T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 13 HAZİRAN 2006 SALI
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Bugünkü Yeni Şafak
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Fatma Karabıyık BARBAROSOĞLU

Fevziye Meriç: Sevgisiyle ve sabrıyla "hayat veren" kadın

Fevziye Menteşoğlu; Ali Haydar Menteşoğlu ile Nazire hanım'ın son çocukları olarak 1905 yılında Beyrut'ta dünyaya gelir. Dünyaya gelirken yalnız değildir. Naciye ismini alacak ikizi kendisine eşlik etmektedir.

Baba Ali Haydar bey hakimdir. Maraş, Girit, Beyrut ve Konya hakimliklerinde bulunur. İkiz kızları Fevziye ve Naciye henüz iki yaşında iken Ali Haydar bey vefat eder ve Şems-i Tebrizi türbesine gömülür.

Sancaktar Ali Bey'in sanat ehli kızı Nazire hanım ise arkasında altı çocuk bırakarak ikizler 1-1,5 yaşlarında iken Ali Haydar beyden aşağı yukarı bir yıl önce terk-i dünya etmiştir.

Ali Haydar bey ile Nazire Hanım'in ilk çocukları olan Mehmed Emin Bey ittihat ve terakkinin en parlak simalarından biridir.

Mehmet Emin Bey, 1915 yılında doktor olarak Bağdat'a gider ve askerden aldığı tifo mikrobu neticesinde şehit olur.

Menteşoğlu ailesinin ikinci oğlu Ahmet Reşit Menteşoğlu bir müddet hukuk okur fakat anasız ve babasız kalmış ailedeki, üç kız kardeşinin üzerine binen mesuliyeti ile çalışmaya başlar.

Hiç evlenmemiş olan Sıdıka teyze, bir taraftan gürcü dadı ile beraber ikizlerin bakımını üstlenir, bir taraftan balık ağı yaparak satar. Bir gün küçük balıklar için ağ örmek ister. Fakat nasıl örüldüğünü bilmemektedir. O gün akşama kadar düşünür. Nasıl yapabilirim diye. Gece rüyasında küçük balıklar için ağ yapmak öğretilir.

Fevziye ve Naciye Menteşoğlu okul çağı geldiği halde öksüz ve yetim kalmanın sıkıntıları içinde okula başlayamazlar. Adile Sultan'ın, Kandillideki sarayı Kız Lisesi olarak açılınca teyzeleri kızların elinden tutarak Milli Eğitim Müdürüne götürür. Küçük Fevziye'ye nasıl konuşması gerektiği hususunda sıkı bir temrin yaptırılır. Yıl 1915'tir ve büyük ağabey Mehmet Emin Bey'in şehid düştüğü haberi yeni gelmiştir. Yaşından beklenmeyecek güzellikte bir konuşma yapan küçük Fevziye, Bağdat'ta şehit düşen Mehmet Emin Bey'in ağabeysi olduğunu söyler.Milli Eğitim Müdürü çok etkilenir. Kandilli Kız Lisesine meccanen kayıd edilme hakkını kazandığını söyler. İkizi kendisini dışarıda beklemektedir. "Efendim beni dışarıda bekleyen bir ikizim var" diyerek kardeşinin de kayıt edilmesini sağlar.

Kandilli Kız Lisesinde on beş günde bir eve çıkılmaktadırlar. Okulun son derece disiplinli Alman Müdiresi vardır. Kandilli Kız Lisesi'nin en parlak öğrencisi olur Feviziye. Okulu başarıyla bitirir ve 1925 'te Erenköy Kız Lisesi'ne kayıt olur ikizi ile birlikte. Erenköy Kız Lisesinde Reşad Nuri Edebiyat, Mualim Cevdet Farsça hocası olur.

Çalıkuşu yeni çıkmıştır. Bütün kız öğrenciler kendilerini çalıkuşu Feride olarak görmektedir. Bir gün okula Reşad Nuri Bey'in tayininin çıktığı haberi gelir. Bütün okul daha görmeden Çalıkuşunun müellifine aşıktır. Fakat kavruk, çelimsiz kara kuru Reşad Nuri'yi karşılarında görünce aşkları bir anda söner. Ta ki Reşad Nuri kürsüye geçip ders verinceye kadar. Konuştuğu her anda kızların hayranlığını yeniden kazanır Reşad Nuri.

Reşad Nuri'nin daha sonra karısı olacak olan Hadiye, Fevziye ve Naciye'nin sınıf arkadaşıdır. Annesi İngiliz olan Hadiye sınıfta piyano çalmakta olan Naciye'ye "Hadi sen kalk nasıl olsa evinizde piyano" yok der. Kardeşine söylenen bu söz Fevziye hanımı o kadar çok etkiler ki, yıllarca içinde taşır.1980 yılında yanında kızı Ümit olduğu halde Hadiye Güntekin ile karşılaşır. Ayaküstü hal hatır sorulmasından sonra Hadiye Hanım "Naciye nasıl?" diye sorar. Fevziye hanım yıllarca içinde sakladığı kırılmışlığın intikamını alır: "Çok iyi. O piyanoya meraklıdır biliyorsun. Piyano çalıyor." Hakikaten de evlerinde piyano olmadığı gerekçesiyle okuldaki piyanodan kaldırılmaya çalışılan Naciye, bir piyano tüccarıyla evlenmiştir.

1928 yılında Erenköy Kız Lisesinden mezun olur Fevziye ve Naciye. Bir yıl ara verdikten sonra Darülfünun'a kayıt yaptırmaya giderler. Niyetleri biyoloji okumaktır. Fakat biyoloji dersleri Zeynep Hanım Konağının kasvetli binasında yapıldığı için coğrafyaya kaydolurlar.

Dersleri Naciye takip etmekte Rum okulunda idarecilik yapan kardeşinin yerine de imza atmaktadır. Esasında Fevziye, Üniversitede hayal kırıklığına uğramıştır. Hocalarını pek umduğu gibi bulamamıştır.

1933 yılında İstanbul Darülfünunun son öğrencisi olarak Üniversiteyi bitirir.1

İstanbul'un kızlı erkekli rahat atmosferinden sonra Anadolu'ya doğru yol alır, genç öğretmen 1934 yılında, Coğrafya muallimi olarak Mustafa Kemal'in Sivas Kongresini yapmış olduğu lisede vazifeye başlar.

Anadolu'nun çeşitli şehirlerinde bir İstanbul kızı olarak öğretmenlik yapar.Üstü başı dağınık,ayakkabıları yırtık çocuklara "ben karşımda yarının iş adamlarını,hakimlerini,doktorlarını görüyorum" diyerek seslenir.Öğrencilerinden biri de Sabri Ülker olmuştur.Tam da Fevziye Öğretmenin dediği gibi Türkiye'nin önde gelen iş adamları listesine adını yazdıracak kadar gayret timsali olarak.

Fevziye Meriç oldukça geç yaşta, 37 yaşında evlenir Cemil Meriç ile.Çünkü evleneceği erkekleri 1915'te yitirmiş olan kuşaktandır o da. Cemil Meriç kendisinden yaşça küçüktür. Ama o Cemil Meriç'in "kafası"nı beğenmiştir ve hayatı boyunca bu beğeninin bedelini seve seve ödemiştir. O kadar ki,Üstad gözlerini yitirip bunalıma düştüğünde "Cemil git, ne istersen yap, kiminle görüşürsen görüş ve yeter ki yaşa" diyecektir.

Bu gün Cemil Meriç'in ölüm yıldönümü. Onu anarken dağlar gibi yaslandığı kadını da bir parça bilin istedim.

----------------------

Fevziye Meriç hakkındaki bilgileri, kızı ve benim hocam olan Prof.Dr.Ümit Meriç'ten dinledim.. Görüşme 7.5.2003 tarihinde Ümit Meriç'in Ataköy 9. Kısımdaki dairesinde, 12-17 00 saatleri arasında gerçekleştirilmiştir.


Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi