T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 11 MART 2006 CUMARTESİ
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Son Dakika
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Ali BAYRAMOĞLU

Ordu'yu yıpratan bizzat ordu olmasın!

Günlerdir Van iddianamesinin yarattığı sarsıntıyı tartışıyoruz. Bu tür sarsıntılar dönüp dolaşıp şu iki temel soruna gönderme yaparlar:

1. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin sistem içindeki özerk yeri.

2. Terörle mücadelede ya da toplumsal olaylara yönelik tedbirlerde kullanılan metotların meşruiyeti...

İkisi arasındaki bağ açıktır:

Ordunun devlet içindeki korunaklı yeri, bu kurumun asayiş ve terör olaylarında kullandığı yöntemleri "sır" kılar. Ve bu çerçevede atılan kimi gayri meşru ve yasa dışı adımların sorgulanmasının önünde bir set oluşturur...

Nitekim Susurluk adı verilen, kamu otoritesinin yasa dışı "eylem ve infaz sistemi"nde ordunun yeri tartışılamamıştır. JİTEM'in varlığı, basında, kitaplarda, resmi tutanaklarda, resmi devlet raporlarında yüzlerce kez gayri meşru eylemleriyle ve belgeleriyle kanıtlanmasına rağmen, ordu tarafından yalanlanmış, üzerine gidilmesi engellenmiştir.

Sonrası malum:

Bu durum, Şemdinli olaylarının da ortaya çıkardığı gibi, sakıncalı ve yasal olmayan faaliyetlerin süregitmesine yol açmıştır.

Ordunun bu tür faaliyetler açısından sorgulama ve soruşturma dışı kalması yıllar içinde devlet içi işleyişin, özellikle asayiş alanının önemli ölçüde askerileşmesine zemin hazırlamıştır.

İşte örnekler:

28 Şubat döneminde valiliklerin ihtiyaç duydukları zaman talep edecekleri tali ordu birlikleri (EMASYA) asli ve düzenli askeri bir yapıya kavuşturulmuş, mülki amirden görece bağımsızlaştırılmış, her ilin "istihbarat ve tedbir politikası havuzu" EMASYA Güvenlik Merkezleri'nin denetimine, yani askere bırakılmıştır.

EMASYA protokolü ve genelgeleri üzerinden iç güvenlik operasyonunun yürütüldüğü illerde jandarma teşkilatı fiili olarak İçişleri Bakanlığı'nın denetiminden çıkmış ve Kara Kuvvetleri birimlerinin kontroluna girmiştir.

5397 sayılı yasa jandarmaya sadece önleyici nitelikte ve somut olaylarla sınırlı dinleme ve bilgi alma imkânı tanıdığı, genel istihbarat ihtiyacını MİT ve Emniyet'ten karşılamasını öngördüğü halde, keyfi bir kanun yorumuyla, JİT (jandarma istihbarat) birimleri kurulmuş, donanımları artırılmış ve yaygınlaştırılmıştır.

Bir ileri adım daha atılmış, jandarmanın sadece kırsal değil, kentsel alanda da istihbarat ve operasyon yapmasına uygun fiili bir zemin yaratılmıştır.

Sonuç?

Sonuç ciddi ve vahimdir...

Bir yandan askeri otoriteden hareketle "fiili ve saklı bir devlet icraat alanı" kalıcılık kazanmıştır... Öte yandan bu alan, yasal çerçeveyi aşan ya da zorlayan fiili durumlarla yaratıldığı oranda kaçak ve suiistimallerin merkezi haline gelmiştir. Bu merkez sadece "bireysel suiistimaller"e değil, aynı zamanda "kurumsal suiistimaller"e, dolayısıyla gruplaşmalara kaynaklık etmektedir.

Şimdi son birkaç aylık gelişmeleri arka arkaya hatırlayalım...

Şemdinli'de "asker görevliler bombalama olayında neredeyse suçüstü yakalandı."

"Vakıfbank soygununu yapanlardan ikisinin astsubay" olduğu belirlendi.

"Özel Kuvvetlerden bir yüzbaşı" Küre operasyonunda tutuklandı ve cunta hazırlığının bir parçası olduğu iddia edildi.

"Bursa Jandarma Alay Komutanı Aydın Yeşil" ve "Uzman Çavuş Taşkın Akyün", organize suç örgütüne yardım ve yataklık yapmak iddiasıyla tutuklandı. Yeşil, ifadesinde temasta olduğu mafya elemanları için jandarmanın sahip olduğu yasaya aykırı fiili yetkilerden bahsederek "Bunları örgüte yönelik istihbari çalışmalar amacıyla kullandık. Herhangi bir çıkar ilişkimiz söz konusu değildir" dedi.

Kaçak kurumsal mı bireysel mi bilemeyiz, ama ortada fiili durumların yarattığı bir kaçak olduğu kesin...

Neden bu kadar çok asker bu işlere karışıyor, tutuklanıyor?

Bu tür yorumlar genellikle ordu tarafından kendisine yönelik yıpratma faaliyeti olarak değerlendirilir...

Orduyu, Türkiye'yi ve demokrasiyi yıpratan, devlet yapısında ve kendi içinde yarattığı denetimsiz, filli alanlarla bu kurumun bizzat kendisi değil midir?

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi