AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Bugünkü Yeni Şafak
Y A Z A R L A R

Standart dışı bir Standartlar Enstitüsü

Tamam, diyelim ki, TSE'nin kendisini tarif ederken söylediği gibi "her türlü madde ve mamüller ile usul ve hizmet standartlarını yapmak" iyi bir şeydir ve bu yönde mutlaka gayret sarfedilmeledir.

Peki ama bu durumda "standartlaşma" işlemini üstlenen "Standartlar Enstitüsü"nün standartını kim koyacak? (Biliyorum, Marks'ın "Peki eğitimcileri kim eğitecek?" şeklindeki içinden çıkılmaz sorusunu hatırlattı ama, durum ne yazık ki böyle!)

TSE olarak karşılaştığımız "Türkiye Standartları Enstitüsü" adlı bir kurumumuz olduğunu bu memlekette yaşayan herkes gibi ben de biliyorum. "TSE" mührü ile pek çok "madde ve mamul ile usul ve hizmet" üzerinde karşılaşıyoruz. Ben kendilerini (şimdi ne durumdalar bilmiyorum ama) bir zamanlar önemli gösterilerde "bayrak dağıtan" bir kurum olarak da hatırlıyorum.

Aslına bakacak olursanız, bu enstitünün adı konulurken önemli bir yanlış yapılmış. Şöyle ki: Dikkat ederseniz enstitüye "Türk Standartlar Enstitüsü" adı değil, "Türk Standartları Enstitüsü" adı konmuş. Bence bu büyük bir yanlış. Çünkü bana göre, bir "madde mamül ya da usul ve hizmet"in standardizasyonu söz konusu olunca bu kriteri "Türk Standartları" olarak adlandırmak doğru değil. Çarşıya çıkıp bir "elektrikli fırın" alacak olsak, bu mamulün "Türk Standartları"na mı yoksa AB ya da dünyada geçerli "fırın standartı"na uygun olmasını mı isteriz? "Bu da sorulur mu?" diyorsunuzdur herhalde; fırının uzun ömürlü ve "çarpan" cinsten olmamasını istiyorsak tabii ki ikinci seçenek!

TSE meselesine niçin girdiğimi tahmin ediyorsunuzdur muhakkak. Bu enstitü ortaya bir fikir attı, yakın zamanda ("gelecek Temmuz ayına kadar" diyor Başkan Kenan Malatyalı) "Helal Gıda" stardartı da hazırlayıp buna uygun sertifika dağıtacakmış. Tahmin ettiğiniz gibi İslam usüllerine uygun gıda tüketmek isteyenlere yönelik bu yeni standart bir tartışmayı da beraberinde getirdi.

Gecikmeden söyleyeyim ki, TSE'nin "Helal Gıda" standartı koymasına ben de karşıyım. Karşıyım, çünkü bu memlekette "Helal Gıda"nın tayininin Başbakanlığa bağlı, kanunla kurulmuş bir kamu kurumu olan TSE'nin üzerine vazife olmadığını düşünüyorum. "Gıda" söz konusu olduğunda ona düşen iş tüketicilere sağlıklı ürün sunulmasının sağlanmasıyla sınırlıdır.

Yanlış anlaşılmasın, hangi dine mensup olurlarsa olsunlar insanların tükettikleri gıdalara ilişkin bazı yasaklar koymasına (tabii ki) karşı değilim. Hatta, "insan"ı diğer canlılardan ayıran önemli bir özelliğin bu seçici tavır olduğuna inanıyorum. "İnsan" tabii ki, "önüne konulan her şeyi yiyen" (kıtlık dışında diyelim mi?) bir canlı değildir. "İnsan" hemen her konuda olduğu gibi gıda söz konusu olduğunda da "seçicidir" ve iyi ki de öyledir. Bu haklı seçicilik içine "yüzü olan hiçbirşeye el sürmeyen" vejeteryanları da (dindar ya da değil farketmez) katabilirsiniz.

İnsanlar bu seçiciliği hemen her yerde ve her zaman uyguluyorlar zaten. İstanbul'un bazı çarşılarında dükkan vitrinlerine yapıştırılmış "Kaşer" mührü bunun bir örneği değil mi? Ülkemizdeki Museviler, özellikle et ihtiyaçlarını vitrininde "Kaşer" mührü asılı kasaplardan tedarik etmiyor mu zaten. Ancak burada TSE'nin aklının almadığı bir önemli husus var: "Kaşer" mührünü vurmak Musevi cemaatinin kendi içinden çıkardığı görevlilerin işi. TSE gibi bir devlet kurumunun yanına Hahambaşı'nın tayin ettiği bir görevliyi alarak kırmızı ve beyaz etlere "Kaşer" mührünü vurması gibi bir işlem yok ortada.

Dolayısıyla, insanların en tabii hakkı olan "gıdada seçicilik" uygulamasına devletin el atması (bakın ben de sonunda diyorum!) "laikliğe aykırı" bir girişimdir. Ayrıca söyler misiniz: "Yüzde 99.9'u Müslüman" olan bu ülkede çarşı pazarın "helal olmayan" gıda maddeleri ile dolu olması gibi bir problem mi var? Belediyelerin mezbahaları zaten "helal" kesim yapmıyor mu? (Biliyorsunuz bu hak pek çok Avrupa ülkesinde de tanınmış durumda.) Pek çok gıda maddesinin üzerinde "Ürünlerimizde domuz yağı kullanılmamıştır" notu yer almıyor mu zaten? Havayolunu kullandığınızda önünüze gelen kumanya üzerinde benzer bir not bulunmuyor mu zaten?

O zaman nereden çıktı bu ihtiyaç ve proje?

Anladığımız kadarıyla Malezya'daki bir uygulamadan esinlenilerek ortaya atılan bu fikir, bazı ihracatçılarımızı rahatlatmayı amaçlıyor. Ama biliyorsunuz ki, özellikle İslam ülkelerine ihraç edilen gıda maddeleri üzerinde de gerekli bilgiler yer alıyor.

TSE'nin açıklamasına gelen tepkilere de kısaca göz atalım: Bazı hukukçular böyle bir uygulamanın Ticaret ve Rekabetin Korunması Kanunu'na aykırı olduğunu iddia ediyorlar. Bu konuda "Biri malın üzerine 'İslami esaslara uygundur' yazdığında öbürü ne yazacak?" diye soranlar da var. Böyle durumlarda üzerinde "Helal Gıda" mührü bulunmayan gıda maddelerinin "helal olmadığı" anlamına geleceğini ve bu korkunun sonucu olarak ülke esnafının işyerlerini "Helal Gıda" mührü ile donatacağını söyleyenler de eksik değil.

Ayrıca önemli olarak -tam da AB ile müza-kerelere başladığımız bir dönemde- bu standarta AB ne diyecek?


13 Kasım 2005
Pazar
 
KÜRŞAT BUMİN


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu
Online İlan

ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi
Dünya | Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon
Sağlık | Arşiv | Bilişim | Dizi
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED