T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 8 AĞUSTOS 2006 SALI
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Bugünkü Yeni Şafak
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  İnsan Kaynakları
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Özlem ALBAYRAK

Aldatmak ve göz yummak medeniyeti

Geçtiğimiz hafta, İsrail'in bombaları çocukları parçalarken suskunluğa bürünen medyanın, en önemli gündem maddesi kayıp çocuk Şeref Can ve ailesiydi.

Çığırtkanlığı yapılacak ya da susulacak konuların seçimi, medyanın medeniyet yolunda aşılması gereken bir kademe olarak gördüğü ahlak anlayışı hakkındaki fikirleri sağlamlamaya yetiyordu.

Bir çocuğun kayboluşuyla başlayan ahlaksızlık zincirini alkışlamak, ama çocukların öldürülmesiyle ilgili ahlaksızlığa susmak. Aldatmak medeniyet göstergesi ama, aldatmaya ceza biçmek ilkellik. Medeni insanlar masumları öldürebilir ama, bunu haksız bulmak çok gericilik.

Yılın haberi olabilecek kadar dallandırılan Şeref Can ve ailesi haberlerine bakalım:

Dallas'ı sollayan yalanlar zinciriyle örülü hikayedeki eşini aldatan, evliyken başkasından çocuk sahibi olan anne Yıldız Engin, durumu mahcup bir kabulle karşılayarak gözünün içine bakan medyaya geçer not alabileceği tek cümleyle "ben onu her zaman taşırım"la eşini koruyacağı sözünü veren baba Tuncay Engin, hikaye giriftleştikçe ortaya çıkan baldız, müstehzi çehresiyle gerim gerim gerinen öteki adam Ahmet Delican ve onun önce "utançtan dışarıya çıkamadığını", ardından boşanma davası açtığını öğrendiğimiz eşi Nebahat Delican'ın hikayesini seyrederken, karamsar bir tablo oluşmadı mı sizde de?

Medyada aldatma ve cinsel özgürlüğün alkışlanması, buna karşılık aldatılan koca-aldatılan kadının haklarına dair en ufak bir ayrıntının görülmemiş oluşu, bir adaletsizlik hissi oluşturmadı mı mesela?

İlle bir taraf tutulacaksa neden bu Ahmet Delican'ın eşi olmadı?

Aldatmayı çağdaşlığın vazgeçilmez gereklerinden sayan, bilvesile "Aldatma iyidir, kadının ya da erkeğin cinsel özgürlüğü gereğidir" anafikrini, haber takip adı altında satıraralarına yedire yedire günbegün önümüze süren medya, düpedüz ahlaksızlığı çoğaltan bir tavır takındı yine.

Bu olayla ilgili olarak kimse ölümden, şiddetten bahsetmediği halde, haberin hemen ardından gelen "yoksa töre cinayetine mi niyetlendiniz ha" yollu parmak sallama tavrı da, "kimin eli kimin cebinde" bir hayat stiline çıkan itiraz seslerini bastırmayı gayet başarılı bir operasyonla başardı işte.

Mesajla "Aman Tanrım, yoksa töre cinayetlerini onaylıyor musunuz?" sorucularının endişesine mahal yok. Elbette bir insanın sırf fizik zayıflıktan dolayı uğradığı saldırıyı canıyla ödemesinden yana değil kimse. Bu yazıdan ne kadar uğraşılırsa uğraşılsın, başkasından çocuk sahibi olan kadının öldürülmesi düşüncesiyle ilgili uzaktan yakından bir bağlantı da çıkarılamaz, üzgünüm.

Ancak bir sorun var ki, bu da aldatan kadın üzerinden bu fiilin çoğaltılarak, övülerek meşrulaştırılması, kitleselleştirilmesi ve töreden filan bahsetmeyen ama "bu yanlıştır" diyen her sesi de, "töre cinayeti" tabusuyla bertaraf etme sorunudur ki, tehlikeli olan da budur.

Aklı başında hiçbir insanın töre cinayetlerine taraftar olması düşünülemez. Ancak bu kavramın medya tarafından her türlü yanlışı, kabahati, adaletsizliği örten bir örtü işlevi görmesi, kadının ya da erkeğin birine nikah akdiyle bağlı bulunsa bile, sınırsız cinsel özgürlüğü tahkim için bir silah haline dönüştürülmesi, bunun giderek "dokunulmazlık" sultası haline gelişi, insanları töre cinayetlerine karşı birleşmeye çağırmaz. Olsa olsa, bu konuda samimi bir duyarlık geliştirmeyi engeller. Töre cinayetlerine karşıysanız, eşinizi, ailenizi aldatmaya pirim vereceksiniz, öyle mi?

Medyanın bu olayda vurgu üstüne vurgu yaptığı medeniyet anlayışı ve sunumu da, enteresan tabii:

"Canın istiyorsa aldat" başlıklı yozlaşma kampanyasında, aldatılan koca için "her medeni insanın yapması gerekeni yaptı, boşanabilir ya da şiddete başvurabilirdi" diye konuşanlara göre, aldatma durumunda boşanmak medeniyetsizlik göstergesi. Boşanmaya karar veren Nebahat Delican da, bu teze göre kendisi de aynını yapacak yerde, boşanmaya karar vermiş medeniyetsiz bir kadın.

Bir de aynı medeniyet tanımı altında, profesyonel aldatma hikayelerine anında yapıştırılıveren "aşk" etiketi var ki... Söyleyecek söz bulamıyor, böylesi bir medeniyet anlayışı karşısında pılımı pırtımı toplayıp kendimi bir an önce uzağa atmayı seçiyor, bütün medeni arkadaşlara hayatta başarılar dilemeyi tercih ediyorum müsaadenizle.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi