T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 8 AĞUSTOS 2006 SALI
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Bugünkü Yeni Şafak
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  İnsan Kaynakları
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Haldun DOMAÇ

Farkı Appiah'ın atılması getirdi

Fenerbahçe 100. yılın ilk lig maçında K.Erciyesspor'a 10 kişiyle 6 gol atınca, taraftarını zevkten dört köşe etti. Maçın ardından gündemde ki soruysa şuydu; "Appiah atılmasa acaba fark ne olurdu?"

Sözün özü sarı-lacivertliler farkın daha da büyüyeceğini düşünüyordu. Ancak ben aynı kanaatte değilim. Biraz farazi bir değerlendirme olacak biliyorum ama Fenerbahçe'nin farka gitmesinde, 10 kişi kalmasının payı büyüktü. Şimdi bu iddiamın nedenini açıklayayım. K.Erciyesspor, rakip 10 kişi kalınca tüm savunma güvenliğini bir kenara bırakıp, Fenerbahçe'ye kontrolsüz olarak saldırmaya başladı. Bu durumda Tümer ve Alex gibi teknik kapasitesi yüksek ama yakın baskıdan hoşlanmayan oyuncular ellerini, kollarını sallayarak oynamaya başladı.

Kuşkusuz burada sorulacak soru şu; "Tümer ve Alex birlikte oynarken, üstelik Fenerbahçe 10 kişiyken fizik kapasitesi neden düşmedi?"

Bunun yanıtı iki oyuncunun da son derece iyi top saklaması ve ayağa isabetli paslarla, fazla yorulmadan topu dolaştırmasıydı. Sonuçta bu ikili halı saha maçlarında atılacak ve attırılacak gollere imza atarak, futbollarını taçlandırdı.

Bu arada Zico'yu da unutmayalım... Brezilyalı hoca bu maçta sadece pozitif futbol felsefesiyle değil, oyuncu değişiklikleriyle de olumlu puan topladı.

Nitekim, Semih'in yerine Mehmet Yozgatlı'yı oyuna dahil etmesi, Fenerbahçe'nin hızlanması demekti. Murat Hacıoğlu için de aynı şeyleri söyleyebiliriz.

Peki bu karşılaşma Dinamo Kiev maçı öncesi ölçü olur mu? İşte orada duralım. İşin bir de olumsuz yanına bakalım. Can ve Önder kolay pozisyon veriyor. K.Erciyessporlu Daloviç'in Önder'in yanından sıyrılıp kaçırdığı pozisyonu ve Rüştü'nün maçın kilit adamı olduğunu hesaba katarsak ne demek istediğim daha net ortaya çıkar. Haydi bir darbe daha vurayım bu savunmaya! Bana göre penaltı olan (o sırada maç 2-0'dı) Lazarov'un Mehmet Aurelio tarafından düşürülmesinde son adam Aureilo... Şimdi soruyorum; " Nerede savunma?"

Bitmedi... Fenerbahçe'nin bu orta alan kurgusundan fizik olarak yüksek direnç beklemekte hata olur.

Sonuç olarak Fenerbahçe 100. yıla muhteşem bir başlangıç yaptı. Şükrü Saraçoğlu'nda bu türden maçlar sıkça ortaya çıkacaktır. Ancak önemli olan, takım savunması güçlü, orta alanda dirençli takımlar karşısında Faenerbahçe'nin ne yapacağı. Dinamo Kiev maçı bu açıdan bakıldığında iyi bir ölçü olacak.


Canaydın'ın şampiyonluk sihri!

Galatasaray'ın Ankara'da kaybettiği iki puan camiayı gerdi. Hiç kuşku yok ki bu konuda en büyük rolü Adnan Polat oynuyor. Maçın ardından yaptığı açıklamalar çelik bir yay gibi gergin olduğunun göstergesiydi. Okan'ın oynatılmaması konusunda ne denli öfkeliyse, Carrusca'yı oynattığı için Gerets'e aynı şekilde kızgındı.

İkilinin arasında bir gerginliğin olduğunu görmek ve anlamak için psikolog olmaya hiç gerek yok. Bu durum ilerleyen haftalarda Galatasaray'ın başına dert açacak gibi görünüyor. Ankara'da ayrıca daha önce iki bölümünü izlediğimiz bir filmin "Hasan Şaş-Necati Ateş krizi 3"ün sahnelendiğini gördük. Lafı hiç eveleyip, gevelemeye gerek yok. Bu iki futbolcu kesinlikle birbirinden haz etmiyor. Başka bir söylemle kerhen birbirlerine tahammül ediyorlar. Doğal olarak aynı işi, aynı ortamda yapan insanlar birbirlerini sevmek zorunda değil ama en azında bulundukları camianın görüntüsünü bozmamak için, birbirlerine saygı duymak zorundalar. Burada yönetime de görev düşüyor. Onlarda ağır bir ceza vererek, ikilinin arasındaki saygıyı hiç olmazsa ceza marifetiyle sağlayabilirler. Tabi Başkan Özhan Canaydın bunu da bir uğur kabul etmiyorsa. Biliyorsunuz, Galatasaray Bursaspor'la oynanan hazırlık maçından mağlup ayrılınca Canaydın; "Geçen yılda Bursaspor'a yenilmiştik ve şampiyon olduk" açıklamasını yapmıştı. Kim bilir başkan "Bu kavgayı da geçen yıl da yaşamıştık ama şampiyon olduk" diye düşünüyor olabilir. Peki Özhan Başkan; "Geçen yıl parasız şampiyon olmuştuk bu yılda vermeyelim" der mi? İşte o zaman yandı futbolcular... Ne dersiniz şampiyonluğun sihri bu mu? Neyse son sözlerimizle Galatasaraylıların yüreğine su serpelim; "Bu G.Saray yine ligin en iddialı takımı olarak göründü bize"


Beşiktaş ve Trabzon da bize lazım

"Ben demiştim" demeyi pek sevmem. Pek çok konuda yorum yapıyoruz, sonunda bazılarında zaman içinde haklı çıktığımız gibi bazılarında da yanıldığımız olur. Ancak Beşiktaş'la ilgili olarak geçen hafta, üstelik Galatasaray'ı yendiği ve "Süper Kupa"yı aldığı maçtan sonra, "Tigana ateşle oynuyor" başlıklı yazımı dikkatli okurlarım hemen hatırlamışlardır.

Henüz aradan bir hafta geçmeden Beşiktaş, V.Manisaspor'a yenildi ve ne denli haklı olduğum ortaya çıktı. Tigana'nın neleri yanlış yaptığını yazmaya devam edeceğim. Çünkü bu ligin Beşiktaş'a ve Trabzonspor'a da ihtiyacı var.


Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi