T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 17 HAZİRAN 2006 CUMARTESİ
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Ahmet KEKEÇ

Onu niye ciddiye alalım ki!

Mehmet Barlas kibar adam; "cepheleşme işleri"nin hayrımıza olmayacağını da yine kibar bir dille anlatıyordu. Mümkün olsa da yazının tamamını aktarabilsem. Siz nasılsa bir yolunu bulup okursunuz. Bedavacılar için de internet imkanı mevcut.

Barlas, haklı olarak "tehlike"ye işaret ediyordu.

Bunlar ("cephe teorisyeni" sıfatıyla Süleyman Demirel'i yeniden pazarlamaya çalışan İlhan Selçuk ne düşünür bilmiyorum ama) son derece tehlikeli işler...

İnsanın, tersten bir "Tehlikenin farkında mısınız?" yazıp Baykal'a ve Selçuk'a gönderesi geliyor.

Bugüne kadar sol olmayı başaramamış Baykal ve Selçuk gibilerin cennet vatandaki kötü gidişe "dur" diyecek sihirli formülleri şöyle: İktidarda bulunan AK Parti bir yana; solcusuyla sağcısıyla laikiyle dincisiyle diğer partiler bir yana... Seçim, "iktidarda bulunan partiyle, iktidarda bulunmayan partiler arasındaki yarış" biçiminde gerçekleşecek. Dolayısıyla, iktidardaki partiden şekvacı tüm öteki parti mensuplarının "bir kereciğine" de olsa (bir kerecikten bir şey olmayacağı için) laikliği savunan CHP'ye oy vermeleri gerekmektedir. AK Parti iktidarı devrildikten, yani "tehlike hayırlısıyla bertaraf edildikten sonra" ödünç oylar partilerine dönebilir.

Nitekim Baykal bir konuşmasında aynen şöyle diyordu: "Önümüzdeki seçim sıradan bir seçim olmayacak, Türkiye'nin kader seçimi, 83 yıllık cumhuriyet birikiminin demokrasi ve sandık sınavından geçeceği bir seçim olacaktır..."

Siyaset bilimi açısından bunun mantıklı ve rasyonal bir önerme olmadığını, bilmem, hatırlatmaya gerek var mı?

Rasyonalite yoksa, mantık da yoktur.

Evet, "sağa açılma", sağ seçmene göz kırpma, rasyonalitesi olmasa da, bir tür siyaset arayışı sayılabilir. Haddizatında böyle olması da yadırganmamalıdır. Kendisini "muhafazakar" olarak tanımlayan biri, laiklik hassasiyetinden dolayı pekala CHP'ye oy verebilir. Bunun tersi de mümkün.

Kaldı ki, güzel yurdumuzda "sağ" ile "sol"u ayıran çizgiler o kadar da net değil. Biz, sağcı partilere niçin "sağcı", solcu partilere niçin "solcu" dendiğini de bilmiyoruz. Bunu, kendilerini ayrı ayrı 'sağ' ve 'sol' etiketi altında pazarlayan siyasetçilerin bilebildiğini de sanmıyorum.

Statükoyu ve "cunta anayasasını" sahiplenmek dışında dişe dokunur bir icraatı olmamış CHP niçin sol bir partidir? AB gazıyla da olsa özgürlük alanını genişleten, reform niteliğinde yasa değişikliklerine imza atan AK Parti niçin "gerici ve muhafazakar" bir partidir? Bunu aklı başında birilerinin açıklaması lazım.

Demek ki, 'sağ' ve 'sol' çerçeveleri pek bir şey ifade etmiyor ülkemizde.

Niçin "çerçeve" diyorum?

Çünkü, siyaset biliminin önemli kavramları arasında sayılan "sağ" ve "sol", bizim gibi sağını solunu şaşırmış ülkelerde olsa olsa "çerçeve işlevi" görür. Başka da bir işe yaramaz. Bir çerçeveden çıkar, bir başka çerçeveye girersin. Dün filanca partiye oy veriyordun, bugün falanca partiye oy verirsin. Bu nedenle "Baykal'ın çabası yadırganmamalıdır" diyorum.

Fakat, Baykal'ınkini masum bir "sağdan sola oy transferi" şeklinde anlamamak lazım.

Başka bir şeyin peşinde o.

Bu "başka şey"in ne olduğunu, Baykal'ın ve artık kendisini bir cephe teorisyeni sayıp bağrımıza bastığımız İlhan Selçuk'un beyanlarından anlamak mümkün.

Peşinde oldukları şey, adlı adınca bir "laik cephe" oluşturmak.

Bunun nasıl bir tehlikeli siyaset arayışı olduğunu, 12 Eylül öncesinden biliyoruz. Kendisini "bütün"e ait sayan cephelerin ağız dalaşı önce siyasal bölünmeyi, sonra çatışmayı, derken "iç savaşı", nihayetinde 12 Eylül darbesini getirmişti.

İlginçtir, "askere bakma alışkanlığından" kurtulamamış CHP, bırakın o karmaşadan iktidar çıkarmayı, üstelik bir de kapatılmıştı.

Demek istediğim şu:

İstikbaldeki darbeden de CHP'ye hayır yok.

Baykal gerçekte iktidar olmak istiyorsa, giderek kangrenleşip çürüyen sağa değil, yüzde 30'larla ifade edilen sola açılmalıdır. Şu "cephe" işlerini filan da bir kenara bırakmalıdır. Daha da önemlisi, statükonun ağzına bakmaktan vazgeçip, halkı "solcu" olduğuna inandırmalıdır. Yoksa onu niye ciddiye alalım ki!

Geri dön   Mesaj gönder   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi