T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 8 MART 2006 ÇARŞAMBA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Son Dakika
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Mehmet ŞEKER

Özel hayata girmek gazetecilik değil

Türk basınında karı-koca birlikte gazetecilik ve yazarlık yapanların sayısı fazla değildir. Canan-Mehmet Barlas çifti, kırk yıla yaklaşan evlilikleri boyunca gazeteciliğin her kademesinde bulunmuş, muhabirlik, araştırmacılık, yöneticilik ve yazarlık yapmış; bu arada iki çocuk yetiştirmişler. Şimdi iki de torunları var. Barlaslar'ı gazetelerinden ve televizyonlardan tanırsınız. Bu sohbet, daha yakından tanımak isterseniz düşüncesiyle yapıldı.

Her gün yazmak yorucu değil mi?

Mehmet Barlas: Yazı hayat tarzı oldu artık. Konuşur gibi yazıyorum.

Yazamadığınız zamanlar?

MB: Yazmayınca çok zor oluyor. Birkaç defa susturuldum. 12 Mart'ta dokuz ay uzak kaldım. 89'da bir dönem oldu. Güneş'ten ayrılmıştım. O sırada Özal'la aramız açılmıştı. 7-8 aylık bir suskunluk. Sonra da 28 Şubat. Bir hafta kadar bir gazetede yazmıştım. Yazılarımın Mesut Yılmaz'a gönderildiğini fark edince bıraktım. O dönem Yeni Şafak sayesinde kısa sürdü.

Canan Hanım, siz ne zamandır yazıyorsunuz?

Canan Barlas: 67 yılında Cumhuriyet'te çalışmaya başladım. Muhabirdim. Evlenince bıraktım. Beş sene sonra Hürriyet'e girdim. O zamandan beri gazetecilik yapıyorum. Gazete dergi yönetimlerinde bulundum. 85'ten bu yana yazıyorum.

Nasıl tanıştınız?

MB: Cumhuriyet'teyken tanıştık. Gazeteye güzel bir kız geldi, tabii dikkatimi çekti. Hemen tanıştık. Üç ay sonra evlenme teklif ettim.

CB: Üç ay sonra değil...

MB: Neyse, üç ay veya ertesi gün.

CB: Hayır o gün teklif ettin. Bak onu bile unutmuş.

Evlendiniz...

MB: Evlenince dedim ki aynı gazetede karı koca olmaz, sen ayrıl. Tabii haksızlık bu; magandalık yaptım. Birimiz kavga ederse öbürüne yansır dedim. O da gitti, Bakırköy Akıl Hastanesinde çalışmaya başladı. Bir gün gazetenin şoförü geldi, abi çok üzüldüm dedi. Hayırdır dedim. Ablayı tımarhanede gördüm dedi. Sanmış ki evlendikten sonra delirdi, akıl hastanesine gitti.

Ne kadar çalıştınız Bakırköy'de?

CB: 6-7 ay kadar. Para vermiyorlar, hademe kadrosunda gösteriyorlar. Oğluma hamileydim.

İyi bir tecrübedir herhalde öyle bir yerde kısa süre de olsa görev yapmak.

CB: Tabii, günde kırk-elli hasta görüyorduk. Önemli bir tecrübeydi.

Karı koca gazeteci olmanın zorluğu nedir?

CB: Ben önce şunu söyleyeyim. Benim ayrılmam daha doğruydu. Ama bunu sonra anladım. O dönem çok isyan ettim, olayı daha bireysel gördüm. Düşünce adamı olduğu için, bir mücadele içindeydi. Ben öyle değildim. Ama onun düşünce platformu içinde değerlendirildim. Ve onun darbeleri bana da aksetti.

Pişmanlık duydunuz mu?

CB: Hayır. Ne Mehmet'le evlenmekten pişmanım ne de gazeteci olmaktan.

Gazetecilikten pişman olana rastlanmıyor pek.

CB: Çok şey öğrendim seneler boyunca. Adliye, polis, dış politika muhabirliği, dergi, ikinci gazete yöneticiliği, dizi yazıları yönetimi, gazeteciliğin her merhalesinden geçtim.

MB: Canan tam basın emekçisi. Paraşütle inenlerden değil.

Siz paraşütle indiğinizi düşünüyor musunuz?

MB: Hayır. 18 yaşından beri bu işin içindeyim. Aslında 13 yaşından beri. Babam yazılarını dikte ettirirdi. Yazıyı bisikletle gazeteye götürürdüm. Sonra 15 yaşında kitabını dikte ettirdi. Türkiye Milli Gençlik Teşkilatı genel sekreteriydim. Talebe federasyonu gazetesini çıkardım. 61'de Son Havadis'te köşe yazdım. Sonra Cumhuriyet'e girdim. 63 sonuydu. Dış haberler sekreterliği, gece sekreterliği yaptım. O kadar çok çalıştım ki...

Çok genç yaşta köşe yazarı oldunuz.

MB: Evet 22 yaşındayken dış politika yazmaya başladım. Babıâli'de en genç başlayanlardan biriyim.

GENÇ YAZARLAR

Son zamanlarda genç yazarların artmasını nasıl görüyorsunuz?

MB: Gençlerin köşe yazması çok iyi bir şey. Ama bu yaşa geldikten sonra fark ediyorum, çok hatalı şeyler de yazılıyor. Mutlaka tecrübeyle enerji birleşmeli. Çok çalışmak, çok okumak gerekiyor.

Fotoğraf: Mustafa Cambaz

CB: Ben genç kuşak yazarların 28 Şubat trendi içinde Babıâli emekçileri yerine özellikle getirildiğini düşünüyorum. Gençler yazmalı tabii ki, çok hoşuma gider.

MB: Depolitize olmanın sonucu bu. Sermaye çok büyüdü. Medya anladı ki hükümetle fazla dalaştığı zaman, olaylara fazla girdiği zaman patronun başına iş açılıyor. Bazı genç yazarlar da özel hayatlarını anlatmayı gazetecilik sandılar.

CB: Çok özele iniyorlar. Herkesin hayatı kendine göre ilgi çekicidir fakat herkesin önüne sermek yanlış. Belki bu da olabilir ama magazin sayfasında, eklerde olur. Dergilerde olabilir.

MB: Köşede çok özel hayat anlatılırsa, bu evrensel gazetecilik kurallarına pek uymaz.

Gazete patronlarının diğer sektörlerde iş yapmasına nasıl bakıyorsunuz?

MB: İşin çapı o kadar büyüdü ki Türkiye gibi sık sık ekonomik kriz geçiren ülkelerde gazetelerin kendilerini finanse etmesi mümkün değil. Bütün gazeteler zararda. Ancak ilan gelirleriyle telafi ediyorlar. Satış fiyatı maliyetin çok altında. Banka sahibi olmamak şartıyla başka işler yapılabilmeli. Çünkü banka, patronu göbeğinden Ankara'ya bağlıyor.

Satıştan para kazanamadıktan sonra gazete hayatını nasıl devam ettirecek?

MB: Tabii çaresi yok. Ama bir dönem o kadar yozlaştırdılar ki, şimdi basın skandalı olarak mahkemelerde izliyoruz. Siyasi iktidar-medya-mafya ilişkisi bir dönemde özellikle 28 Şubat'ta ayyuka çıktı. Siyasi iktidarlar patronlara bir şey vermek için yazarları susturdular. Ortak manşetler attırdılar. 28 Şubat'ın güdümlü basını böyle oluştu.

SOYADI KIRIMI

İkiniz de etkilendiniz.

MB: Soyadı kırımı yaptılar. Aynı gün ikimizin de yazısı bitti. Canan Yeni Yüzyıl'da yazıyordu, ben de Sabah'ta.

CB: Beni daha önce Milliyet'ten çıkardılar. Pazar Postası'nı çıkarıyordum, onu kapattılar, Milliyet'teki yazılarımı kestiler.

Nasıl haber veriyorlar?

CB: Haber vermiyorlar. Yazı işlerine söylüyorlar herhalde. Aydın Bey telefonlarıma da çıkmıyordu.

Sonradan ilişkiniz nasıl oldu?

MB: Ben Aydın Doğan'la konuştum. Bak dedim, beraber yemek yedik geçen yaz. Milliyet'te ben Aydın Doğan ile 8 yıl çalıştım. Başyazardım Milliyet'te. Seninle arkadaşlık düzeyinde bir ilişkimiz var ama Canan sana çok kızıyor, bu arkadaşlık fazla yürümez dedim. Canan'ın yazısını kestin, Pazar Postası'nı kapattın...

Ne cevap verdi?

MB: Valla o benim yüzümden olmadı dedi. Derya Sazak Genel Yayın Müdürü idi, o yaptı benim haberim yok dedi.

Patrondan habersiz böyle bir karar verip uygulamak mümkün mü?

MB: Bu yoruma bağlı ama Aydın Doğan böyle özür diledi. Benim kabahatim yoktu, Derya Sazak yaptı dedi. Ben de peki dedim, ne diyeyim?

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi