilgi ve ilhamlar ile asırların biriktirdiği zengin kültürümüzün kutlu zevkini doyumsuz bir şekilde yaşamaktayım" diyor.

'Kainattaki enstrümanları yayınlayan radyo istasyonuyum'

Birçok enstrümanı profesyonelce kullanan sanatçı, bu enstrümanlar arasından neyi, nefesiyle olan ilişkisini bariz bir şekilde yansıttığı için ayrı bir yere koyuyor. Enstrümanları bireyin vücuduyla olan ilişkisini öğreten birer nesne olarak gördüğünü dile getiren Tekbilek, "Bütün enstrümanlar zaten kainatta var. Ben de kainatta olan bu müziği ve melodileri radyo istasyonu gibi kabiliyetlerim dahilinde alarak yayınlıyorum" diyor.

Sabır ağacının gövdesi Orhan Gencebay

Tekbilek, bu albümle hayatını özetlediğini söylüyor."Albüme adını veren sabır ağacı benim. Bu ağacın temeli ve toprağı bana makamları ve ritimleri öğreten ilk hocam Aydın Cangürger, ağacın gövdesi Orhan Gencebay, dalları ise teoriyi ve dengeyi öğreten Burhan Onguç. Ve Hacı Abim de yağmur bulutu beni sulayan. Yani Ö. Faruk Tekbilek olan ben, aslında bu insanların ektiği, suladığı ve özenle tecrübelendirdiği bir adamım"