T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 11 MART 2006 CUMARTESİ
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Son Dakika
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Taha KIVANÇ

Ludlum veya Archer gibi...

Polisiye dizi ve gerilim romanı meraklıları bu işe ne diyor acaba? 'Polisiye' derken Mike Hammer türü vurdulu kırdılı romanlardan söz etmiyorum; kast ettiğim entrikası sağlam romanlar... Kanun ve nizamı korumakla görevli olanların, peşine takıldıkları vak'alarda, önlerine serili ipuçlarına aldırmayıp gerçek kâtili buldukları diziler, romanlar...

Önceki gece, bayağı geç bir saatte, kanalların birinde eski bir dost karşıma çıktı: 'McMillan ve karısı'... Rock Hudson'lu dizinin galiba ilk bölümüydü; çünkü ne karısı vardı polis müdürü McMillan'ın, ne o bilgiç hizmetçisi, ne de peltek konuşan yardımcısı... Buna karşılık Dallas dizisinin Jeyar'ı (JR) komiserin dişçi arkadaşı rolüyle karşımızdaydı; cinayeti onun işlediğini keşfetmek keyifliydi.

Dizide Larry Hagman'ın canlandırdığı sosyete dişçisi gününün teknolojik imkânlarını kullanarak uzaktan kumandayla işliyordu cinayeti. Cinayetin işlendiği saatte aralarında McMillan'ın da bulunduğu bir grup dostuyla iskambil oynuyordu. Bölüm boyunca kimsenin aklına, karısının sevgilisinin onun tarafından öldürülmüş olabileceği gelmiyordu. Tâ ki...

Robert Ludlum

Benim sevdiğim gerilim romanlarında zaten hep öyle olur. Robert Ludlum bu türün en büyük ustasıydı; şimdi onun çizgisini talebeleri sürdürüyor. Romanlarında hep bir 'usta kuklacı' vardır; kuklaları elinde oynatır, ama hiçbir zaman ortada görünmez. Kuklalar kendilerinin kukla olduklarının bile farkında değillerdir. Hedefi o seçer, tetikçiyi de... Kimse kolay kolay onun ile eylem arasında irtibat kuramaz...

Bu tarza bir kez '11. Emir' adlı romanı ile girmiş olan İngiliz Jeffrey Archer, hayatını CIA'ye vakfetmiş bir tetikçi etrafında örer entrikasını. Tetikçi geçmişiyle yüzleşmesi gerektiğinde bir gerçeğe uyanır: Vaktiyle bir üyesi olarak çalıştığı örgüt CIA değildir; CIA içinden bir grup sanki CIA imiş gibi göstererek kendi vurucu timini kurmuştur; bizim tetikçiyi bütün profesyonel hayatı boyunca oradan oraya gönderen o gruptur işte...

Ludlum adıyla çıkan 'Ambler Uyarısı' romanında da benzer bir örgü vardır. Akıl hastanesine kapatılan eski tetikçi kaçar ve düşmanlarıyla hesaplaşmaya başlar... Sonunda, hayatını riske attığı kaçma olayı dahil bütün yaşadıklarının kurmaca olduğunu öğrenecektir... Şimdilerde okuduğum 'Lazarus İntikamı' da ustaya yakışır bir entrika üzerine oturur: Çevreye duyarlı bir grup tarafından kurulan Lazarus örgütü kirli ellere geçer; üyeler nano-teknoloji kullanan çılgın birinin emrindedirler...

Jeffrey Archer

Bu kadar uzun anlatıp değişik örnekler vermemin, polisiye diziler ve gerilim romanlarından söz açmamın sebebini herhalde anladınız: Org. Yaşar Büyükanıt'ın adının karıştığı olaylar zinciri... Dışarıdan bakıldığında kuşku uyandıran pek çok ayrıntı fark edildiği halde, şimdiye kadar pek az kimse, "Acaba bu işin arkasında göründüğünün ötesinde bir iş olabilir mi?" diye sormadı. Aslında sordu da sormadı. Kimi, uluslararası boyuta taşıdı tezini, kimi mevcut iktidarla irtibatladı. Hemen herkes 'olağan şüpheliler' üzerinde yoğunlaştırdı dikkatini...

Robert Ludlum sağ olsa ve Türkiye ile ilgilenseydi, ya da Jeffrey Archer son eseri 'Yanlış İzlenim'i 11 Eylül kronolojisiyle irtibatlı ördüğü mâlî entrika yerine '11. Emir' çizgisinde bir roman olarak yazsaydı, şu anda yaşadıklarımız hayli ilginç bir çıkış noktası teşkil edebilirdi her ikisi için de.

Tartışmalar bir temel varsayım üzerine oturuyor: Gelecek Genelkurmay başkanının Org. Büyükanıt olmasını hükümet içine sindiremiyor... Bu durumda, onunla ilgili her gelişme, otomatik olarak AKP'ye mâl ediliyor... Öyle değil mi?

Ya, gelişmeleri planlayan, bu varsayımın zihinlere yerleşmesini sağlayan bir kampanyayı perde gerisinden yöneten, kanaat pekiştiğinde de kendine özgü sebeplerle Org. Büyükanıt'ı karalama kampanyası açmayı uygun gören bir 'usta kuklacı' varsa?

Hükümet ve Ak Parti için her şey söylenebilir de, kimse bana, olayları yönlendirme yetenekleri olduğundan söz etmesin. Bu son olayda da gördük, en şaşkınları oynayanlar, Ak Partililer oldu...

Böyle bir durumda, romanın son bölümünü çevirmeden, "Acaba bu işleri yapan kim?" sorusuna nasıl cevap verilebilir? Şu soru başlangıç için önemli bence: Org. Büyükanıt'ın Genelkurmay başkanlığı koltuğuna oturmaması için kimin 'kendine özgü' bir sebebi olabilir?

Eldeki malzemeden bir polisiye dizi yapılacak veya gerilim romanı yazılacak olsa, olayın tam merkezine, kimsenin kendisinden kuşku duymadığı bir 'usta kuklacı' tipi yerleştirilirdi.

Tanık olduğumuz olay bir roman değil, o sebeple fâil olağan şüpheliler arasında aranacaktır. Aranacaktır, ama bulunacak mıdır? Kuşkuluyum.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi