T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
P O L İ T İ K A 12 MART 2006 PAZAR
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Artık spekülasyonlar ekonomiyi etkilemez

Başbakan Yardımcısı Şener, geçen hafta dolardaki yükselişin Kemal Derviş'in 'YTL değerli' sözüne bağlanmasının doğru olmadığını belirterek, "Dolar sadece 25 kuruş arttı. Artık spekülatif heraketler tutmuyor, iki günde dengeye geliyor"dedi.

Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener, geçen hafta dolardaki yükselişin Kemal Derviş'in 'YTL değerli' sözüne bağlanmasının doğru olmadığını belirterek, "Dolar sadece 25 kuruş değer kazandı. Türkiye ekonomisi artık dengeyi buldu. Eskisi gibi spekülatif heraketler tutmuyor, iki günde dengeye kavuşuyor" dedi. Yeni Şafak'ın sorularını cevaplayan Şener, gündemdeki konularla ilgili önemli açıklamalar yaptı.

MB BAŞKANI PAZARTESİ BELLİ OLUR

Merkez Bankası Başkanı belirlendi mi?

Merkez Bankası Başkanı'nın görev süresi hafta başında doluyor. Şu anda hazırlanmış ve imzaya açılmış kararname yok. Bazı alternatif isimler var. Pazartesi günü Bakanlar Kurulu toplantısında kesin sonuca varılır. Piyasalar Merkez Bankası'nın bağımsızlığına karşı duyarlıdır. Biz bu bağımsızlığa önem gösterdik, bundan sonra da temel hassasiyetimiz bu olacaktır. Genel yaklaşım ve bakış tarzı bu olduktan sonra Merkez Bankası'nın başına kim geleceği ayrıntıda fazla önem taşımaz.

BUGÜN BAŞKANLIK YAPMAK KOLAY

Serdengeçti'nin performansı için ne diyeceksiniz?

Ben olumsuz bir kanaat içinde değilim. Ama şunu da kabul etmek lazım: İyi konjonktür görev başındakilere yardımcı olur. Asıl yetenek ve dirayet zor koşullarda ortaya çıkar. Açık söylemlek gerekirse şu anda ekonomide bir güven ve istikrar ortamı var. Böyle bir dönemde elbette başta para politikası olmak üzere politikaları kullanımda rahatlık ve kolaylık vardır.

DERVİŞ'İN ETKİSİ VARSA 25 KURUŞTUR

Geçtiğimiz hafta borsada oynamalar oldu, dövizde artışlar görüldü. Kemal Derviş'in açıklamalarının buna etkisi olmuş mudur? Türk ekonomisi hala bu kadar kırılgan mıdır?

Birincisi Sayın Derviş yeni birşey söylemedi. 'Türk parası değerlenmiştir, cari açık vardır' dedi. Ama Türkiye de iki senedir bu bağlantıları değerlendiriyor. Ekonomi biriminin başındaki müsteşar ve genel müdürlere, 'cari açık ve Türk lirasının değerlenmesi bir risk içeriyor mu' diye sordum. Hepsi de ekonominin yeni bir denge noktasına ulaştığını söylediler. Bunları Derviş ifade ettiğinde kamuoyunun dikkati çekildi.

İkincisi, Türkiye ekonomisinin yapısı bu tür konuşmalardan etkilenecek durumda değildir. Çünkü, cari açığından fazla sermaye girişi varsa bir konuşmayla bir şeyler harekete geçmez.

Ama şu var. Her zaman değişik getiriler üzerinde oynayan, parasını çeviren kişiler, kurumlar vardır. Bunlar dövizden, borsadan, faizden para kazanırlar. Kaydi alımlara göre de bir yerdeki hareketlilikten çok kar edebilirler. Buna bağlı olarak lobiler, spekülatif hareketler, piyasaları yönlendirmeye çalışan bazı güçler her zaman olabilir. Piyasalar da spekülatörlerden etkilenebilir zaman zaman. Dolayısıyla Derviş'in sözlerinden hareketlenme oldu denildi, döviz yukarı çıktı denildi. Yukarı çıkmış da ne kadar yukarı çıktı? Sadece 25 kuruş değer kazandı. Ekonomimiz bir dengeye oturmuştur. Spekülatif hareketler bile iki günde dengeye kavuşuyor.

Cari açık tehlikeli değil

Cari açığın yüksekliği hükümeti ürkütüyor mu?

Cari açık yüksek. 2004'te 15,6 milyar dolardı açık, 2005'te 22,8 milyar dolar oldu. Dolayısıyla son iki yılda yüksek açık vardır. Ama bunun en önemli nedeni AB sürecidir. AB'ye sonradan katılan Doğu Avrupa ülkeleri de bu süreci yaşamışlardır. AB süreci ülkenin kredisini arttırmaktadır, sermaye girişi yoğunlaşmaktadır, döviz kurlarında düşüş meydana gelmektedir, bu çerçevede cari açık da olmaktadır.

Temel soru şudur: 'Geçmişte cari açığın yüksek olduğunda hep sorunlar yaşanmıştır. Bugün böyle bir sorunla karşı karşıya mıyız?' O zamanki yapıyla bugünkü arasındaki çok fark var.

  • 2000'de döviz kontrollüydü, 2005'de serbest dalgalanma var.
  • Kısa vadeli dış borç stokunun ihracata oranı 2000'de yüzde 102'ye ulaşmıştı. Oysa 2005'in ilk üç çeyreği itibariyle yüzde 52.
  • MB rezervlerinin kısa vadeli borç stokuna oranı 2000'de yüzde 82 iken, şimdi yüzde 117'dir.
  • Rezerv 23 milyar dolarken şimdi 55 milyar doları aşmıştır.
  • Bankaların açık pozisyonuna baktığımız zaman 2000 yılında 14,5 milyar dolar açık vardı, şimdi 3 milyar dolardır.
  • İhracat ithalat karşılığı oranı 49 iken, şimdi 63'dür.
  • Kamu kesimi faiz dışı fazlanın gayrisafi milli hasılaya oranı 2000 yılında yüzde 3'tü, 2005'de ise 6,5 olmuştur.

    Bunlar, sadece cari açığa bakarak yorum yapmanın sağlıksız olduğunu gösteriyor. Çünkü her dönemin kendince koşulları vardır. Bu dönem 22,8 milyar dolar açık olmuştur, doğrudur. Ama yine 2005'te Türkiye'ye sermaye girişi 44,4 milyar dolardır. Cari açıktan zok daha fazladır. Bu sermayenin yüzde 57'si doğrudan yatırım veya uzun vadelidir. Yani aşağı yukarı 23 milyar dolar bu rakam. Cari açıktan daha fazla bir tutardır bu da. Tabii cari açığın büyümemesi için alınması gereken önlemler alınmalıdır, izlenmelidir. Ama şu durum itibariyle herhangi bir olumsuz yorumu gerektirecek bir durum yoktur.

    Akaryakıt kaçakçılığı bitecek

    Akaryakıt kaçakçılığı konusunda yılda sadece 3 milyar dolar vergi kaybı görülüyor. Yeni oluşturulan akaryakıt ile ilgili komisyonun başına getirildiniz. Akaryakıt kaçakçılığının önlenmesi için somut olarak neler yapılacak?

    Kaçakçılığın ortadan kaldırılması vatanseverlik görevidir. Akaryakıt konusunda maalesef yoğun bir kaçak piyasa var. Örneğin otomobil sayısı artıyor, sanayide kullanımı artıyor... Türkiye'de de ilave bir üretim yok. Bunun dışarıdan gelmesi lazım ama bakıyorsunuz Türkiye'ye giren resmi akaryakıt miktarı artmıyor.

    Sayın başbakanımız bakanlardan oluşan bir komisyon kurmuştu, ben o komisyonda yoktum. Bir yılı aşkın süredir komisyon çalışıyor. En son yapmış oldukları toplantı sonrasında gazetelerden okuduğuma göre komisyonun başkanlığını üstleneceğim yönünde haberler vardı. Henüz bana bu konuda yapılmış bir tebligat yok. Bu komisyonun bir yılı aşkın sürede yaptığı çalışmada da ben yoktum. Ama şuna inanıyorum. Gerçekten akaryakıt kaçakçılığı işinin bitirilmesi lazım. Bunu bitirecek olan da devletin kendisidir. Böyle bir şey üstlenirsek üzerine gideriz.

  • ERHAN SEVEN/ ANKARA

    Geri dön   Yazdır   Yukarı


  • ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

    Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
    Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
    Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
    Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi